top of page

OPR. DR. HÜSEYİN MÜNİR DERMAN’IN SIRLI SÖZLERİ VE ÇÖZÜMLEMELER

İlk mektebi bitirirler. Orta mektebi, lise, üniversite bitirirler… Bunlar doğrudan doğruya bu yola girerlerse Salih’in Mertebesine kadar yükselirler… Onlara aşağıda sual yoktur… Pasoları vardır.
Buyurun, derler. Bu, buyurun paso da burada alınır oğlum, burada! Namaz kılmakla da değil ha… Namaz kılmak, oruç tutmak, Allah’a inandığını ispat için şükür için… İş, bundan sana ne geliyor? Şeftaliyi şeyden aldın, odanın köşesinden aldın ektin mi? işte bu namazda ekilir… Şimdi de var, yok değil ha! Boş değilsiniz! –Opr. Dr. Hüseyin Münir Derman


Yaratılan her şey, aynı vardan var olmuştur. İnsan, sınav için dünyadadır. Doğum, bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık, yaşlılık… Bu yaş kesitlerinden hangisinde ölüm bize gelecektir? Bilinmez… Son üç grupta yer tutanların sınav sorusu, olanca gücüyle kötülüğü emreden nefistir. Bebek ve çocuk yaşta ölenler, bu sınavdan sorumlu değiller. Onlar, ölümden sonra, sonsuza kadar Cennette çocuk kalmanın tadını çıkaracaklar. Cennet, sınav yeri olmadığı için Cennetteki evliliklerden kesinlikle çocuk dünyaya gelmez. Cennet ehli; çocuk sevgisini, bebek ve çocuk yaşta ölüp Cennet yurduna giden çocukları sevmekle karşılarlar. Bu çocuklar, Cennet ehlinin huzuru ve neşesidirler. Nasıl ki dünya hayatında bebekler ve çocuklar kadar hiç kimse güzel, parlak ve masum bir simaya sahip değilse, aynen öyle de Cennet yurdundaki insanlar dahi Cennet bebekleri ve çocukları kadar güzel değiller. Cennet ehlinin en karşı konulamaz tutkulu zevklerinden biri, Cennet çocuklarını sevmektir. Cehennemde bebek ve çocuk kesinlikle bulunmaz! Bebek ve çocuk sevmek, Cennet yurdundaki insanlara özgüdür.


Müslüman olmanın şartları vardır: Şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmek… Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a iman etmenin ispatıdır, Müslüman olarak yaratılmış olmanın da bir şükrüdür. Ancak bütün bu ibadetleri yaparak nefis mertebeleri geçilmiyor. Kuran okuyarak, Kuranı Kerimi hıfzederek, kendi kendine Allah’ın esmalarını zikrederek de nefis menzilleri geçilmiyor.


Belki ibadetlerini düzenli yapan bir Müminsin, belki de günlerini dini kitaplar okuyarak geçiren bir Müslümansın. Belki, evliyaları seven, onların sohbetlerini dinleyen, menkıbelerini okuyan birisin… Belki, medreselerde eğitim-öğretim gören bir talebe, belki de kendi kendine Allah’ı zikreden bir Zakir’sin. Şundan emin ol ki, bu halinle sen, asla ikinci nefis mertebesinin dışına çıkamayacaksın… Emmare-Levvame nefis mertebeleri arasında gidip geleceksin…


Peygamber Efendimiz s.a.v âlemlere rahmettir, velayeti dahi Kıyamete kadar bakidir. Hakiki insanı kâmiller, evliyalar, veliler Allah’a intisap etmenin en mühim vesileleridirler. İnsanı kâmillerin elleri üzerinde, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın eli vardır, onlara biat edenler hakikatte Allah’a biat ederler. Bu yolların adı; tarikat ve velayet caddesidir. Her şey bir insanı kâmili sevmekle başlar, her şey bir insanı kâmili bulmadan sona erer.


“Sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.”- Fetih Suresi, 10. Ayet


İnsanı kâmil görünümlü bolca sahte mürşitler vardır. Sahte insanı kâmillere biat edenler, hakikatte şeytana biat ederler. Sahte insanı kâmillerin ellerinin üzerinde de şeytanın eli vardır. Buna dikkat et!


Bir insanı kâmil vesilesiyle Allah’a intisap etmek yeterli midir? Değil… İnsanı kâmile intisapla iş bitmiyor. Ömür boyu, ihlasla Allah’ı çokça zikretmek gerekiyor. Velayet caddeleri bir okuldur. Velayet yollarında; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteler vardır. Bunları gözlerinizle göremezsiniz, bu okullar gaybidir. Bir insanı kâmil eliyle Allah’a biat edip velayet üniversitesini bitirenlerin Allah katındaki unvanları velidir. Veliler, Mülhime nefis mertebesinde bulunurlar. Bu nefis mertebesinde bulunan veliler, ilham, feyiz ve keşif gibi ihsanlara mazhar olurlar. Neyin iyi, neyin kötü ve günah olduğunu ilham yoluyla Allah’tan öğrenirler, hayatlarını ona göre tanzim ederler. Şehvet ve şeytani hislere karşı direnç elde ederler, ruh-u sultaninin zikir sesini duyarlar, zikirde kalpleri titrer, kalp zikrine tanık olurlar, daha yüzlerce buna benzer şey… Mülhime mertebesinde bulunan bir veli, keşif, keramet gibi şeylere iltifat etmez, sadece Allah sevgisi ile meşgul olur. Kendinde hiçbir varlık görmez, her şeyi Allah’a verir, sıradan bir kul gibi yaşam sürer, bir hiç gibi oturup kalkar ve asla kendini beğenmez.


Nefse ve onu düzenleyene ant olsun ki, nefsini temizleyen kurtulmuş, onu kirleten ise ziyana uğramıştır.” Şems suresi,7.,9. Ayetler


Nefsi Mülhimeden sonra sırasıyla Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Raziye, Nefs-i Marzıyye, Nefs-i Kâmile nefis mertebeleri gelir. Mülhime ve ötesindeki nefis mertebelerin yalnızca velilere özgüdür. Hakiki bir insanı kâmil vesilesiyle Allah’a intisap etmeyen hiç kimse, söz konusu nefis mertebelerine gelemez. Bu nefis mertebelerine gelen velilere iki cihanda da korku yoktur. Velilerin geldikleri nefis mertebeleri, onların pasolarıdır, yeraltında da bu velilere sorgu-sual yoktur. Söz konusu pasolar, dünyada alınır. 3., 4., 5., 6., 7. Nefis mertebelerinin herhangi birinde bulunan velilerden tümünün pasoları vardır. Paso sahibi velilere; yeraltında da Mahşerde de sorgu sual yoktur. Veliler, Salihlerin bahçesinde açmış rengârenk güller gibidirler. Bu dünya hayatında en büyük kazanç; veli olmaktır.


“İyi biliniz ki Allah velilerine asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki, iman etmişler ve takvaya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de ahirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; öyleyse en büyük kazanç budur.” -Yunus Suresi, 62-64. Ayetler


Şeriatın emirlerine uymak, şeftali tohumunu toprağa ekmek gibidir, bu tohum İslam şeriatına sımsıkı bağlılığı ve dinin emrettiği farzları eksiksiz olarak yerine getirmeyi simgeler. Şeriatsız ve ibadetsiz velayet yolculuğu, kesinlikle söz konusu olamaz. Şeriatın emirlerini yerine getirmek şimdi de var, velayet yolculuğu boyunca da her zaman var olacaktır. İnsan bu dünya hayatında kendi başına boş bırakılmış değildir, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a karşı sorumlulukları vardır.


Burada şöylesi bir sual hatıra gelebilir: Bir insanı kâmil eliyle Allah’a intisap ettim. Ancak, nefis menzillerini geçemedim. Velayet yolculuğunda; İlkokul, ortaokul, lise seviyesinde kaldım, üniversiteye girdim; ancak velayet üniversitesinden mezun olamadım. Bana paso verirler mi? Hayır! Paso vermezler! Ancak ölüm anında, kabirde, mahşerde o kutlu kervan kafilesiyle birlikte yolcu olmanın bereketini elde edersiniz. Peygamber Efendimizin s.a.v şefaatine nail olma gibi çok büyük bir şansınız olur. Dervişlik, çok yüce bir makamdır bilene…


Velayet yolları uzun ve zorlu bir yol… Yunus’un ifadesiyle “Bu yollar uzundur, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var…” Bir velinin eliyle Allah’a intisap edenlerden pek çokları bu yolculukta eleniyorlar. Kimileri yoldan çıkıyor, kimileri yola düşman oluyor. Velayet yolculuğunu tamamlamak, her insana nasip olmuyor. Düşe kalka da olsa sabırla, velayet yolculuğunu tamamlamaya çalışmak gerekiyor, hem de bir ömür. Yolculuğun sonunda mucize kazanımlar var, bunu hiçbir zaman göz ardı etme…


Velayet yolları, çilelerle, belalarla, hastalıklarla çevrili bir yol… Belalara sabredemeyenler, yolculuklarını tamamlayamıyorlar. Gavsul Azam Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri ne güzel söylemiş…


“Bizim yolumuz dikenlidir; ayağını seven gelmesin…”


Ferhat Saul Aaron

Hizirlayolculuk.com

bottom of page