OPR. DR. HÜSEYİN MÜNİR DERMAN’IN SIRLI SÖZLERİ ve ÇÖZÜMLEMELER
“Gül dikenlidir, bilmiyor musun? Çiçek kokuludur, mest edicidir… Arı onu bal yapıyor... Bilmiyor musun, balı tadıp büyük bir lezzet ve zevk alarak yiyorsun... Fakat sonu ne oluyor? Onu da tatsana?! İşte sözlerimizin derin manası, bu son cümlede gizli... Artık sana düşünmek, bize de susmak gerekiyor.” (Opr. Dr. Hüseyin Münir Derman)
Âlemlerin Rabbi olan Allah, yarattığı her şeye, esmalarının yüce kudret imzasını atmıştır. Ne ki yaratılmıştır, o yaratılanda, esmalarının tecellisi ve mührü bulunur. Yaratılan her şey O’nun birliğini haykırır. Gül, kokusuyla, görünümüyle, albenisiyle tanımsız haz verir insana… Gül, sevginin, aşkın, güzelliğin ve ruhani hazların simgesidir; ancak gülün dikeni öyle değil… Güzelliğiyle tanımsız olan gülün, ne çare ki güzelliğine hiç de yakışmayan berbat bir dikeni vardır. Biliyor musun, gülün dikeni, zıtlığı ve faniliği simgeliyor. Âlemlerde ne ki yaratılmıştır, onlara kesinlikle zıtlık ve fanilik mührü basılmıştır. Dünya hayatında sevgi, aşk baş döndürücü olağanüstü bir histir; ancak sevilen, âşık olunmuş ne ki vardır, tümü de zıtlığı ve faniliği bünyesinde barındırmaktadır. Bu sır, gülün dikeninde yazılıdır. Sevilen objeler; kırgınlık, öfke, ihanet, karşılık bulmama, umursamazlık, nankörlük, ikiyüzlülük, yalancılık, sahtekârlık, aldatma, değer bilmezlik, ihanet, vurdumduymazlık; en önemlisi de fanilik türünden zıtlıkları bünyesinde ardışık bir şekilde barındırır… Bu zıtlıklar; aslında, dünyadaki güzelliklerin, hazların faniliğini ve gelip geçiciliğini simgeler. Cennet güllerini hayal et… Cennet gülleri, olağanüstü güzelliktedir ve kesinlikle de dikenleri yoktur… Neden? Çünkü cennet, zıtlığı ve faniliği bünyesinde barındırmaz. Dikensiz cennet gülleri, sonsuz güzelliği, kalıcı hazzı simgeliyor. Gül bir lisandır, gülün dikeni de ayrı bir lisan… Görüp işitebilene, anlayabilene, gül de diken de esrarlı, yüce bir öğüttür…
Arı, ilhama mazhar gizemli, mübarek bir hayvandır. Arı, eşiz güzelliktedir; ancak zehirli bir iğnesi var… Ateşli bir aşkla çiçek çiçek gezer… Kanatlarının vızıltısı; bir ibadet, bir cezbe ve şükürdür. Arı; çiçek bulmak, bal özü toplamak için kilometrelerce yol kat eder ve bu yolculuktan kesinlikle çok büyük bir haz alır, asla yorulmaz. Arı için bal, yalnızca bir araçtır; yolculuktan alınan haz ise bir amaçtır. Bütün bu olağanüstü çabaları da bal yemek için yapmaz. Arı için, bal yemek haz veren bir şey değildir. Arının hazzı, çiçeklerden bal özü ve polen toplamak için ilahi bir emir ve yolculuktur. Arı; Allah’ın yüce bir esması ve kudretli bir mucizesidir. Bal; tanımsız bir lezzettedir, yiyenlere güç verir ve pek çok hastalığı şifa verir.
“Ve Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin. Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git! Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır.’ İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık deliller bulunmaktadır”( Nahl Suresi, 68-69. Ayetler).
Bal, ağızdan mideye inince her şey anlamını yitirir ve kaybolur, balın da hazzın da hiçbir anlamı kalmaz. Bal, tüm albenisini kaybeder ve çok berbat bir atığa dönüşür… Dünyadaki güzellikler ve hazlar da işte böyledir. Dünyada, hiçbir şeyin kalıcılığı yok… Her şey, bir zaman sonra çirkinleşip yok oluyor. Baki kalan, yalnızca Âlemlerin Rabbi olan yüce Allah!
Gençlikteki güzellik, yaşlılıkla yok olur, bebek ve çocuk sevgisi, onlar büyüyünce ortadan kalkar, aşk ihanetle sonlanır ya da bir zaman sonra kaybolur, sevgiyle harmanlanan tüm dostluklar gün gelir anlamını yitirir, gençlikteki güç, ileri yaşta biter, haz veren dünya serveti ölümle birlikte yok olur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün; ancak gereksiz…
Bunları niçin mi anlatıyoruz? Size de bize de düşünmek düştüğü için…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com