top of page

OPR. DR. MÜNİR DERMAN’IN SIRLI SÖZLERİ ve ÇÖZÜMLEMELER

“Allah’ın kulunun biri, günün birinde Hızır’a rastladı senelerce evvel. Sonraları da Hızır ona rastladı. Hızır konuştu, o kul dinledi. Hızır’a sordu, Hızır söyledi. Günün birinde Hızır, o kulu götürdü bir yere. O kul, bu tesadüflerden utandı. Kimden utandı? Kendinden... ‘Ben kimim ki Hızır bana rastladı.’ diye... Başka bir gün de o kul, ormanda kırklarla görüştü. Yaylalarda, yedilerle buluştu. Geceleri on birleri dinledi... Aradan yine seneler geçti… Bu kul konuşuyordu, diğer bir kul ile... Hızır’ın kendisine söylediğini o rastladığı kula dedi... ‘Ne dedi bana bilir misin?’ ‘Kul arkadaş, üçler kalmadı bugün… Yediler de iki kişi kaldı. Kırklar on bir kişiye indi. Hamdolsun ki on birler bâki.’ Hızır’ın rastladığı kula o kul sordu ‘Beni bir yere götürdü.’ dedin. ‘Nereye götürdü?’ Hemen cevap verdi: “Beni değil, bizi... Ben başka, biz başkadır. Malum ya! Sözlerimi anlayamadın. Hem bunları sualle uzatma… Anlattığımı anlarsan yeter!” (Opr. Dr. Hüseyin Münir Derman)


Ricalül gayp velileri; benlikten çıkıp bize, varlıktan, hiçliğe doğru yolculuk yaparlar. Sohbetlerini, çoğunlukla kendileri üzerlerinden değil, simgesel olarak bir kul üzerinden yapma yolunu yeğlerler. Çünkü ricalül gayp velileri, kendilerini öne çıkarmaktan kesinlikle hoşlanmazlar. Onların bu sözlerini dinleyenleri hemen karşı konulamaz bir merak sarar: “Acaba Allah’ın kulunun biri dediği kimdir? Hayatta mıdır? Onu görmek mümkün müdür?” Ve üst üste daha nice sorular… Allah’ın kulunun biri, aslında bu sözleri söyleyenden başkası değildir. Ricalül gayp dairesindeki velilerin karakter özelliklerini az çok bilenler, bu sözler karşısında hemen şöylesi çıkarımlarda bulunurlar: “Allah’ın kulunun biri, bu sözleri bana söyleyen kişinin kendisidir. Edebimi, terbiyemi takınıp kendisine saygılı olayım. Onun değerini bileyim. Anlatılanları can kulağıyla dinleyeyim. Cahillik yapıp da “Efendim, Allah’ın kullarından biri siz misiniz?” türünden saygısızca sorular sormayayım…


Dr. Münir Derman, günün birinde Hıdır aleyhi selamla karşılaşır. Bu karşılaşma, 1989 yılından önce gerçekleşmiştir. Kırklara özel ledün velayetiyle karşılaştığı kulun Hıdır aleyhi selam olduğunu hemen anlamıştır. Ricalül gayp velileri karşılaştıkları Hıdır aleyhi selama “Sen Hıdır mısın?” şeklinde kesinlikle sual sormazlar. Bu, manevi edep gereğidir. Bu üstün edep yalnızca ricalül gayp velilerinde olur. Bu karşılaşmadan sonra, kimi mekânlarda Hıdır aleyhi selam Dr. Münir Derman’a rastlamıştır.


Dr. Münir Derman, Hıdır aleyhi selamın sohbetini dikkatlice dinleyip kendisine sorular sormuştur. Ne konuşmuşlardır, Hıdır’a ne sormuştur? Bunlar gaybi işlerdir, bilinemez… Hıdır aleyhi selam tayyı mekanla Dr. Münir Derman’ı bir beldeye götürmüştür… Bu belde neresidir?, o da bilinemez… Dr. Münir Derman, Hıdır aleyhi selamla karşılama tesadüflerinden çok utanmıştır. Neden? Çünkü Hıdır aleyhi selam Âlemlerin Rabbi olan Allah ile konuşan ve Allah’ın kendisine katından rahmet ve ledün ilmi verdiği yüce bir peygamberdir. Nasıl olur da kendisi gibi değersiz bir kul Hıdır’ı görmüş onunla karşılaşmış, onunla sohbet etmiş olabilir? Kendisi açısından bu utanç verici bir durumdur. Çünkü kendisi Hıdır aleyhi selamı görecek bir kul değildir. Dr. Münir Derman’ın kendisini, değersiz, sıradan, hiçbir ayrıcalığı olmayan basit bir kul olarak ön görmesi, bütün ricalül gayp velilerinin karakteristik özeliğidir.


Dr. Münir Derman ricalül gayp velilerinden kırklarla görüşmüştür; zaten kendisi de kırklardan olan esrarlı, yüce bir velidir. Aynı zamanda irşada yetkisi bulunan hakiki bir insanı kâmil ve mürşittir. Bu yönünü öne çıkarmamıştır. Dr. Münir Derman “şeyh” kavramından nefret eder. Çünkü ricalül gayp velayetiyle kendine gavs, kutup, şeyh mertebelerini verip on binlerce müridi olan efendilerin hakikat noktasında gerçek veli olmadıklarını görmektedir, bilmektedir. Bundan dolayı Dr. Münir Derman, ben şeyhim diyenleri, çok sert şekilde aşağılamıştır. Tıpkı diğer ricalül gayp velileri gibi…


Dr. Münir Derman, kendilerinden (kırklardan) bir üst mertebede olan yediler ricalül gayp velileri ile de görüşmüştür. Yedilerle, yalnız başına ilahi aşkla gezindiği yaylalarda karşılaşıp görüşmüştür. Ricalül gayplar neden kırlarda, yaylalarda yalnız başlarına dolaşıp ilahi aşkı tefekkür ederek dolaşırlar? Öyle olması gerektiği için… Gece yarısı, ricalül gayp velilerinin saatidir. Manevi vazifelerini gece yarısı yaparlar ricalül gayplar… Görüşmeleri gerekenlerle görüşür, yapmaları gerekeni yaparlar. Bundan, ailelerinin dahi, hiçbir kimsenin haberi olmaz.


Neden gece yarsısı? diye bir sual sorulabilir. Çünkü gece yarısı Âlemlere Rahmet olan Peygamber Efendimizin (s.a.v). Allah’ın zatına ayna olan nuru bir dolunay gibi bütün âlemlere doğar… Gece yarısı saat tam 02:15’te bu nur, bir dolunay halini alır. Bu, gözle görülecek bir nur değildir. İleri-geri saat uygulamasıyla değil, normal saate göre gece saat 02:15 Muhammed Ümmetinin duasına açık bir gizem taşır. Bu saatte edilen dualar, aracısız olarak Allah’a ulaşır ve seri bir şekilde kabul görür... Anlattıklarımı iyi tefekkür et! Gazete okur gibi yazdıklarımı okuma!


عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ (رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ) :أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ:

“يَتَنَزَّلُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى كُلَّ لَيْلَةٍ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا حِينَ يَبْقَى ثُلُثُ اللَّيْلِ الآخِرُ فيَقُولُ: مَنْ يَدْعُونِى فَأَسْتَجِيبَ لَهُ، مَنْ يَسْأَلُنِى فَأُعْطِيَهُ، مَنْ يَسْتَغْفِرُنِى فَأَغْفِرَ لَهُ.”


Ebu Hüreyre”den nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve şöyle buyurur: "Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona (dilediğini) vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu, onu bağışlayayım.” (B6321 Buhari, Deavât, 14)


Dr. Münir Derman, Hıdır aleyhi selamla karşılaşıp konuştuktan yıllar sonra bir başka kul ile (ricalül gayp velisi) karşılaşır. Hıdır aleyhi selamla karşılaşıp konuştuğunu o kula (arkadaşına) söyler:


Ne dedi bana bilir misin? “Kul arkadaş, üçler kalmadı bugün… Yediler de iki kişi kaldı. Kırklar on bir kişiye indi. Hamdolsun ki on birler bâki…”


Hıdır aleyhi selam, Dr. Münir Derman’a yıllar önce ricalül gayp evliyalarından üçlerin kalmadığını, yedilerin iki kişi kaldığını, kırklardan on bir kişinin ise kıyamete kadar hep baki olacağını söylemiştir. Şöylesi bir sual hatıra gelebilir: Neden ricalül gayp velilerinin sayısı azalıyor? Anlayabilirsen bu bir kıyamet haberidir. Çünkü Allah Allah diyen kaldıkça kıyamet kopmaz. Gerçek manada “Allah Allah” diyenler ricalül gayp evliyalarıdır, velilerdir. Kıyamet yaklaştığı için evliyaların, velilerin sayısı hızla düşmektedir… Sözlerim, gizliden bir sestir, alfabesi olmayan kitabın söylenmemiş sözlerinden taşıp gelir. Sözlerimi anlamak için tefekkür et biraz, yazdıklarımı öykü gibi okuma!


“Hızır’ın rastladığı kula o kul sordu ‘Beni bir yere götürdü.’ dedin. ‘Nereye götürdü?’ Hemen cevap verdi: “Beni değil, bizi... Ben başka, biz başkadır. Malum ya! Sözlerimi anlayamadın. Hem bunları sualle uzatma… Anlattığımı anlarsan yeter!”


Dr. Münir Derman’ın kul olan arkadaşı (ki o da ricalül gayp velisidir) Dr. Münir Derman’ın anlattıklarının dışındaki kalan bir şeyi merak ederek soru sormakla hata ediyor. Çünkü anlatılması gerekenin dışında hiçbir sırrı ricalül gayp velilerine anlattıramazsınız. Dr. Münir Derman da beni değil, bizi; ben başka biz başka diyerek o kula felsefi derinliği olan bir yanıt vermiştir. Aslında bu yanıt, o kulun şahsında yazısını okuyanlardan böylesi sual sormak isteyenleredir. Ricalül gayp velileri benlikten arınıp biz boyasıyla boyanmışlardır. Parmakla gösterilmekten, kendilerine evliya, veli, hazret, molla, efendi, şeyh v.b. denmesinden nefret ederler. Kendilerini bütün kullardan daha değersiz bilirler. Üzerlerinde açığa çıkan bütün ilahi sırları Allah’a verip bunları sahiplenerek kendilerini evliya, veli olarak görmezler. Hep sıradan, hiçbir ayrıcalığı olmayan düz bir kul olarak kendilerini bilirler. Toplum ve aile tarafından tanınmaktan da nefret ederler.


Ben’i olan veli olamaz, veli olanın beni olmaz. Biz olan hiç olmuştur, kendinde hiçbir erdem görmez. Bomboş, günahkâr bir kul olarak kendini görür. Hıdır aleyhi selam “beni” bir yere götürmez, beni olan Hıdır’ı göremez, görse de tanıyamaz, tanısa da manevi olarak kendisinden istifade edemez. Dr. Münir Derman “ben” den geçip biz olmuş esrarlı, yüce bir ricalül gayp velisidir. Biz olabileni, Hıdır aleyhi selam “bir yerlere” götürür. Bu yer neresi mi? (… ) Sen, yazılanları okuyup buradan hayatına notlar alırsan bu sana kâfi!


Anlattıklarımızın en doğrusunu yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


Ferhat Saul Aaron

Hizirlayolculuk.com

bottom of page