Rical’ül-gayp Kırklar Evliyası Opr. Dr. Hüseyin Münir Derman Notları
MERHAMET
Hâfız Efendi gayet güzel bir ayet-i kerime okudu… Buraya pazarları gelip vaaz etmeye niyet eylediğim mevzuları, Hâfız Efendi Kur’ân-ı Kerim’den seçtiği veyahut kendisine ilham olunan âyeti okuduğu zaman, benim kafam dönüyor. Döndüğü için, Kur’ân’dan güzel, Kur’ân’dan büyük bir şey olmadığı için, o âyetlere hürmeten, o âyetlerden yine bahsedeceğim.
O âyet-i kerimede Cenâb-ı Lemyezel buyuruyor ki… “Ya eyyühellezine âmenu!” “Ya eyyuhen nâs!”
İki türlü Cenâb-ı Allah kullara hitap eder : “Ya eyyuhen nâs : Ey Yarattıklarım!” “Ya eyyehüllezine âmenu : Bana inananlar!” “Sallallahu Aleyhi Vesellemle tebliğ ettiğime inanıp bana secde edenler!” demektir.
“Ya eyyuhen nâs. Ya eyyuhellezine âmenu!..”
İnananlar bir tarafa, inanmayanlar da yine bir tarafa… Bütün kâinat Nur-u Muhammedi ile yaratılmıştır. Nur-u Muhammedi dediğimiz zaman Salllallahu Aleyhi Vessellemin mübârek cesedi hatırınıza gelmesin. Cenâb-ı Lemyezel öyle takdir buyurmuş ve Nur-u Muhammedi adında bir nur halk etmiştir. Bu nuru bütün kâinata göndermiştir. Nasıl ki bir merkezde elektrik dürbünü var bundan 16 bin, 100 bin Volt cereyan çıkıyor, bu cereyan yaratılan insan vücudunun tahammül hududuna yarayacak voltajda gönderilmek arzulandı. Ve bu nur, bütün kâinattaki canlı, imanlı imansız, münkir, kâfir, halim, veli, zalim münafık kim olursa olsun herkesin kalbine Nur-u Muhammedi mevcuttur.
Bu Nur-u Muhammediyi harekete geçirip : “Sende Allah’ın Nur-u Muhammedisi var bunun kadrini bil! Kıymetini bil!” diye Cenâb-ı Allah Resûllleri göndermiştir. Resulleri gönderdikten sonra Resuller bu voltajdaki cereyanı alabilmek için hususî şekilde yaratılmıştırlar. Hususî şekilde terbiye görmüştürler. Hususî şekilde hazırlanmıştırlar. Biliyorsunuz Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize “Şakkü’l Sadr” hadisesi olmuştur. “Elem neşrah leke sadrek…”
Biz Onun sadrını yardık ve içini dışını tertemiz ettik. Bu voltajı alabilsin diye. Bir küçük elektrik telinde biraz oksidasyon olsa yani oksitleşse orası paslansa cereyanı geçirmez. Elini vurur. Onun için Resûlleri gönderdikten sonra Cenâb-ı Allah Resûllerin de dayanabileceği şiddette kendinden çıkan feyz ve Kur’ân’ın kelâmları tahammül edemez diye Cebrail vasıtasıyla gönderilmiştir. Cebrail alıyor Hazreti Resûlün, hazine-i Kalbine tahammül edeceği şiddette gelip boşaltıyor bunu. Resûlullah Efendimiz de o voltajı indiriyor bizim anlayabileceğimiz şekle sokuyor. Çünkü Cenâb-ı Resûlullah Efendimiz buyurmuştur:
“Kur’ân’ın 7 türlü manası vardır. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 herkes tahammül edemez manasına… Fahreddin-i Razî Tefsir-i Kebirinde der şu ayet, bir ayetten bahsediyor. Şimdi oraya girmeyelim uzun olur… “Bu ayetin dördüncü tarafından manasını söylersem benim kafamı vurursunuz!” demiş. Onun için herkes tahammül edemez.
Edemediği için Sallallahu Aleyhi Vesellem bize, bizim voltajımıza inecek derecede Kur’ânı, Allah’ın emirlerini indirmiş, bizim kabul edeceğimiz şekilde bize tebliğ etmiştir. Onun için Kur’ân-ı Kerimde:
“Lev enzelna hazelkur’ane ‘ala cebelin lereeytehu haşi’an mutesaddi ‘an min haşyetillahi…”
“Eğer Biz bu elinizdeki bulunan Kur’ân’ı dağa indirseydik, Dağ Kur’ân’ın şiddetinden, haşyetinden param parça olurdu…” diyor.
O halde insanın tahammülüne bakın! Bundan sonra biliyorsunuz Musa Kelimullah, Tûr’a çıktığı zaman kendisine vahyi olunacağı sıralarda Kur’ân-ı Kerimde: Esteiuzubillah.
“Ve lemmâ câe Mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu Rabbuhu.” Vaktaki, vakit geldi. Musa dağa gitti, konuşmak için, Allah’la…
Kâle Rabbi erinî enzur ileyk.
“Ya ilahî! Bana kendini göster!” diyor Hazreti Musa. Hazreti Musa celalli bir peygamber, bir Resûldu. Allah şefaatine nail eylesin. Ve mütemadiyen sual sorardı. Kale.. Cevap geliyor.
“Len tarani.”
“Beni göremezsin ya Musa.”
“Ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî”
“Mademki sen Benim Resûlumsün… Arzuladın Beni görmeyi… Karşıki Cebele bak ya Musa!” dedi.
“Bak oraya Cebele büyük bir dağa bak!”
Musa mübarek gözlerini çevirdi. Musa heybetli, iri yarı bir Resûlullahtı…
“Fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan”
Vaktaki Cenâb-ı Allah küçük bir nur huzmesi ile dağda tecellî ettiği zaman dağ an-ı vahidde eriyiverdi.
Eridi mi Musa da… “Ve harra Musa saika” Hazreti Musa da yere yığıldı. Yıldırım vurmuş gibi devrildi. Âyet Kur’ân-ı Kerimde A’raf Sûresinde Devrili verdi…
“Fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn”
“Ya İlahî ben hata ettim. Benim kusuruma bakma. Ben Seni görmek istedim. Fakat ben Sana ilk inananlardanım beni “af buyur!” diyor.
Ondan sonraki ayette:
“Sen git. Sana risâleti verdik kelâmımızı ağzına koyduk. Git bunları tebliğ et kâfidir. Ve bize şükret!” Ayeti Kerimede Buyruluyor. Onun için Kur’an-ı Kerim’de derin derin manalar vardır.
Bu manalara Kur’ân dilinde tefsir dilinde i’caz derler, i’caz… Şimdi Hafız Efendinin okuduğu şeyde diyor ki.
“Ya Eyyehüllezine âmenu.”
“Bana inananların sınıfına girenler!”
Kadın olsun erkek olsun birbirlerine uhuvvedir, uhuvvet yakarlar. Arkadaştırlar. Kardeştirler bunlar. Kardeşlikten merhamet husule gelir. Merhametli olan insan rızaya Allah’ın rızasına namzet olur. İmtihanını kazanmış demektir. Cenâbı Sallallahu Aleyhi Vesellemin bir hadisi vardır:
“Merhamet, on dörtte bir peygamberliktir.” buyurmuştur.
Ama merhamet zannettiğiniz : “Fakire acıdım, cebimden çıkarıyım 10 kuruş vereyim yahut şu bu!” Hayır hayır hayır!..
Merhamet taştan tutun da, çiçekten tutun da, bütün hayvanata kadar şey eder… “Efendim, bir de var ki.”
Küllün muzirun nuktelun.
Cenâb-ı Peygamber buyurmuş : “Muzırları öldürün!”
Katelede nüktelun.
Evet, insanlar isyana gitmesin diye bu hadisi buyurmuştur Cenabı-ı Peygamber… Bir şey yapıyorsun sinek gelip konuyor sana. Yine geliyor muzır konuyor sana muzır. Sana göre muzır o… Sen orada Allah’ın sabır hasletine gir, sinek sana konmaz! On dörtte bir peygamberlik olan merhamet kisvesine girdiğiniz zaman sinek senden, benden, kâfirden, münafıktan daha iyi bilir Allah’a edepten konmaz o!
Pancar ektiriyoruz tarlaya. Yüz bin lira alacağız efendim köstebek yiyor. Köstebekleri vur! Ne yesin o hayvan? Allah onu yer altında yaratmış. Sana da parayı vermiş. Pancarı ekeceksin. Bütün tarlanı mı yedi yesin bir ton ne olacak. Sen ona bol bol yemeğe bırakırsan der kendi kendine ki:
“Ya İlahî bu ne biçim kulun senin? Beni öldürmedi. Ben bunun yedim şeyini, yine sesini çıkarmadı. Yemeyeceğim Ya İlahî!” der. Hayvanlar Allah’a itiraz edebilirler, biz edemeyiz.
Cenâb-ı Allah başka taraftan rızkını verir. Sabırda hazineler gizlidir. Cenabı-ı Allah’a hücum etmemeleri için, insan dinden çıkmamaları için, “küllün muzırun yuktelun” buyurmuştur Cenâbı Allah.
“Efendim aslan geliyor!” Sen aslana hiç kıymet verme, aslan sana bir şey yapmaz. Sokaktan giderken tecrübesi bedava… Git! Kendine fenalık gelmeyecek ne köpek, ne kedi, ne güvercin ne tavuk kaçar. Fakat içinde edepsizlik olandan, uzaktan kaçar. Bunlar kargalara benzerler. Leş kargalarına. Şehir haricinde birleşir üzerine konarlar. Uzaktan bir otomobil, bir araba bir insan göründü mü leş kargaları hemen kaçar. Onun için merhamet kisvesine giren insandan korkma. Hiç korkma! Buna ne çıyan, ne yılan, ne yırtıcı hayvan hiç kimse bir şey yapamaz.
Sallallahu Aleyhi Vessellem bir gün Mekke’de iken Sahabe-i kiramla Kâbe’ye teşrif ediyormuşlar. Kâbe’ye giderken önüne bir köpek ölüsü çıkmış. Köpek Sıcaktan şişmiş böyle dişleri böyle, fena kokuyor. Hazreti Ebu Bekir Radiyallahu anh. Cenâb-ı Sallallahu Aleyhi Vessellemin önüne gelmiş : “Ya Resûlullah bu taraftan teşrif edin demiş, koku var orada.”
O âlemlere rahmet olan insan acıdığı zaman ne kokuyu duyar, ne ateşi duyar, ne acıyı duyar. Merhametli olduğu zaman… Mübarek koku vurmuyor burnuna… O yanaşmış yanına asasını uzatarak “Ya Osman” demiş:
“Bak ne güzel dişleri var.”
O koku içinde bile Cenabı-ı Allah’ın el Bediu’ esmasının güzelliğini gösteriyor Cenabı-ı Peygamber. Ve mübarek başlarını çevirmiş bir tarafa onun iki âlemi gören mübarek gözleri… Bizde yok. Amma var.
“Nasıl var efendim?”
Burada bir nokta koyalım. “Beni rüyada gören muhakkak beni görmüştür şeytan bana temessül edemez” buyuruyor Cenabı-ı Peygamber.
Cenabı-ı Peygamberi rüyasında görebilecek kadar bu secdede başını çürütmüş, Resûlullah’a salavat-ı şerife getirmiş, O’nun rızasını almış insan da aynen böyledir. Şeytan yanaşamaz ona.
Hakiki mü’mine şeytan nedir ki… Bu şu demektir, niçin söylüyor bu hadisi Peygamber? Beni rüyada görebilecek kadar secde-yi rahmana kapanmış. Benim Ravzamı salavat-ı şerife ile yıkamış. Benim rızamı almış insan ve beni rüyasında gören adama benim gibidir. Sahabe olur o ona katiyen şeytan yanaşamaz. O mübarek gözlerini çevirmiş, demiş ki:
“Kedisini, kedi, hırra (Arapçada kedi demektir) kedisini açlıktan, susuzluktan öldüren, susuzluktan öldüren kırk sene başını yerden kaldırmayan Saliha bir kadının Cehennem azabını gördüm.”
Başını mübarek vech-i mübareklerini sağ tarafa çevirmiş, onun gözleri başka gözler inşaallahu Rahman ahirette o mübarek gözleri göreceğiz. Bu dünyayada da nasip olur İnşallahu Rahman! İnsanlar hiç belli olmaz. Döndermiş mübarek gözlerini demiş ki:
“Yaralı bir köpeğe, yaralı ve çamur yalayan bir köpeğe eliyle su içiren bir fâhişeyi Cennet-i Âlâ’da görüyorum!” demiş ve dönmüş:
“Merhamet on dörtte bir peygamberliktir.” demiş. Onun için ayet-i kerimedeki merhameti deyip de cebinden 30 kuruşu çıkarıp vermeye bakma! O merhamet değil o! O merhamet değil! Merhametli olan insan cehennem ateşini bile söndürür. Büyük Velîlerden Abdulkadir Geylani Hazretleri çok Rahim bir insandı. Bir gün vaaz ederken demiş ki.
“Lev şefaetü ceddi Muhammedün letefeyta bi nari cehennemi tebdeci “demiş.
“Eğer benim ceddim Muhammed’in şefaati olmasa ben bir tükürükle cehennemi söndürürüm. ” demiş.
Siz mü’min deyip de geçmeyin efendiler… Secdeye Hulus-i kalp ile içinizi boşatarak bırakın…
OPR. DR. HÜSEYİN MÜNİR DERMAN
RİCALÜL GAYP KIRKLAR EVLİYASI