Yol sufilerinin öyküsü…
Yol sufilerinin kahır çoğunluğu, hiçbir bedel ödemeyerek Allah’a biat etme şansını elde etmişlerdi. Kuran ve sünnet çizgisinde bir hayat sürmekten yanaysa çoğunlukla umarsızlardı. Öykü böyle gelişti, birkaç söz söylemek kaçınılmaz oldu:
Yol sufilerinden çoğunun, yolun değerini bilip gereğini yapmadan yana duygu durumları dumura uğramış... Günlük tarikat virtlerini yapmadan yana oldukça lakayttırlar, günlük virtlerin de altında kalıyorlar. Allah’ı zikirden yanaysa oldukça yetersizler. Günlük olarak üç bin esma zikreden sufi, azlardan da az... Neredeyse hiç yok gibi… Çoğu sufi, Allah’ı zikirden yana iflas etmiş… Günlük dersler, geceye öteleniyor… Gece de bir iş çıkıyor… O günün virtleri uçup gidiyor… Zikirden yana sufilerin halleri bu…
Bu sufiler, yol arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde Kur’an ve sünnetle bağdaşmayan boş sohbetler ediyorlar. Bu sohbetlere gıybet eşlik ediyor… Gıybet, gırla gidiyor… Dünya olaylarını, hararetli bir şekilde tartışıp duruyorlar, bundan çok hoşlanıyorlar. Sanki dünyayı idare etmek kendilerinin bir göreviymiş gibi… Bir araya geldiklerinde genellikle sohbetleri dünya oluyor. Şeytan, böylesi konuşmaları kendilerine süslü gösteriyor… Gıybet eden sufiler manevi olarak çarpılıyor, laubali konuşmaların bedelini feci bir şekilde ödüyorlar… Böylesi konuşmalarda ısrar eden yol sufilerinden pek çoğu manevi olarak zehirlenmiş. Yüzlerinde nur yerine, zulmet açığa çıkmış… Ürpertici, sıkıcı, yıkıcı zararlı bir enerji kendilerini çepeçevre kuşatmış. İtici, sevimsiz bir görünümleri var. Kendileriyle oturup kalkanların manevi olarak çarpılmaması işten bile değil…
Birçok sufinin Allah için infak etmek diye herhangi bir derdi yok… Kazançlarını, eşleri ve çocuklarıyla birlikte afiyetle yiyip biriktirdikçe biriktiriyorlar… Fakirleri gözetmiyorlar… İyilik etmek, sadaka vermek, çoğunun semtine dahi uğramamış… Elleri sıkı mı sıkı… Cimrilikten yana hatırı sayılır bir mertebeye sahipler… Bu halleriyle ne kadar sevimsiz ve iticiler…
Sufilerin kahır çoğunluğu Allah’tan uzaklaşmayı, olanca güçleriyle dünyaya koşmayı kendilerine ilke edinmişler… Kalpleri, beyinleri tümüyle dünyaya dönük… Dünyayı fethetmeye oldukça kararlı görünüyorlar. Kalplerinde dünya şehveti, dillerinde zikir… Öyküleri, böyle sürüp gidiyor…
Sitedeki yazıları okumuyorlar, yazılardan ders çıkarmıyorlar, siteyi takip etmiyorlar… Sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmiş… Sitedeki yazıların tümünü okuyan sufi ya iki ya da üç kişi… Bu halleriyle; umarsız, lakayt, sorumsuz, sevimsiz ve samimiyetsizler… Gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, desen de bir demesen de… Adeta ahirette, belalarını bulmak için çırpınıp duruyorlar…
Yol sufilerinden öyleleri var ki yalnızca ailesiyle düşüp kalkıyor. Eşi ve çocuğuyla… Hiçbir yol sufisiyle irtibatı yok. Böyle bir derdi dahi yok… O, dünya fethi ile meşkul… Hayat sorunlarını çözmekle meşkul…Arkadaşmış, birlik beraberlikmiş kimin umurunda?..
Böylesi sufilerin yüzüne bakan, bu sufilerle oturup kalkan bir zaman sonra manevi olarak çarpılıp helak olmaya namzet. Söz konusu sufilerden bazıları, bir araya gelmekten, sohbet etmekten, dem vurup durmaktalar. Kendilerine söylenecek söz şudur:
“Gıybeti terk edin, günlük olarak üç binden aşağı olmayacak şekilde Allah’ı zikredin, fakirlere düzenli olarak sadaka verin, namazınızı dosdoğru kılın, dünyaya tapınmayın, dünyayı amaç edinmeyin, yol arkadaşlarınızla birbirinizi sevin, birlik ve beraberlik içinde kalıp dayanışın, kalbinizi Allah’a döndürün, Allah’ı sevin, Allah’a güvenin işte o zaman bakın nasıl sohbet oluyor… Hatayı kendinizde arayın… İyi bilin ki kendini düzeltmeyen bir topluluğa Allah hidayet nasip etmez…
Bu tutumlarından dolayı yol sufilerinden pek çokları yolun sonunda kuruyup gidecekler. İçlerinden pek azına yol sufisi olarak ölüp gitmek nasip olacak… Allah en iyisini bilir…
Allah’tan başka ilah yoktur. Bütün güç ve kuvvet Ona aittir. Biliniz ki herkes kendi günahından kendisi sorumludur ve yine herkes kendi tutum ve davranışlarından yalnızca kendisi sorumludur. Hiç kimse bir diğerine hidayet veremez… Dönüşümüz Âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. O, din gününde ihtilaf ettiğiniz şeyleri sizlere hakkıyla haber verecektir…
“De ki: Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mi arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir”(Son Ahit Kuranı Kerim, Enam 164. Ayet)
Allah’a dayanan, Allah’ı anan, dünyaya tapmayan, Allah için fakire, kimsesizlere infak eden, İslamın değerini hakkıyla bilen, sitemizdeki yazıları okuyup yaşamına bir şeyler katan, elli bini aşkın site takipçisi bacı ve kardeşlerimize selam olsun…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com