top of page

Kendini Ateşe Vererek intihar Eden Mankene ve kabirdeki kıza dua hatırası…

2016 yılıydı… Kanada’da, Saul Aaron’u ziyarete gittim. Kendisiyle hal hatır edip kahve içmek benim için çok büyük bir keyifti…  Saul’un kapı zilini çaldım, bizi büyük bir sevgiyle içeriye buyur etti… Kendisiyle kahve içip sohbete koyulduk… Bilgisayarı açıktı, bilgisayarın ekran yüzünde, The Chronicle Herald gazetesi görünüyordu…  Bana, The Chronicle Herald gazetesinden, İrina Livşun başlıklı haberi okumamı söyledi… Gazeteyi dikkatlice okudum…


Habere göre, Kazak polisin, genç kadının cansız bedenine Almatı kentindeki evinde ulaştığı, kadının yanı başında bir benzin bidonu bulunduğu, geçmişte oldukça popüler bir manken olduğu, Livşun'un, son dönemde bir manken olarak iş bulmakta zorlandığı, 31 yaşında olduğu, artık yaşlandığı için kimsenin kendine iş vermediğini düşündüğü, bu nedenle de depresyona girip intihar ettiği yazıyordu.  Haberde, İrina Livşun’un mankenlik yaparken çektirdiği pozlar yer alıyordu…  Oldukça dramatik bir öykü…


Saul Aaron bana “İrina Livşun yaratılıştan o kadar temiz bir kalbe sahip ki… Şayet onun temiz kalbinin binde biri bende olsaydı, uçarak Allah’a yükselirdim… İrina, Allah tarafından çok temiz bir kalple yaratılmış. Şayet bu haberi; kimi medrese mollaları ve tarikat şeyhleri okusalardı İrina hakkında ne düşünürlerdi? Muhtemelen; ‘Ahlaksız, namussuz, içki, esrar içip ahlaksız bir hayat yaşayan bir pislikten dünya temizlenmiş…’ derlerdi… Oysa, İrina Livşun’u yaratan Allah’tır… Kendisine o temiz kalbi veren de Allah… İrina’nın kederli annesi- babası gayrimüslim insanlar… Kendi bozuk inançlarına göre İrina için kilisede ayin yapıp mum yakarlar… Bu da, İrna’ya hiçbir katkı sağlamaz… İrina, cinnet geçirip intihar etmiş… İrina’nın yaratılışındaki o temiz kalbinin hürmetine, bağışlanması için Âlemlerin Rabbi olan Allah’a 30.000 Ya Selam esması okumayı nezrettim… 30.000 Ya Selam esmasını okuyup İrina Livşun’un mağfireti için çok yoğun bir şekilde Allah’a dua edeceğim…” dedi… Bir hafta geçmeden, dediği gibi de yaptı… 30.000 Ya Selam esmasını okudu, İrina Livşun’un bağışlanması için Allah’a günlerce dua etti… 


Bu bağlamda başka bir hatıra… Yıllar önce Saul Aaron’la kır yürüyüşüne çıkmıştık… Çok eski tarihi bir mezarlığın önünden geçiyorduk… Koyu bir sohbete dalmıştık… Mezarların taş duvarlarla çevrili dar toprak yollarında yürürken Saul Aaron konuşmayı kesip durdu… Bir dakika kadar öylece kalakaldık… Bana “ Mezarda, yirmi üç yirmi dörtlü yaşlarda bir kızın “Allah için bana dua edin!” feryadı arşa yükseliyor sanki… İbadet yapamamış, günahlara batıp gitmiş ve ecel kendisini bu haldeyken alıp götürmüş… Vefatı üzerinden çok uzun yıllar geçmiş… Yaradılıştan oldukça temiz bir kalbe sahip… Geri dönüp mezarlığa girelim; o kız için dua edeceğim.” dedi…


Geriye döndük, tarihi mezarlığın içine girdik… Saul Aaron, üzeri yapılı olmayan, eski bir mezarın başında durdu, gözlerini kapatıp Allah’ı murakabe ederek yoğun bir şekilde duaya başladı… Dua anında üzerimize öylesine güçlü bir rahmet iniyordu ki anlatılması kesinlikle olanaksız… Her yanımız Allah’ın rahmet tecellisi ile kuşatıldı… O anda, üzerimdeki bütün ağırlıklar uçup gitti… Bir tüy kadar hafiflemiştim… Saul, murakabe halinde duaya devam ediyordu… Kalbim, ilahi aşkla çarpmaya başladı, öyle bir ilahi aşk ki anlatılması kesinlikle olanaksız… O aşkla, “Keşke sabaha kadar burada kalsak…” diye düşündüm. Ömrümde, böylesine bir rahmet esintisine kesinlikle tanık olmamıştım… Birçok evliya kabrine gittim, ama hiç birinde böylesine bir ilahi aşkı yaşamadım… Saul, 30 dakikayı aşkın, gözleri kapalı, Allah’a murakabe halinde o kıza dua etti… Bir ara gözlerini açıp “ Çevredeki binalarda, kızlar pencerelere doluşmuş bizi izliyorlar… Hadi gidelim…” dedi… Başımı çevirip arkaya baktım… Ana cadde üzerinde bir kız yurdu vardı… En az elliye yakın kız pencereye doluşmuş, meraklı bakışlarla bizleri izliyorlardı… Hemen oradan uzaklaştık… Yıllar sonra da Saul’un ara ara o kıza dua ettiğine tanık oldum…


Saul, softa mollalardan, sahte tarikat şeylerinden kesinlikle hoşlanmıyordu… Fakir insanları, yumuşak huylu delileri, tatlı meczupları çok seviyordu. Yaratılıştan temiz kalpli olan kimseleri, hangi inançtan olursa olsunlar, çok büyük bir aşkla seviyordu… 


İster molla, ister sufi, ister hacı; ister çarşaflı, ister türbanlı olsunlar, Saul, ayrımsız olarak bütün ikiyüzlü insanlardan kesinlikle nefret ediyordu… Allah’ın temiz kalpli yaratığı kimseleri algılayıp kendilerine dua ediyordu…  Tıpkı İrina Livşun ve kabirdeki kız gibi… 

                                                                                                                                                   

                                                                                                                                                Süreyya Hadi Ülker

                                                                                                                                                Hizirlayolculuk.com


bottom of page