SAUL AARON’UN MİNÜBÜSTE KAZA OLACAĞINI ÖNCEDEN HABER VERMESİ VE ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH’IN MUCİZE BİR ŞEKİLDE KENDİSİNİ MUHAFAZA ETMESİ…
Kanada’dan Türkiye'ye geldiğimiz yıllardan biriydi… Saul Aaron’la tarihi bir camide ikindi namazını kılıp şehirde epeyi tur atmıştık… Vakit akşam olmuştu… Eve gitmek için minibüs durağına geldik. Minibüse bindik… Minibüste şoförden başka kimse yoktu… Saul Aaron, minibüs şoförünün yanındaki ön koltuğa oturdu… Ben de orta sıradaki koltuğa geçip oturdum…
Minibüsün içinde çok can sıkıcı, kasvetli bir hava vardı… Şoför; hareket etmemeye yeminli gibi uzun süre müşteri bekleyip durdu… Çok şükür ki saçma sapan şarkılar açıp bize dinletmemişti... İşten dönüş saati geçtiğinden olacak; bizden başka minibüse binen olmadı…
Ben, orta sıraya oturmuş, Saul Aaron’a bakıyordum… Saul Aaron; sanki bir şeye odaklanmış gibi hareketsiz bir şekilde duruyordu… Ansızın oturduğu yerden kalkıp benim yanıma geldi… Buna çok sevinmiştim… Saul Aaron, kulağıma eğilip bana şöyle dedi…
“Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan gönlüme bir yansıma oldu… Bu minibüs kaza atlatacak… Minibüsün sol arka köşesine, çok şiddetli bir şekilde araba çarpacak… Allah’ın kudretini görmem için benden; arabanın arka sol köşesine geçip oturmam istendi… Benim minibüsün arka sol köşesine geçip oturmam gerekiyor… Sakın korkma! Sen burada sakin bir şekilde oturmaya devam et...” deyip yanımdan kalktı ve minibüsün arka koltuğunun sol köşesine geçip oturdu…
O an, şoka girmiştim, kendisine ne söyleyeceğimi bilemedim, gözlerim dolu dolu olmuştu… Saul Aaron’un söylediği sözlerden sonra beynim altüst oldu, kalbim hızla çarpmaya başladı… Beynimde “Saul Aaron, kazanın olacağı yere neden geçiyor? Ön sırada otursa kaza riski olmazdı… Böylesi daha iyi olmaz mıydı?” türünden sorular uçuşuyordu…
Allah göstermesin kendisine bir şey olursa ben ne yapardım onsuz bu dünyada? Bir ara geriye dönüp sevgiyle Saul Aaron’un gözlerine baktım… Saul Aaron gayet sakindi… Kendini kadere bırakmış olan sevgi dolu gözleriyle bana bakıp tebessüm etti… O an; hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim… Ama bunu yapamazdım… Çünkü Saul Aaron böylesi şeyleri sevmiyordu… Saul Aaron’un gözünden düşmemek için; sakin kalmaya, bir şey hissettirmemeye çalıştım…
Kalkmaya yeminli olan minibüs çok şükür hareket etti… Minibüse; yol boyunca epeyi yolcu bindi… Ayakta kalan yolcular dahi vardı… Yolcuların minibüsü doldurup doldurmaması benim hiç de umurumda değildi… Gözüm kulağım Saul Aaron’daydı… Çünkü kendisine bir şey olacak diye ödüm kopuyordu…
Yolda giderken şoför, birden bire minibüsü yavaşlattı… Çevre yolunda, doğal gaz borusu döşemek için yol; bir buçuk metre eninde, boydan boya kazılmıştı… Yolun sol köşesi, araçların geçmesi için kazılmamıştı… Araçlar yavaş yavaş buradan geçip ana yola çıkıyorlardı… Yolda çalışma yapılıp kanal açıldığına yönelik hiçbir uyarı levhası yoktu… Büyük olasılıkla bu çalışma, belediyeye ait değildi…
Çevre yolunun tam ortasında, iki metre eninde, zemini çimenlik, sıra sıra ağaçların olduğu, yol boyu uzanan bir alan vardı… Alanın diğer yanı da dönüş çevre yolu… Dokuz on yaşlarında bir erkek çocuk, anne-babasının önünde, çimenlerin üzerinde oynayarak bize doğru geliyordu… Minibüsümüz yolun sol köşesinden yavaş yavaş ana yola çıktı… Tam o sırada, minibüsün arka köşesinde, dinamit sesinden daha korkunç bir patlama sesi geldi… Minibüsteki yolcular, şiddetli bir korkuyla çığlık attılar. Bir taksi arkadan Saul Aaron’un oturduğu köşeye çarpmıştı… O an; Saul Aaron’un sakin bir ses tonuyla, arka arkaya salavat getirdiğine tanık oldum… Patlama sesini duyduğum anda; sol tarafımda havada uçan tempra marka bir araba gördüm… Uçarak üzerimizden geçen araba, anne-babasıyla yürüyen çocuğu altına alarak yolun ortasında stop etti… Minibüsteki yolcular, korkuyla çığlık atıp bağırıyorlardı… Çok şükür Saul Aaron’a hiçbir şey olmamıştı… Minibüs durdu, yolcular çığlık atarak çocuğa doğru koştular… Biz de Saul Aaron’la minibüsten indik… Çocuk cansız bir şekilde asfalta yatıyordu… Anne-babası çocuğun üzerine kapanmış feryat ediyorlardı…
Büyük bir süratle gelen tempra taksi, yoldaki kazıyı görmediği için hızla çukura düşüp havalanmıştı… Taksi; Saul Aaron’un oturduğu arka köşeye çarpıp minibüsün üstünden geçerek çocuğu altına alıp ezmişti... Akıl sır erdirilecek gibi değildi… Bütün bu olaylardan sonra ben şoka girmiştim… Tek sevindiğim şey; çok şükür ki Saul Aaron’a bir şey olmamıştı…
Minibüsten indikten sonra şoku atlatamadığımı gören Saul Aaron bana “Arkana bakmadan yürü, doğruca eve gidiyoruz…” Dedi… Öyle de yaptık… Bu arada bir ambulans gelmişti, çocuğu ambulansa koyup hastaneye götürdüler… Ama her şey için çok geçti artık; çünkü çocuk, kaza anında hayatını kaybetmişti…
A, SILA
Hızırla Yolculuk