YİTİK AŞKLAR MEZARLIĞINDA TANIDIK SİLÜETLER…
“Ölmeden önce ölenler, hiç ölmeden yaşarlar…”
-
Gecenin sessizliğinde düşünüyorum, her şey bir hiçken ve sessizlikte var olan sesler, sessizliğin ta kendisiyken… Böylesi anlarda ben; yalnızca, Rabbime yolcuyum… Bu yolculukta, cismim hareketsizdir, ruhum Rabbime doğru kanat çırparak uçar… Değerli olanı, değersiz olanla değişenleri hissediyorum ve onlarla kol kola yürürken görüyorum… Bu ruhani bir yolculuk, rıhtımı olmayan bir denizde… Cismim hareketsiz, ruhum Allah’ın ellerinde… Karanlık bir gecede, bir mezarlığın kıyısında, sümbüllerin rüzgârlarla salındığı bir Berzahta... Çaresizlik ve korku içinde, donuk ve ürkek bir şekilde ufka bakarken seni görüyorum… İçinde sonsuz bir aşkın saklı kaldığı yitik bir mazi ve her şey, bu sessizlikte saklı… İçinde kaybolduğum aşka dair tüm yaşanmışlıklar, gök gürültüsü gibi… Kalplerinde, zerre kadar yeri olmaması gereken birilerinin eşi olmuşlar… Yeminler ve sözler, gece sessizliğinde doğan bir hiçlik uğultusu gibi… Dünlü günlerden sesler yankılanıyor maziden… Hep aynı hikâye… “Kuran üzerine yemin ederim ki senden başkasıyla asla evlenmeyeceğim. Anlatırlardı da inanmazdım mucizelere, sen beni tüm karanlıklardan söküp alan kahramanımsın…”
Sizler, dünyada hayat sürerken; Berzahta görüyorum sizi ta zamanların ötesinden… İçlerinden kaçını tanıyorum, kaçıyla aşk yaşamışım?, bilemiyorum… Bizimle mazide yan yana yürüyenleri; dolambaçlı Berzah yollarında kahrolurken görüyorum. Bunun, kaç dakika sürdüğünün ne önemi var? Bir öküz kadar iri bir köpek, yanında mini mini iki köpek yavrusu, leş yiyor, bizi parçalamak için ha bire yırtınıp duruyor… Aziz olan Rabbin tutması ve verdiği güçle ona bakıyorum, kuyruklarını kısıp buğday tarlasının içinde iki yavrusuyla birlikte gözden kayboluyor… Onu çok iyi tanıyorum… Bu yaratık; eşim olmaya yeminli birinin beyi… Bir zamanlar bizimle yan yana yürüyenlerin içinde, aslında hiçbir şeyi kavrayamadığını görüyorum…
Duygusal, dürüst ve sessiz bir gönül birlikteliği… Baş başa geçen zamanın kaç saat sürdüğünün ne önemi var? Ruhumuzun Rabbe yolculuğunda, dünya içindekiler; yalnızca mezarlıklarda yatan sessiz ve ölmemiş ölü gibiler… Kaçını sevdiğimi, anımsamıyorum… Hep siyah-beyaz bir aşk filminin kareleri gibi akıp gitmişler, suretten insan; manen bir yaratık olan varlıkların eşleri olmaya… Tam da layık oldukları kimseleri bulmuşlar… Birer ikişer çocukları olmuş… Siyah-beyaz kabirler arasında; sessizliğin kahreden ürpertisi hüküm sürüyor… Ve bu mezarlarda, görülmeyeni görüyor, duyulmayanı işitiyorum… Çoğu tanıdık; hep ikiyüzlü, münafık kimseler…
Mezarlar… Yabanıl bir aydınlık ve üzerine gün doğmayan Berzahın alaca gökyüzü… Hakkınızda bildiğim her şey, bu sessiz Berzahta… Çoğu da, endemik mahlûkların eşi olarak can vermiş… İçlerinden biri, hiç evlenemeden bu dünyadan göçüp gitmiş… Dünyada o kadar dürüst ve kibar görünürlerdi ki… Sen say ki kutsal Meryemler… Mezarlarda insanlar titrer, korkudan dilsiz kesilip… Ve gözler, bakmaya cesaret edemez, korkunçtur buralarda olup biten işler… Kaygıyla bakıyorlar gidecekleri yere… Dünyada; göremeyecek kadar kör, duyamayacak kadar sağırdılar… Ve kabirlerde Cehennemden pencereler…
Tatlılık verenlere; hissedemeyenlere, göremeyecekleri kadar memnun olduklarını gösteriyor gibi ve dudaklarında sevgi dolu, tatlı bir ruh dolaşıyormuşçasına bu sözleri hangi yitik aşklar için söylüyoruz? Sahi sizin kaç yüzünüz vardı? Berzahtaki yüzünüzü saymakta zorlanıyorum… Varoluş ve ideal olan; lütuf amaçlarına, görünmez bir şekilde katıldığında, ruhumun ulaşabileceği derinlikte, genişlikte ve yükseklikte görüyorum ta zamanların ötesinden sizi… Yitik aşklar mezarlığında, mazide kalmış ikiyüzlü bütün yitik aşkları, çocukluğumdan kalma, en saf ve en temiz duygularla mazinin karanlığına yolluyorum… Her günün en mütevazı ihtiyacı gibi, güneşte ve mum ışığında, doğruluk için uğraş veren bir savaşçı gibi çekip gidiyorum, Berzahtaki ikiyüzlü, münafık siluetleriniz arasından…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com