top of page

SÖZ DİNLEMEYEN NAKŞİBENDİ DERVİŞİN HAZİN SONU…

Günlerden bir gün, Saul Aaron’la bir kamu kuruluşuna, bir iş için gitmiştik. Oradaki görevli bizlere haddimizden fazla ilgi gösterdi, çay ısmarladı… Odasında, bizlere söz sohbet etti… Sözü, Nakşibendi tarikatına getirdi… Anlattıklarına göre mürşidi Seyyid evliyaların büyüklerindenmiş. O evliyanın yüce kerametlerini bize anlattı… Mürşidi vefat etmiş, yerine de herhangi bir halife tayin etmemiş… Kendisi, otuz dört, otuz beş yaşlarında… Boylu poslu, kilosu yüze yakın; ama şişman değil… Hani bir deyim vardır ya “Aslan gibi adam.” İşte öyle biri… Bir evin tek oğluymuş, babası hali vakti yerinde zengin biriymiş…


Bir gülümsemesi, bir içtenliği, bir şefkati ve merhameti var ki anlatılır gibi değil… Son derece samimi biri… Bizleri, haddimizden fazla sevmişti… Aradan çok zaman geçmeden bizi, ısrarla yemeğe davet etti… Kendisini kırmadık, davetine icabet ettik… Saul’u çok seviyordu… Saul Aaron’ı çalıştığı kuruma sıklıkla davet ediyordu… Saul, gönlünü kırmamak için vakit buldukça ziyaretine gidiyordu… Yine böylesi günlerden birinde işyerine gitmiştik, bize çay ikram etti… Yanında uzun boylu, zayıf, hızlı hızlı konuşan biri oturuyordu… İşyerinden arkadaşıymış… Risaleyi Nur medresesinde talebeymiş… Bülent’i sıklıkla Risaleyi Nur medresesine götürüyormuş… Çay sohbeti, maklube yemeği… Bunları anlattılar bize… Birbirlerini ziyadesiyle seviyorlarmış, gençlerin deyimiyle “kanka” gibiymişler… Ailece, görüşüyorlarmış…


Saul Aaron her nedense Risaleyi Nur talebesinin, bu kabil anlatımlarından hiç hoşnut olmamıştı… Ne algıladı, bilmiyorum… Kanada’ya gitmeden önce, son bir defa o Nakşibendi dervişi ziyarete gitmiştik. Hoş beşten sonra Saul Aaron, o Nakşibendi dervişine şöyle dedi…


“Nakşibendi yolunun büyükleri senin üzerinde tasarruf yapıyorlar. Seni bu yola hizmet etmen için yetiştiriyorlar. Risaleyi Nur medresesine gitme… Bu, senin için iyi olmaz… Evliyalar kıskançtırlar, aksi takdirde seni vururlar…”


O Nakşibendi dervişi sevgi, şefkat ile Saul Aaron’a sadece tebessüm etti… Hiçbir şey söylemedi… Ama hali, duruşu, tavrı Saul’un sözlerini dikkate almadığını gösteriyordu…


Saul Aaron, Bülent’le vedalaştı… Sonra da Bülent’in “kanka” olduğu Risaleyi Nur talebesinin yanına gittik… Kendisine aynen şöyle dedi:


“Arkadaşın, Nakşibendi yolunda… Silsile büyükleri onu velayete hazırlıyorlar, kendisine manevi bakım yapıyorlar. Onu Risaleyi Nur medresesine götürmeyin… Aksi takdirde manevi büyükler onu vururlar… Sizin medreseleriniz, okullarınız, evleriniz, yurtlarınız var… Bırakın bir kişi de velayet yolunda kalsın…”


Saul’un bu sözleri üzerine velayet yollarından zerre kadar nasibi olmayan o Risaleyi Nur talebesi; kibirli, küstah, alaycı, çokbilmiş, aşağılayıcı, tepeden bakan bir üslupla Saul Aaron’a şöyle dedi:


“Allah hayrını versin! Öyle şey olur mu hiç! Hepsi de Allah yolu, hepsi de Allah dostu... Neden vursunlar ki… Evliyalar hiç vururlar mı?!” Saul Aaron bu söze hiçbir karşılık vermedi, o Risaleyi Nur talebesinden müsaade isteyip kalktık…


İçimden, “Eyvah, hayatlarının hatalarını yapıyorlar!” dedim. Çünkü Saul Aaron’un sözünü dinlemeyen birçok kimsenin başlarına ne geldiğine defaten tanık olmuştum...


Aradan bir ay geçti geçmedi… Gece yarısı Risaleyi Nur talebesi beni aradı… Sesi son derece telaşlı ve ağlamaklıydı… Telefonda şunları söyledi:


“Bülent cinnet geçirdi… Korkudan çıldırıyor, bas bas bağırıp çırpınıyor. Ambulansla Üniversite Araştırma hastanesine götürdük… Bütün tahlilleri, filmleri temiz çıktı… Kendisini Ankara’ya yolladılar… Allah rızası için ne olur, dua edin…”


Aradan birkaç hafta geçmişti… Bülent’in durumundan, Ankara’daki profesörler de bir şey anlayamamışlar… Bülent, her geçen gün, erim erim eriyor, cinnet atakları geçiriyormuş. Kırk kiloya kadar düşmüş… Babası Bülent’i Adana’ya götürmüş, oradaki profesörler de kendisinde hiçbir fiziki hastalık bulamamışlar… Çaresiz, Bülent’i evine getirmişler… Aradan bir ay geçmeden de Bülent rahmetli olmuş… Kendisini, rahmetle anıyoruz. Hüvel Baki…


A, Sıla

Hızırlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page