SAUL AARON’UN KENDİLERİNİ SINADIĞI TALABELERİ…
Saul Aaron’la bir ile gezmeye gitmiştik. Yolculuk iki saat kadar sürmüştü… Saul Aaron’un talebesi olan bir akademisyen yol arkadaşımızdı, onun arabasıyla bu yolculuğu yapıyorduk… Yolculuk boyunca, bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı… Dönüşte de bu yağmur yol boyu sürdü…
Saul Aaron, arabanın arka koltuğuna oturmuştu… Gözlerini kapamış, sessizce kalp zikri yapıyordu… Saygımızdan, yolculuk boyunca akademisyen yol arkadaşımla hiç konuşmadık… Daha doğrusu; arabadaki manevi atmosfer, bizim konuşmamıza müsaade etmiyordu…
Saul Aaron; tehlikeli, yerine getirilmesi olanaksız, bazen de şeriata aykırı sorular sorarak yol arkadaşlarımızdan kimilerini sınamıştı… Buna, birçok defa tanık oldum… Saul Aaron’un öğretmen talebelerinden bir bayan da bu sınananlar arasındaydı… Bayan öğretmen yaşadığı olayı bana şöyle anlattı:
“Başımı yeni örtmüştüm… Türban takıyordum. Bir akşam, eşimle aramızda şöyle bir konuşma geçti: “Saul Aaron, bana kara çarşaf giyip okula git.” Derse ben ne yaparım?” Eşimle bu konuyu konuştuğumuz günün gecesinde Saul Aaron bizi aradı… Hal hatır sorduktan sonra bana şöyle dedi:
“Sana kara çarşaf giyip okula gitmeni söylesek ne yaparsın?” “Giyerim.” Dedim… “Tamam, öyleyse kara çarşaf giy de okula öyle git.” Dedi… “Peki.” Dedim… Telefonu kapattı… Ertesi gün oldu, kara çarşaf giyerek okula gittiğimi hayal edince, nefsim buna isyan etti… Bunu yapamadım… Eşime Saul Aaron’u arattım… “İleride kara çarşaf giyse olur mu?” diye kendisine sor dedim. Saul Aaron eşime “Kara çarşaf giymesine, gerek yok!” demiş… Maalesef, sınavı kaybettim… Çok pişman oldum; lakin iş işten çoktan geçmişti… Daha sonraki yıllarda kara çarşaf giyinebileceğimi kendisine söyledim, ama bunu kabul etmedi…”
Saul Aaron, arabada yolculuk yaparken bir ara gözlerini açıp akademisyen öğrencisine dikkatlice baktı, sonra da kendisine şöyle dedi: “Sana eşinden boşan desek ne yaparsın?” Akademisyen yol arkadaşım, kıpkırmızı oldu… Çünkü eşiyle birbirlerini çok seviyorlardı ve birbirlerine delice âşıklardı… Üstelik iki çocukları da vardı… Akademisyen arkadaş oldukça zeki biriydi… Bu soruya nasıl yanıt vereceğinin şaşkınlığıyla adeta eli ayağı birbirine dolaştı… Bir dakika geçti geçmedi ki Saul Aaron’a şöyle bir yanıt verdi:
“Boşanırdım…” Saul Aaron o akademisyen talebesinin dikkatlice yüzüne baktı, sonra da kendisine şöyle dedi: “İçi boş, içtenlikten yoksun bir yanıt… Yüzde yetmiş, kafadan atıyorsun…” deyip gülümsedi… Saul Aaron’un akademisyen öğrencisi, o an hiç de iyi bir sınav veremedi… Muhtemelen, kendisinden böyle bir soru ummuyordu… Kader bu; birkaç yıl sonra da o akademisyen eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşadı ve boşandılar…
Tanık olduğum bir başka olay… Saul Aaron’un talebelerinden birinin eşi, kendisini ziyarete gelmişti… Saul Aaron’un talebesi yurtdışına çıkmak istiyordu… Saul Aaron da o talebesine “iyi olur, çık inşallah.” Diyerek izin vermişti… O talebesinin eşi, beyinin yurtdışına çıkmasına razı değilmiş… Bundan dolayı da eşinden dert yanmak için Saul’un ziyaretine gelmişti… Eşini çok sevdiğini, ona âşık olduğunu, bu dünyada onsuz yapamayacağını uzun uzun Saul’a anlattı… Eşinin yurtdışına çıkmasına razı olmadığını söyledi...
Saul Aaron, dikkatlice o bayanın yüzüne bakıp kendisine “Allah; kalpleri bir evirip çevirir, Leyla’yla Mecnun olsanız dahi darmadağın olursunuz…” Dedi. O bayan neye uğradığını şaşırdı… Bir müddet sonra da müsaade isteyip kalktı… Aradan birkaç yıl geçmeden o bayan, şiddetli geçimsizlik nedeniyle eşinden boşandı… Eşi, başka biriyle evlendi… O bayan, dünyanın en sahtekâr insanı olarak mahkemede gerçek yüzünü ortaya koydu… Dünya malı için, yalan beyanla, eşinin evini elinden aldı, hem dinini yıktı hem de ahiretini perişan etti…
Şunu anladım ki Saul Aaron, içi başka, dışı başka ikiyüzlü insanlardan kesinlikle nefret ediyordu ve sevdiği, değer verdiği kimselerin samimiyetlerini, itaatlarını sınamadan, kesinlikle onları sadık bir dost olarak görmüyordu… Karşıdaki kişiler neyi yapamayacaklarsa hep onlarla kendilerini sınıyordu…
A, SILA
Hızırla Yolculuk