top of page

Anlık durum hikâyesi - Göz…

Adam; yine gözden düşmüştü, “Bu göz, iyi bir göz değil…” diye mırıldandı kendi kendine… Gözden düştüğü yerden doğrulup üstünü başını temizledi ve yeniden; gözüne gireceği uygun bir göz aramaya koyuldu… Gözler vardı, çift gören; gözler vardı, tek gören; gözler vardı şaşı bakan… Gözler vardı, deniz; gözler vardı okyanus, gözler vardı damla… Gözler vardı salt dünyayı gören; gözler vardı ötelere bakan… Gözler vardı, tek yüzlülere; gözler vardı ikiyüzlülere ait… Hangi göze girmeliydi acaba? Adam; gözler arasında, kararsızca dolanıyorken, bu defa da göze gelip sendeleyerek yere düştü... Göz önünde; göz hakkı gibi dolanıyorken, ha bre göz değiyordu adama… Adam; biraz soluklanıp kendine geldi ve yeniden yollara düştü… Sonunda bir gözü; gözüne girmek için gözüne kestirdi… Evet, bu göz, göze girmeye çok elverişli görünüyordu… Ama küçük bir sorun vardı: O göze; bambaşka bir göz girmişti… Akıl gözüyle baktı o göze: “Ah, çok uçarı ve havalı!” Kalp gözüyle baktı: “Hım, bu göz; gözüne girmeye değmez…” Hay aksi! Her zaman, bir sorun çıkıyordu… Ya zaman ya da kişi yanlış oluyordu… Adam; göze girmekle gözden düşmek gelgitleri arasında, hayat sahilinin kıyısına vurdu… Çok yorgun düşmüştü… Başını geriye çevirip kendi gözüne bir göz attı… Aaa, o da nesi öyle?!  Bu defa da adamın gözü arkada kalmıştı…

- Ferhat Saul Aaron

Hizirlayolculuk.com

bottom of page