DERVİŞ… - Flash Fiction
Derviş; büyük bir heyecanla, düzenli olarak, aldığı tespihi çekmeye başladı… Eyvah, başından aşağı ansızın bela sağanakları yağmaya başlamasın mı?!.. Hemen çektiği esmayı değişti, ama o esma da sorunu çözmemişti… Esmaların “en mutluluk verenini” aramaya koyuldu... Ansızın, dervişin gözleri parladı, aradığı esmayı nihayet bulmuştu… Bu esma; “iyilik, güzellik, mutluluk” getiriyordu… Hemen o esmayı zikre koyuldu… Aman Allah’ım, olacak şey değil! Bu defa da başının üstünde bela kasırgaları esmeye başladı… Her şey gittikçe daha berbat bir hal alıyordu… “Hım, bu esma da bir işe yaramadı..” diye düşündü ve başka bir esmayı zikretti; ama o esma da bir işe yaramamıştı… Derviş, ha bre esma değişip duruyordu… Allah’ın doksan dokuz esması tükenmişti; ancak nafile! Hangi esmayı çekerse çeksin belalardan bir türlü kurtulamıyordu… Derviş; Allah’ın esmalarını bir işe yaramamakla suçlayıp öfkeyle kendi kendine söylendi… “Kalp gözüm açılmadı. Mutluluğu elde edemedim. Belalar, deniz dalgası gibi ardı ardına geliyor. Çektiğim esmalar, hiçbiri bir işe yaramadı… Bunlar nasıl esmaymış?! Hiçbir işe yaramıyor…"
Derviş; bir müddet düşündükten sonra, yollara düşüp bir veli aramaya karar verdi… Derken bir veli buldu. O veliye; başından geçenleri bir güzel anlattı ve veliye sordu:
“ Acaba, zikrettiğim esmalardan hangisini değişeyim?!”
Veli; bir müddet dervişin yüzüne baktı, onu dikkatlice süzdü ve sonra da kendisine şöyle bir yanıt verdi…
“Kafanı değiş…”
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com