Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
Manevi Yolculukta Tefekkür ve İbadet: Derviş Bayram'ın Manevi Yükselişi
Sitemizi takip eden muhterem kardeşlerimize bu bölümde Gavs-ı Âzam, Sahibüzzaman, Hıfz-ı Kur'an, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri'nin uzun zaman yanında kalan hem derviş hem de emir eri olan Bayram'ın dervişlik hatıralarını nakledeceğiz.
Efendi Hazretleri, İstiklal Harbi'nin başlaması ile çok yoğun günler geçirmektedir. Bir yandan civar illere gidip halkın içinde sözü geçen âlimlerle, ağalarla, beylerle toplantılar yapmakta bir yandan da isyan eden kabilelere, devletin gücünü hissettirip ayaklanmaları bastırmaktadır. O günün şartlarında bu gidiş ve dönüşlerini at sırtında geçirmektedir. Yolculuklar hem uzun hem de yorucu olmaktadır. Ama her şeye rağmen tarikat hayatını da devam ettirmektedir.
Bu kadar yorucu tempoya rağmen haftanın birkaç akşamını da Derik'te oluşturduğu halkadaki arkadaşlara ayırmaktadır. Evde kaldığı günlerin akşamı Mehmet Çavuş'un evinde toplanan dervişlere söz sohbet etmekte, onların maddi manevi müşküllerini halletmekte, arkadaşlarla sabahlara kadar Hak'kı zikretmektedir. Mehmet Çavuş, (Ağa) Efendi'nin olmadığı günlerde halkaya söz sohbet etmekte, zikirleri Sultanımız'ın emri ile o çektirmektedir. İstirahat buyurduğu günlerden bir akşam halka toplanmıştır, Sultanımız da sohbet etmektedir. Gecenin ilerleyen saatlerinde Mehmet Çavuş'a dönerek:
"Mehmet Ağa, zikirleriniz nasıl, keyifli geçiyor mu; arkadaşlar Hak'ın rahmetine mazhar oluyorlar mı?" diye sorduğunda, Mehmet Çavuş (Ağa):
"Hayran sayenizde çok nurlu feyizli günler geçiriyoruz. Gündüzleri, arkadaşları ziyaret ediyorum. Halkaya yeni arkadaşların katılmasına vesile oluyorum. Akşamları da sohbet ve zikir ile geçiriyoruz günlerimizi." dediğinde, Sultanımız:
“Mehmet Ağa, bu hafta için de inşallah hem gözün hem de kulağın açılacak, uzaklar sana yakın olacak, arkadaşlarımızın rüyalarını tabir edeceksin. Hastalarına okuyacaksın, inşallah Mevla'nın kudreti ile şifa bulacaklar." dedikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir: "Mehmet Ağa, birazdan zikre başlayacağız, büyük bir ateş yaktır. Arkadaşlarımıza zikirde burhan olarak ateş aldıracam, şiş vurduracağım. Bunu da senin elinle gerçekleştireceğim. Bundan sonra arkadaşlarla zikir ettiğinizde ateş alıp, şiş vuracaksınız." dedikten sonra, Mehmet Ağa dışarı çıkmış, Efendi'nin emri üzere ateşi yaktırmış ve kırk beş elli tane şiş ile içeri dönmüştür. Sultanımız, Mehmet Çavuş'a zikrin hangi aşamasında nasıl ateş alacağını nasıl şiş vuracağını tarif etmiştir. Ve kısa zaman sonra Efendi Hazretleri'nin emri ile halka, Hak'kı zikretmeye başlamıştır. Mehmet Çavuş da Efendi Hazretleri'nin emri üzere halkaya da yanına oturmuştur. Yarım saat sonra Sultanımız, Mehmet Ağa'ya ateşi bir testin içine koyup içeri getirmesini emretmiştir. Emri alan Mehmet Ağa, ateşi testin içerisine koymuş ve içeri getirip halkanın ortasına indirmiştir.
Sultanı Evliya, Şah Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, ateşin içeri gelmesi ile oturarak zikreden halkayı ayağa kaldırmış, kendisi ile halkanın sorumlusu olan Mehmet Ağa, halkanın ortasına geçmişlerdir ve halkaya "Hay" esmasını çekmelerini emretmiştir. Halkadaki arkadaşlar aşk ile vecd ile Hak'kı zikrederken Sultanımız, Mehmet Ağa'ya (Çavuş):
"Gözünü yum, üç beş tane zikrettikten sonra gözünü aç ve halkada zikreden arkadaşları tek tek gözden geçir. Üzerine Allah'ın (cc) rahmeti inenlerin başlarının üstünde bir ışık görürsün, yani nur. Bu nurun renkleri; sarı, pembe, yeşil vs. renklerdedir. Onlara ateş vereceksin. Şişi de onlara vuracaksın. O nur olmayan arkadaşlara ateş verirsen yanar, şişi de o nura mazhar olmayanlara vurursan ölümlerine sebep olursun, ölmezse de sakat olurlar. Aman dikkat et." dedikten sonra ilaveten sana bulunduğun âlem yemyeşil görünür. Ateşi verdiğin insan ve sen, Peygamber (as) üzerine Salâvat getirin. Eğer ateşi verdiğin insan 'ateşte hararet var' derse o arkadaşımıza Salâvat getirmeye devam etmesini söyle, ateşin harareti birkaç Salâvat'tan sonra düşer. Bu işlemlere başlamadan önce mutlaka Euzu Besmele çek."
Dedikten sonra, Mehmet Çavuş da zikre başlamış ve kısa bir zikir çektikten sonra Efendi'nin emrettiği üzere buyrulanları tek tek yerine getirmiştir ve akabinde Efendi Hazretleri'ne dönmüştür.
“Kurban âlem yemyeşil, bununla birlikte bütün arkadaşların başlarında Hak'ın Nuru var.” diyince, Efendi Hazretleri şu şekilde cevap vermiştir: “Mehmet Çavuş, nur olan her arkadaşımızın ağzına ateşi ver. Bu gün farklı bir gün; Hz. Ali ve Sultan Abdulkadir manen halkadalar, elbette halkanın tamamı nur alacaklar.” buyurmuştur. Bunun üzerine Mehmet Çavuş sıradan arkadaşlarına önce ateş vermiş, arkasından da elindeki şişin adedinin yettiği kadar halkadaki arkadaşlara şiş vurmuştur. Yaklaşık bu zikir, dört saat civarında sürmüştür. Efendi Hazretleri'nin zikri durdurması ile zikir sona ermiştir.
Zikirden sonra Peygamberimiz'in (as) üzerine salâvatlar getirilmiş ve Efendi Hazretleri, Kur'an-ı Kerim okuyarak zikri tamamlamış ve arkadaşlara ayaklarını açıp istirahat etmelerini söylemiştir. Efendi Hazretleri Mehmet Ağa'ya şunları söylemiştir: “Mehmet Çavuş, bundan sonra ateş alıp şiş vurma yetkisini sana verdim. Burhan isteyenlere bu gün aldığın yetki ile burhan göster inşallah.” Demiştir. Kısa bir sessizlikten sonra Sultanımız sohbete başlamış ve yanında askerlik yapan aynı zamanda da derviş olan Bayram'ı cemaate anlatmaya başlamıştır. (O gün Bayram evde yapması gereken işler münasebeti ile halkaya gelememiştir. Ama büyük maneviyat sahibi olan Bayram, Sultanımız'ın yanında yaklaşık dört yıl kalmıştır. O yıllarda askerlik dört yıldır.)
Bayram askere geldiğinde mazlum, saf tertemiz bir Anadolu insanıdır. Kaderinde de Sultanımız'ın tarikatına intisab etmek vardır. Efendi Hazretleri, Bayram'ı emir eri olarak ev işlerinde görevlendirmiştir. Ve gelişinden bir gün sonra Sultanımız'ın tarikatına intisab etmiş ve Efendi'nin emirlerini maddi manevi eksiksiz yerine getirmiştir. Şeyh büyük, tarikat Hak olursa, derviş de Efendi'sinin emirlerini eksiksiz yerine getirirse, dervişin Hak'ka vasıl olması çok kısa sürer. Bayram da bir dervişte bulunması gereken bütün özellikleri taşımaktadır. O kadar güzel bir derviş olmuş ki, Sultanımız cemaate onu örnek göstermiştir.
Sultanımız, sohbete Bayram'ın aşkı ve sadakatini anlatarak başlamıştır. Emir eri Bayram'ın çok kısa sürede maneviyatta yüksek makamlara eriştiğini, geceleri üç saat uyuduğunu, gecenin kalan zamanını da Nakşî olarak Hak'kı zikrettiğini söylemiştir. Efendi Hazretleri, Bayram'ı çok sevdiği için geceleri de ibadetle geçirdiğinden ötürü Sultanımız, Bayram'a gündüz evdeki hafif işleri yapmasını emretmiştir. Ne zaman isterse kimseye danışmadan istirahat edebileceğini söylemiştir. Ama Bayram ibadetten arta kalan zamanını istirahat ederek değil en ağır işleri yaparak geçirmektedir. Sultanımız: “Bayram, bu kadar kendini yorma.” demesine rağmen, “Efendi; size, ailenize ve misafirlerinize hizmet ettiğim zaman manen büyük ikramlara mazhar oluyorum sayenizde.” diye karşılık vermiştir. Günler hızla geçerken Bayram da dersini, tespihini eksiksiz yapmakta, haftanın çoğu gününü de oruç tutarak geçirmektedir. Ve zaman içerisinde Bayram'ın gözü kulağı açılmış ve manen Resulullah'ın cemalini görmeye başlamıştır. Bayram öyle güçlü tefekkür etmektedir ki, Sultanımız:
Bayram, subhanallah senin gibi tefekkür eden az insan gördüm.” diye takdir eder. “Devam et, bu tefekkür seni daha yüksek makamlara çıkaracak inşallah, yakında da Hak'ın sesini duyacaksın.” diye tembihatta bulunurken Bayram da: “Efendi, ben zavallı bir insanım ama sayenizde nefsimi tanıma fırsatını buldum.” diye karşılık verirmiş. Bayram, Efendi Hazretleri'nin yanına gelişinin ikinci yılının sonunda Hak'ın sesini de duymaya başlamıştır. Ağzı çok sıkı bir insan olduğu için başına gelen manevi halleri kimseyle paylaşmadığından ne âlemde olduğu kimse tarafından bilinmemektedir. Sultanımız, Bayram'ı cemaate meth ettikten sonra: “İnşallah sizlere söylediğimi eksiksiz yaparsanız, içinizden Bayram'ın çıktığı makamlara birçoğunuz çıkarsınız.” buyurduktan sonra bir Fatiha okuyarak geceyi tamamlamıştır.
Bayram'la ilgili kısa bir hatıra daha nakledip bu sohbete son vereceğiz. Ramazan ayı bitmiş ve bayram gelmiştir. Hane halkı bayram namazından sonra Efendi Hazretleri'nin elini öpüp bayramlaşmıştıktan sonra, evde hizmet gören emir erleri, kumandanları ile bayramlaşmak üzere huzura gelmişlerdir. Sıradan Efendi'nin elini öpüp oturmuşlardır. Efendi Hazretleri gülerek Bayram'a hitaben: “Bayram orucu ne yaptın?” diye sormuştur. Bayram da: “Kurban, Allah'a teslim ettim.” diye karşılık vermiştir. Sultanımız devamla “Bayram, Allah sana ne dedi?” diye sorunca, Bayram da “Allah da bana aferin deli oğlan, bunu senden kim umar.” dedi diyince, hane halkı ve asker arkadaşları gülerler. Efendi Hazretleri sert bir ifade ile cemaate çıkışmış: “Gülmeyin, Bayram doğru söyledi! Neye istinaden gülüyorsunuz? Bayram bu cemaatte Hak'ın sesini duyan tek kul. Allah'la aralarında aynen bu konuşma geçti.” diye cemaati azarlamıştır.
Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri'nin tarikatına mensup, yüksek ruhlu çok arkadaşımız çıkmıştır. Çıkmaya da devam edecektir inşallah.
Bu sohbeti Efendi Hazretleri'nden bizlere rivayet eden merhum cennet mekân Muhammed Latif (Lütfi) Efendi'yi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Ruhu şad olsun.
hizirlayolculuk.com