top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

KADERİNDE ÇOCUK OLMAYAN ELAZIĞLI FETHİ EFENDİNİN OĞLUNA ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN ALLAH’TAN ON ÇOCUK ALMASI, TİCARETİ İYİ GİTMEYEN FETHİ EFENDİYE HIZIR ALEYHİ SELAMIN YARDIM ETMESİ…

Sultanımız kısa zaman içerisinde her gittiği yerde olduğu gibi Elaziz’de de halkın gönlünde taht kurmuştur; çünkü Sultanımızın hayatında halktan uzak bir hayat tarzı olmamıştır. Makamı, mevkisi ne olursa olsun insanlarla iç içe yaşamayı kendisine şiar edinmiştir. Günlerini halka ve Hakk'a hizmet ederek geçirmiştir.


Çok haşmetli yaratılmış olmasına rağmen, mazlumlara karşı büyük tevazu göstermiştir. Elaziz halkının esnafı, memuru, köylüsü, kentlisi çok rahat bir şekilde Efendimizi makamında, evinde rahatlıkla ziyaret etmekte, hatta sokakta bile görseler maddi ve manevi bir sıkıntıları varsa Sultanımıza nakletmekte ve kendisinden yardım istemektedirler. Efendimiz de onların dertlerine çare olmaktadır.


Sultanımız, günlerden bir cuma günü vazifesinden erken ayrılarak cuma namazı için hazırlık yapmak üzere oğlu Muhammed Latif (Lutfi) Efendi ile birlikte eve doğru yönelmiştir. Eve gitmek için çarşının içinden geçmeleri gerekmektedir. Çarşının girişinde Hacı Fethi isminde bir tüccar, Sultanımızın gülerek ve kollarını açarak yolunu kesmiştir (Hacı Fethi, Elaziz Vilayetinin sayılan, sevilen; dindar ve eşraf insanlarından saygın bir insandır.) ve Sultanımıza:


“Efendi Hazretleri, fakirhanemizde bir kahve ikram etmeden vallahi sizi bırakmam, önünüze yatarım.” Deyince, Sultanımız da: “Fethi Efendi, bu gün Cuma. İnşallah eve varıp bir banyo yapacağım ve inşallah cuma namazını kıldırmak üzere camiye gideceğim ama yemin ettin, yeminin yerde kalmasın. Acele tarafından bir kahve söyle senin de gönlün hoş olsun.” buyurduktan sonra tebessüm ederek: “Asıl niyetin bize kahve ikram etmek değil, iki tane müşkülün var, o müşküllerini hallettirmek istiyorsun, kahve de bahane.” diyince, Fethi Efendi mahcup bir ifade ile “Bastığın topraklara kurban olayım. İçimiz dışımız size ayan, bizler nefsinin elinde kullarız. Dünya işlerimiz biraz ters giderse maneviyatımız da kırılıyor, o müşküller gönlümüzü kaplıyor; o müşküllerimizi halledecek sizden başka kimsemizde yoktur. Himmet buyurun, dükkânımıza o mübarek ayaklarınız değsin.” dedikten sonra, Efendimiz önde, Fethi Efendi arkasında manifatura dükkânına girmişlerdir. Fethi Efendi, Sultanımızın ayaklarını öpmek üzere eğilmişse de Efendi Hazretleri müsaade etmemiştir. Fethi Efendi, Sultanımızın ellerini öpmüş, Muhammed Latif (Lutfi) Efendi'nin de gözlerinden öptükten sonra Sultanımıza kahve, Lutfi Efendi'ye de biyam şerbeti ikram etmek üzere yanındaki oğlunu kahveye salmıştır.


Kahve gelene kadar Fethi Efendi gülerek: “Kurban, durumumuz size ayan. Kırk beş gündür bu dükkâna tek bir tane müşteri girmedi. Bu iş yeri çarşının en büyük üç dükkânından bir tanesi, hem şehirliye hem köylüye hitap etmektedir. Maalesef ne köylü ne de şehirli dükkândan içeri girip fiyatını dahi sormadı, bu birinci müşkülümüz.” İkincisi ise demeden, Sultanımız devreye girmiş ve: “Onu da ben söyleyeyim. Üç tane oğlun var, ikisinin üçer tane kızı var birinin de ne oğlu ne kızı var değil mi?” Deyince, Fethi Efendi “Evet Hayran, buyurduğunuz gibi bir kuşak sonra ocağımız kör körelecek, malımız mülkümüz ellere kalacak.” Deyince, Sultanımız “Fethi Efendi, kız çocuklarını evlattan saymıyor musun?” deyince, Fethi Efendi “Kurban, buranın şartlarını benden daha iyi biliyorsun. Doğuda oğlan çocuğun olmasa en yakın akrabaların bile sana acıyarak kör ocak diye laf vuruyor.


İnan namazım niyazım bu oldu. İstesem de gönlümden bunu çıkartamıyorum.” Demiş ve ağlamıştır.


Kerem ve gönlü zengin olan Cömert Ağamız, sert bir ifade ile: “Fethi ağlama! Yüce Yaradan bana namütenahi salahiyet verdi. Sen gözyaşı dökme, bak Hızır Aleyhisselam içeri girdi. “Hızır, Zamanın Gavsunun emrindedir. Söyle Fethi'ye ağlamasın, bu gün mübarek cuma günü. Zamanın Gavsu da senin iş yerine misafir oldu, iste ondan ne isteyeceksen.” Diyor. dedikten sonra, kahveyi getiren garson ve Fethi Efendi'nin oğlu içeri girmiştir. Kısa süreli bir sessizlik olmuştur. Garson kahveyi Efendimize uzatıp geri çekilirken Efendi Hazretleri elini tepsinin içindeki şekerdanlığa daldırarak bir avuç şeker almıştır ve Fethi Efendi'ye “Allah'tan, bu avucumdaki şeker adedi kadar sana oğlan aldım. Bak, Hızır Aleyhisselam da diyor ki “Şeyh Osman'ın hatırı için dükkânın işleri yarın itibarı ile öyle artacak ki Elaziz Vilayeti, Fethi Efendi'ye ve çocuklarına küçük gelecek ve buradan göçüp İstanbul'a gidecek, çok zengin olacak'” deyince, Fethi Efendi yüksek sesle “Allahu Ekber!” diyerek sevinçten ağlamıştır. Efendimiz gülerek:


“Fethi, demin üzüntüden ağlıyordun şimdi de sevinçten ağlıyorsun.” dedikten sonra “Bak Fethi, ben senin müşküllerini hallettim şimdi de sen benim dediğimi halledeceksin. Halkın yüzde doksanı fakir, sende bugün kırk tane fakiri giydirip sevindireceksin ki Cenab-ı Hak senden razı ola… Ama bak, Hızır Aleyhisselam sana selam söylüyor ve dükkânın en iyi giyeceklerinden ikram etmezse bir daha dara düşer ise bizi yanında bulamaz.” Diyor deyince, Fethi Efendi “Kurban, bu saat öyle fetholdum ki canımı, kanımı dağıtsan of dersem namerdim.” demiştir ve bir yandan da içinden Efendi Hazretlerinin elindeki şeker sayısını merak etmekte ve “Acaba Efendi'nin elinde kaç şeker var?' diye içinden geçirip durmaktadır. Ağamız gülerek: “Fethi, bir şey daha isteyeceğim, kabul edersen şekerin sayısını öyle söyleyeceğim.” Buyurunca, “Emret kurban, emret canım malım senin yoluna feda olsun.” diyerek Sultanı Evliya'nın ayaklarına kapanmış ve Efendimiz, ayaklarını zorla Fethi Efendi'nin elinden almış ve “Fethi, kalk ve bu dediğim şeyi de bu gün yap ve yarın sabah itibarı ile günleri say. Artık bu ilde misafirsin ve seneye bu zaman üç oğlundan üç tane torunun olacak. Birinin adını benim adımı koy, diğerlerine serbestsin” dedikten sonra, Fethi Efendi “Kurban, üç torunumun adını da Osman koyacağım, inşallah sayende bu çocuklar senin eserin. Şimdi emrini söyle?” deyince, Sultanımız “Birçok fakirin ağzına et kurban bayramında zor değiyor.” dedikten sonra elini açmış ve on tane şeker olduğunu söylemiş ve “Her oğlan için birer tane kurban keseceksin ve fakir konu komşularına dağıtacaksın.” Buyurunca, Fethi Efendi “Kurban, emrin başım üstüne. Cuma namazını arkanızda kıldıktan sonra ilk işim emirlerinizi yerine getireceğim inşallah.”demiştir.


Bu konuşmadan sonra Sultanımız, dükkânda babasının yanında olan oğlana dört tane şeker vermiştir ve: “Senin şu ana kadar çocuğun olmadı, evlat sevgisine mahrumsun. Senin oğlan bir tane fazla olsun, vallahi senin kaderinde ne oğlan ne de kız vardı. Cenab-ı Hak, bu canın hatırı için bu oğlanları sana ihsan etti.” buyurmuştur ve sözlerine şöyle devam etmiştir: “Kahveciye çok sert davrandın dedin ki “Misafirim çok kıymetli, eğer kahveyi beğenmezse başından aşağı dökerim!” dedin, o da fakir bir insan olduğu için sana sesini çıkartmadı ama içinden sana kırıldı. Şimdi git yanaklarını öp ve kendisinden özür dile, gölünü al.”Buyurmuştur.


“Bu dört şekeri götür hanımın yesin.” Diğer şekerleri de Fethi Efendi'nin eline koymuş ve: “Bu şekerin üçünü bir gelinine, üçünü de diğer gelinine ver.” dedikten sonra ayağa kalkmış ve müsaade istemiştir. Fethi Efendi ve oğlu, Sultanımızın ellerini öpmüş ve yolcu etmişlerdir.


Fethi Efendi işlerinin aşırı iyi gitmesinden dolayı, Elaziz küçük geldiği için, üç ay sonra Elaziz'den ayrılarak İstanbul'a yerleşmiştir. Bir yıl sonra üç oğlundan üç tane erkek çocuğu dünyaya gelmiştir ve isimlerini Osman koymuşlardır. Bu çocuklarla birlikte üç kurban alarak bir yıl sonra Efendimizi ziyarete gelmiştir. Efendimiz de kurbanları fakir ailelere hediye etmiştir. Fethi Efendi'yi, gelinlerini ve torunlarını bir hafta evinde misafir etmiş ağırlamıştır. Gelinleri ile birlikte Fethi Efendi, Efendimiz'in muazzez yolu olan Tarikat-ı Ali'ye intisap etmişlerdir.


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


HIZIRLA YOLCULUK

bottom of page