top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN ÖNCEDEN HABER VERDİĞİ GİBİ PEYGAMBER EFENDİMİZİN VE İMAM ALİ HAZRETLERİNİN KOLORDU KOMUTANININ RÜYASINA GELMELERİ…

Sahibüzzaman, Kutbû'l Devrân, Şeyhül Ekber, Hıfzû'l Kur'an, Seydül Beşer, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadî) Hazretleri, yorucu bir seyahat sonunda Mardin'den Diyarbakır’a gelmiş ve evinde iki gün istirahat ettikten sonra Diyarbakır Askerlik Şubesindeki görevine başlamıştır.


Kolordu Kumandanı; Sultanımızın maneviyatına âşık olmuştur, Efendimizi sık sık makamına davet edip maddî ve manevî müşküllerinin halli için kendisine soru sorup sorunlarından kurtulmaktadır. Kolordu Kumandanıyla, Sultanımız arasındaki dostluk bağı, her geçen gün daha da güçlenmektedir. Kolordu Komutanı, Sultanımıza karşı makamını bir kenara bırakıp bir dost gibi kendisine davranmaktadır. Sultanımız ise almış olduğu askeri terbiye gereği Paşa'ya karşı her zaman bir ast olarak saygıda kusur etmemektedir. Günlerden bir gün Paşa, emir subayını da yanına alarak Sultanımızın makamına teşrif etmiştir. Bu ziyaretten, son anda haberdar edilen Sultanımız; alt kadrosundaki subay ve erleri yanına alarak Kolordu Komutanını Askerlik Şubesinin önünde karşılamıştır.


“Paşam, özel kaleminiz ve emir subayınız son anda beni haberdar ettiler. Şanınıza ve makamınıza uygun bir karşılama yapamadık. Eksiklerimizi bağışlayacağınızı umuyorum.” Deyince, Paşa;


“Osman Bey, seni tanımadan önce mevkie makama büyük önem veriyordum ve nefsim makamımla büyük gurur duyuyordu. Ne zaman ki sizin gibi Yüksek Ruhlu, Maneviyatın Paşasını tanıdım, benim makamımın boş olduğunu ve geçici makam olduğunu anladım.” Deyince, Sultanımız araya girip “Aman Paşam estağfurullah.” Deyince Kolordu Komutanı;


“Osman Bey, buraya Paşa olarak seni denetlemeye gelmedim. Bu merasime gerek yok. Çay içmeye sohbet etmeye geldim. İnşallah şu yol yorgunluğunuzu üzerinizden atınca sizi ailece bizim eve yemeğe davet edeceğim. Osman Bey, bizi içeriye davet etmeyecek misin? Makamına geldik.” Deyince, Efendimiz almış olduğu askeri terbiye ve üst makama saygı gereği:


“Paşam estağfurullah, Kolordunun Paşası sizsiniz. Ben de, askerlerim de emrinizdeyiz.” Deyince, Paşa çok duygulanmış ve makamını kenara bırakarak iki dost gibi Sultanımızın koluna girip birlikte şubeden içeriye girmişlerdir. Bu esnada Paşa, Sultanımıza şu cümleleri sarf etmiştir:


“Osman Bey, bu makamlar yalan. Hakikat senin Allah'ın yanındaki makamın! Sana öyle derin bir saygı ve sevgi duyuyorum ki anlatamam. Ne güzel ve özel yaratmış seni yaradan...” dedikten sonra:


“Mahşer günü bizi unutma lütfen. Bizler nefsinin elinde olan kullarız. Mahşer günü himmet ve hidayetinizi bekliyoruz.” Deyince, Sultanlar Babası, Es-Seyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadî) Hazretleri, Paşa'ya dönerek:


“Mahşer günü, Peygamber Efendimiz’ in ve İmam Ali'nin himmeti ile inşallah orada da beraber oluruz. Çünkü sizdeki bu aşk ve sevgi sizi kurtarır.” Deyince, Paşa gözleri yaşlı ve ağlamaklı bir ses tonuyla:


“Osman Bey, ben bugüne kadar beyhude yaşadım. Beni mahşerde saydığın Zatların yanına sokmazlar. Senden himmet bekliyorum. Eğer bu faniye söz vermezseniz, beni teselli edecek sözlerinizi iltifat kabul ediyorum.” Deyince, Sultanımız:


“Paşam, size söz veriyorum. Mahşer günü beraber olacağız inşallah. Hiç merak buyurmayın. Cenab-ı Hak, bana sonsuz yetkiler verdi .''Deyince, Paşa:


“Osman Bey, dünya ve ahiret size minnettarım.” Dedikten sonra, Sultanımızın makamına geçmişlerdir. Paşa'nın emir subayı bu konuşmalardan dolayı sarhoş gibi olmuştur. Hayretler içerisinde Sultanımıza ve Kolordu komutanına bakmaktadır. Kolordu Komutanı, emir subayına dönüp:


“Evlâdım, Osman Bey'i tanıyalı çok az bir zaman oldu. Fakat Osman Bey'in maneviyatına vuruldum. Onsuz, kiminle ne konuşursam konuşayım tat lezzet alamıyorum. Bilmiyorum, bunun sonu ne olacak?” Deyince, Sultanımız devreye girmiş:


“Paşam, uzun lâfın kısası kişi sevdiği ile beraberdir.” Dinimizin Sahibi, Resulü Ekrem Nebiyi Muhterem ve bizim maneviyatımız sizi bu kadar cezbediyorsa sizin de bu yola intisap etme zamanınız gelmiş demektir.” Buyurunca, Kolordu Kumandanı:


“Osman Bey, bu gün buraya bunun için geldim ve teklifin sizden gelmesini bekliyordum.” Demiş ve Sultanımız bunun üstüne Paşa'ya ders tarif etmiştir. Paşa “Aldım kabul ettim.” Dedikten sonra, emir subayına dönmüş:


“Evlâdım sen neyi bekliyorsun? Osman Bey gibi bir Zatı bu âlemde bir daha bulamazsın. Şayet böyle büyük bir Zata intisap etmezsen Allah'a, Peygamber'e hesap veremezsin.” Deyince, emir subayı da Efendimize intisap etmiştir. Bu esnada içeriye semaverle çay gelmiştir. Hizmet eri çayları doldururken Efendimiz Paşa'ya dönüp:


“Paşam, İmam Ali'nin reisi olduğu Tariki Âli'ye intisap ettiğiniz için bu gece rüyanıza Resulullah teşrif buyuracak. Lütfen akşam yemeği yemeyin, mümkün olduğu kadar uyuyana kadar dünya işleri ile ilgilenmeyin. Buradan kalkınca doğru eve geçin, bol bol Salavat getirin ve yatsı namazından sonra iki rekât daha namaz kılın ve erkenden yatın. İnşallah, Peygamberimiz ve İmam Ali Hazretleri rüyanızda size teveccüh buyuracaklar.” Deyince, Paşa gözyaşlarına boğulmuş, hıçkırarak dakikalarca ağlamıştır.


“Osman Bey, bu rüya Zatınızın hatırı içindir, yoksa Resulullah Efendimiz’ in mübarek cemalini görmek için ömür boyu yalvardım. Ama şu ana kadar bu nasip olmadı. İnşallah sayenizde, dünyada iken bu şerefe nail olacağım.” Dedikten sonra “Osman Bey, ben artık müsaadenle eve geçip söylediklerini yapmak istiyorum.” Deyince, Sultanımız:


“Estağfurullah Paşam.” Deyince. “Lütfen Osman Bey, aramızdaki bu resmiyeti kaldır. Askerin yanında bana Paşa gibi davransan da baş başa kalınca bana resmi unvanımla değil dervişin gibi davran,” buyurmuştur ve Efendimiz’ in makamından ayrılarak evine gitmiştir.


Paşa; Efendimizin buyurduğu gibi vakit namazlarını kıldıktan sonra kalan zamanını salâvat ile değerlendirmiş, yatsı namazından sonra iki rekât namaz kılmış ve seccade üstünde sağ kolu üzerine yatmıştır. Bu esnada Paşa'nın eşi içeriye girmiş ve neden yatağına yatmadığını kendisine sormuştur. Paşa konuşmadan, işaretle hanımının odadan çıkmasını kendisinden istemiştir. Bu olaya bir anlam veremeyen eşi odadan çıkıp yatak odasına geçmiştir. Yatak odasında namazını kıldıktan sonra da yatmıştır.


Paşa, kısa süre sonra seccadenin üzerinde uykuya dalmıştır. Sultanımızın buyurduğu gibi iki Cihan Serveri Muhammed Mustafa Aleyhisselatı Vessela ile Evliyalar Serdarı, Hazreti Aliyel Mürteza, Paşa'nın rüyasına teşrif buyurmuşlardır. Paşa her ikisinin de mübarek ellerini öpüp kendilerinden şefaat dilemiştir. Peygamber Efendimiz Paşaya:


“Manevî varisimiz Osman'ın emirlerinin dışına çıkma! Gerisine de karışma.” Buyurmuştur ve “İstiklal Harbi'nin bir ay içerisinde zafer ile biteceğini Paşaya müjdelemiştir. Paşa gördüğü rüyanın haşmeti ile uykudan sıçrayıp ayağa kalkmış ve ağlayarak elini göğsüne bağlayıp kıyam etmiştir. Ağlama sesini duyan hanımı uyanmış ve panikle Paşa'nın yattığı odaya koşmuştur. Yaşananların farkında olmayan hanım Paşa'yı sarsarak uyandırmıştır. O manevî sarhoşluktan uyanan Paşa, hanımına:


“Beni neden uyandırdın? ”diye sert bir şekilde tepki verince, Şeyh Osman Hazretleri Manevi olarak Paşanın yanına gelmiş Paşaya şunları söylemiştir:


“Yengeye kızma, nerden bilsin senin büyük bir rüya gördüğünü? Hemen abdest al iki rekât namaz kıl ve üzerindeki nuru feyzi gönlüne nakşetmeye çalış.” Deyince, Paşa kendine gelmiş ve ağlamaya başlamıştır. Hanımına gördüğü rüyayı anlatmıştır. Bu rüya üzerine Paşa'yı uyandıran hanımı eşini uyandırdığı için çok pişman olmuştur; ama yapacak pek fazla bir şey de kalmamıştır.


Sabaha kadar ibadet eden Paşa, namazı kıldıktan sonra evden ayrılmış ve makamına geçmiştir. Mesainin başlamasını beklemektedir ki Efendimizi makamına davet etsin. Sultanların Şahı, mesai başlamadan evden ayrılmış ve Kolordu Kumandanının makamına gelmiştir ve Paşa ile görüşmek için makamdan izin istemiştir. Efendi'nin geldiğini duyan Kolordu Kumandanı, hızla Sultanımızın bulunduğu yere gelmiş ve:


“Osman Bey, neden bekliyorsun dışarıda? Neden direkt içeri gelmedin?” Deyince, Efendimiz gülerek: “Paşam, askerlik laubalilik kaldırmaz! Siz bir Paşa'sınız bense bir binbaşıyım. Aldığım askeri terbiye gereği size ve makamınıza azamî saygı göstermek zorundayım.” Deyince, gördüğü rüyanın haşmeti ile manevî sarhoşluk içinde olan Paşa Sultanımıza : “Osman Bey, çok necip bir yaratılışın var; ama söyleyecek söz bulamıyorum. Senin dediğin olsun. Buyur içeri.” Demiş ve içeri geçmişlerdir. Paşa gördüğü rüyayı anlatmadan Sultanımız, Paşanın gece yaşadıklarını harfi harfine kendisine anlatıp Paşa'yı tebrik etmiş ve “Rüyanız açık ve sarih… Tabire gerek yok!” demiştir. Paşa:


“Osman Bey, Allah seni bu millete ve insanlığa lütfetmiş. İyi ki sizi tanıdım, yoksa ömür boşa geçiyordu.” Demiş ve kahvaltı yapmadan gelen Sultanımıza kahvaltı hazırlatmış ve birlikte kahvaltı yaptıktan sonra öğlene kadar sohbet etmişlerdir… Efendimiz, öğlen vakti, Paşanın yanından ayrılarak kendi makamına geçmiştir…


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

bottom of page