top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

Şeyh Osman Nuri Hazretleri'nin Derik İlçesindeki Hatıraları

Sahibüzzaman Kutb-i Devran, Hıfzû'l Kur'an, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri'nin Derik ilçesindeki hatıralarını sizlere nakletmeye devam edeceğiz.


Cenab-ı Hak'ın insanlığa lütuf olarak gönderdiği nadide Evliyaullahlardan bir tanesi olan Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, bulunduğu her ortama maddi ve manevi huzuru getirmesiyle de tanınan ve bilinen bir zattır.


Sultanımız isyan bölgesi olan yerlerde genellikle iskan etmiştir. Elhamdülillah bulunduğu dönemde öyle manevi tohumlar ekmıştır ki, hala insanlara rahmet ve bereket olmaya devam etmektedir. Daha asırlar boyunca da o huzur ve bereket ortamı devam edecektir. Şahımızın mübarek ağızlarından şu cümleler eksik olmamıştır:


“Ektiğim bu tarikat tohumlarını benden sonra yüzlerce firavun gelse, tüm güçleriyle yüzlerce sene uğraşsalar, sökemezler.”


Bu kısa açıklamadan sonra anılara kaldığımız yerden anlatmaya devam edeceğiz. Efendi Hazretleri'nin bulunduğu Derik ilçesi ve çevresinde huzur ortamı tam manasıyla hüküm sürerken Sultanımız zaman zaman civar ilçelere ve köylere ziyaretlerde bulunmakta, halkın dertlerini dinlemekte, imkân ölçüsünde devletin imkânlarını halka götürmektedir. O günlerde halk fakru zaruret içerisindedir. Çünkü Birinci Cihan Harbi yeni bitmiştir. Ülkemiz, yamyam emperyalist ülkeler tarafından talan edilmiş, can, mal, namus talanına uğramıştır.


İnsanlar hastalarını tedavi ettirememektedir. Evlilik çağına gelen çocuklarını evlendirememektedir. Hatta sünnet yaşı gelmiş ve geçmekte olan evlatlarını sünnet ettirememektedir. Yukarı satırlarda söylediğimiz gibi insanlığa lütuf olarak gönderilen şahı Evliyaullah Sultanımız, görevi Askerlik Şubesi Başkanı olmasına rağmen vergi toplamakta, sünnet olamayan çocuklara toplu sünnet merasimi tertipleyip sünnet ettirmekte, evlilik çağına gelen insanları da evlendirmektedir.


Bunların finansını da ekonomik durumu iyi olan iman ehli insanlardan temin etmekte ve kendisi de maaşının büyük bölümünü bu insani görevlere sarf etmektedir. Cennet Mekan Muhammed Latif Efendi, babasından yani Efendi Hazretleri'nden bahsederken: “Anadolu'da görev yaptığı süre içerisinde binlerce insanın sünnet olmasına, evlenmesine, hasta olan insanların tedavi olmasına vesile oldu. Aldığı maaşını ve kendisine getirilen hediyeleri yukarıda zikrettiğimiz insani görevler için sarf etti.” buyurmuştur.


Efendi Hazretleri yine böyle bir görevi ifa etmek üzere yanına Derik ilçesinin eşraf insanlarını almış, Derik'e, at ile yaklaşık sekiz saat mesafedeki bir köye gitmiştir. Sebebi de o köyde sünnet olamamış çocukları sünnet ettirmek, hastaları tedavi etmek, köyde zaman içinde çeşitli sebeplerden arası açık olup konuşmayan insanları barıştırmak ve içme suyu sıkıntısı bulunan köye içme suyunu getirmek için Sultanımız, yanına çok miktarda giyecek, yiyecek, doktor, ilaç, sünnetçi almıştır. İçme suyunun hattının kazılmasına yardımcı olmaları için tarikata intisap etmiş genç dervişleri de yanına alarak o köye hareket etmişlerdir. Ve akşam saatlerinde köye ulaşmışlardır. Köy halkı köyün girişinde Sultanımızı ve yanındaki heyeti saygı ve muhabbetle karşılamış. Akşam namazından sonra köylünün ortak hazırladığı yemek yenildikten sonra Şahı Evliya sabaha yapılacak işlerin programını açıklamış ve köyde bir hafta kalacaklarını söyleyip sohbete başlamıştır. Sultanımızın sohbetinden derin etkilenen köy halkı gönülden Efendimize bağlanmışlardır. Efendi Hazretleri köyde zaman içinde oluşan arazi ve çeşitli davalardan meydana gelen kırgınları barıştırmış. Köyde iki kabile arasındaki kan davasını sulh etmiş ve sohbet esnasında çeşitli kerametlerle köylünün imanının perçinlenmesine vesile olmuştur. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar söz sohbet devam etmiştir. Kimse yerinden kalkmadan sohbetleri dinlemiştir. Efendimizin çavuş tayin ettiği Mehmet Ağa da bu seyahatte Sultanımızın yanına dahil olmuştur. Mehmet Ağa bir ara köylülere hitaben Sultanımızın uzun bir yolculuk yaptığını ve daha sonra da epeyce söz sohbet ederek yorulduğunu, istirahat etmesi gerektiğini söyleyip köylülerin evlere tevzi edilip dağılmalarını söylemiştir. Bunun üzerine Sultanımız: “Mehmet Ağa, cemaatin üzerine Allah'ın (cc) Rahmeti indi, nurlandılar, şeytanı uzaklaştırdık. İnsanların üzerine rahmet inerse ne uyku kalır ne de açlık ve susuzluk.” buyurduktan sonra cemaate dönerek, hadi “Abdestlerinizi tazeleyin, yatsı namazını da kılalım, öyle görünüyor ki bu gece söz sohbet ile sabaha vasıl olacağız. Sabah namazından sonra inşallah sabahın ilk saatlerinden itibaren de köyün acil ihtiyacı olan su hattının hafriyatına başlayacağız.” buyurmuştur. Cemaat abdestlerini yeniledikten sonra Efendi Hazretleri'nin imametiyle namaz eda edilmiş ve Sultanımız sohbete devam etmiştir. Bir ara Mehmet Ağa, Sultanımızdan müsaade alarak: “Cemaat, Zamanın Gavsu Allah'ın (cc) köyünüze gönderdi, ne bekliyorsunuz, kimi bekliyorsunuz, neden intisap etmiyorsunuz?” diye cemaate çıkışınca, köyün yaşlıları usulleri bilmediklerini, ondan dolayı teklifi Efendiden beklediklerini söylemişlerdir. Bunun üzerine Efendi Hazretleri gülerek: “Peki, öyle ise” diyip cemaatteki derviş olmayanları Tarikat-ı Ali'ye davet etmiştir. Köy halkının cemaattekileri Tarikat-ı Ali'ye intisap etmişlerdir. Efendi, Mehmet Ağa'ya (Çavuş): “Eksiklik, noksanlık yerlerini söz ve sohbetlerle zaman içerisinde gidereceksiniz.” buyurmuştur. Kısa bir süre sonra sabah namazını kılan cemaat, kahvaltıdan sonra işe koyulmuştur.


Kısa zaman sonra içme suyu köye getirilmiş. İnsanlar ve hayvanlar bol bol içme suyuna kavuşmuşlardır. Bu esnada çevre köylerden yardıma gelenler de olmuştur. Onlar hem yardım etmişler hem de sözleri ve sohbetleri dinlemişlerdir. Kaderleri gereği olanlar da Efendi Hazretleri'ne intisap etmişlerdir. Suyun getirilişi esnasında doktor da köydeki çeşitli hastalıkları olan insanları tedavi etmiş ve getirdiği ilaçlardan vermiştir. Köyde oluşan bu maddi ve manevi güzelliklere artık son halka ilave edilecektir. Yani sünnet merasimi için hazırlıklar yapılmış, kurbanlar kesilmiş, dualar edilmiş ve köyde sünnet olamamış çocuklar sünnet ettirilmiştir. Sultanımız ve yanında gelen insanlar çocuklara kirve olmuşlar, getirdikleri hediyeleri çocuklara dağıtarak sevinmelerine vesile olmuşlardır. Mehmet Ağa, gariban fakir köy halkına hediye olarak getirilen yiyecek ve giyecekleri dağıtmış, fakir köy halkı sevindirilmiştir. Köydeki hizmetleri tamamlayan Sultanımız, köy halkıyla vedalaşarak köyden Derik'e hareket etmişler ve ikindi saatlerinde Derik'e varan Efendi Hazretleri ve yanındaki insanlar evlerine dağılmışlardır.


Eve gelen Sultanımız, büyük oğlu Muhammed Arif Efendi'ye seyahat esnasında bindiği atı (Sabha'yı) terini soğutup sulayıp eve getirmesini emretmiştir. Atı alıp pınara giden Muhammed Arif Efendi, pınara vardığında yaşıtı olan arkadaşlarına rastlamış ve onlar da atlarını tımar edip şakalaşmakta eğlenmektedirler. Arif Efendi'yi görünce atlarıyla yarış yapmayı teklif etmişlerdir. O yıllarda on dört-onbeş yaşlarında olan Arif Efendi, "Atının uzun ve yorucu bir yolculuktan geldiğini, yarış yaptırmayacağını" söyleyince arkadaşları da Arif Efendi'nin yarışı kaybedeceğinden korktukları için bahaneler uydurduğunu düşünerek alay etmişlerdir. Buna sinirlenen Arif Efendi, "Öyleyse buyurun gidip döneceğimiz alanı belirleyelim. Kim yarışı önde tamamlarsa arkada kalanlar onun elini öpsün." diye araya bir şart koymuştur. Bu teklifi kabul eden arkadaşlarının hepsinin atları da Arap Atı'dır. Sabha da ırk olarak safkan Arap Atı'dır. Yere bir çizgi çizilmiş, atlar yan yana dizilmişler ve yarış başlamıştır. Sabha yarışı önde götürürken Arif Efendi, Sabha'ya sert şekilde dört defa çubukla vurmuş ve yarışı önde bitirmiştir. Yarışı kaybeden diğer arkadaşları, iddia gereği sıradan Arif Efendi'nin elini öpmek istemişlerse de merhum Muhammed Arif Efendi, bunu kabul etmeyip bağışladığını söyleyerek atını (Sabha'yı) sulayıp eve dönmüş ve ahıra bağlamış. Önüne de yem koyup yukarı çıkmıştır. Bu esnada akşam namazını kılan Sultanımız, namazın bitiminde oğlu Arif Efendi'ye pınarda yaşananları anlattıktan sonra "Sabha yarışı önde götürmeme rağmen Arif beni dövdü, canımı yaktı. Yarıştan sonra da beni terli terli suladı ve şimdi sancılanıyorum." diye seni bana şikayet etti. Sabha şimdi sancılanıyor ve senden davacı. İn aşağı hayvanın sancılanmasını kesecek arpa haşla, üzerine de üşümesine mani olacak keçesini ört!" diye sert şekilde çıkışmıştır. Arif Efendi ve emir erleri hızla aşağı inmişler, hayvana gerekenleri yapmışlardır. Ama babasından utanarak Arif Efendi, Sabha'nın gönlünü almak için iki gün süreyle Sabha'yla ilgilenmiş, tımar etmiş. Hayvana çeşitli yiyecekler ikram etmiştir. Sabha iki gün sonra normal haline dönünce, Arif Efendi yukarıya çıkmış ve babasının elini öpmüş, özür dilemiştir. Sultanımız da oğluna "Sabha'nın, Arif Efendi'ye hakkını helal ettiğini" söylemiştir.


Bu sohbetlerin bize ulaşmasını sağlayan Efendi Hazretleri'nin muhterem evlatları Muhammed Arif ve Muhammed Latif Efendileri saygı ve hürmetle yad eder, Mevla'dan rahmet dileriz.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page