Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN KIZI SADİYE ANNENİN ÜÇ AYLIK BEBEKKEN ANNESİZ KALMASI, BAKIMINI AYŞE ANNENİN ÜSTLENMESİ, MEVLA’NIN -ŞEYH ÖMER ZİYAEDDİN HAZRETLERİNİN HATIRINA- AYŞE ANNEMİZE SÜT İKRAM ETMESİ…
“Ayşe, sen Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri'nin dervişisin! Dön Bağdat'a doğru, Şeyhine seslen! Seni duymayacağını mı sanıyorsun? Seslen Ağana!”
Sahibüzzaman, Şeyhül Ekber, Kutbû'l Ekber, Hıfzû'l Kur'an, Seydül Beşer, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadî) Kadessallahu Sırrıhu Hazretleri, Bağdat'tan doğan maneviyatın güneşi, Diyarbakır’da Hakk’a ve halka hizmet ederken; Mevla'nın da sınav cilvesi sürmektedir...
Sultanı Evliya, bir ihtiyaç sahibine vermek üzere eşi Nigar Validemizden borç bilezik istemiştir; ancak Nigar Validemiz Sultanımıza bileziklerini vermeyi reddetmiştir. Bunun üzerine Sultanımız; iki şahidin huzurunda Nigar Validemizi boşamış, Halep'e telgraf çekmiş ve abisini Diyarbakır’a çağırmıştır. Nigar Validemiz; yaptığı hatanın farkına varmıştır; fakat iş işten çoktan geçmiştir. Efendimize nazı geçen ne kadar dost ahbap varsa Nigar Validemiz, kendilerini aracı olarak devreye sokmuş; ancak değişen hiçbir şey olmamıştır. Çünkü Allah, Sultanımızı celâl sıfatı ile yaratmıştır. Sultanımızla birlikte yaşayan çevrelerin bunu bilmeleri ve buna göz önüne alarak hareket etmeleri gerekmektedir.
Nigar Validemiz; son çare olarak Kolordu Kumandanının huzuruna çıkmış ve ondan yardım istemiştir. Kolordu Kumandanı, akşam eşini yanına alarak Sultanımızın evine gelmiştir. Sultanımız, Paşa'yı şanına yakışan bir şekilde karşılayıp ağırlamıştır. Paşa konuyu açınca Sultanımız;
“Paşam, kusura bakma zevcenizle buraya kadar zahmet etmişsiniz. Yalnız benim aldığım her kararın arkasında Resulullahın imzası vardır. Olayı kısaca size anlatayım… Siz de yorulmayın, ben de yorulmayayım.” Deyip sözlerini şöyle sürdürmüştür:
“Peygamber Efendimiz Aleyhisselatı Vessellemin emri üzere bu kararı verdim. Benim yaradılış itibarı ile çok cömert bir hilkatim var. Mevla da cömert olanları seviyor ve kıymet veriyor. Bu hanım; yaratılış itibarı ile cimri birisi… Allah’ın cimri kimselerden hoşlanmadığı malûmunuzdur. Cenabı Hakk; beni çok geniş bir rızıkla dünyaya göndermedi; fakat verdiklerine hamdolsun… Hiç bir zaman bir istek için yanıma gelen bir kulu; maddî manevî boş çevirmedim ve çevirmem de… Bende bulunmadığı zaman borç aldım ve ihtiyaçlarını gördüm. Mevla da benim bu fedakârlığımdan dolayı hiç bir niyazımı geri çevirmedi. Benden borç para isteyen ve bu olayın başlamasına neden olan o insanın da ihtiyacını gördüm. Aldığım emir üzerine de Nigar Hanım'la yolları ayırdım. Bu konu hariç ne isterseniz emir telâkki eder, yerine getiririm.” Deyince, Paşa: “Aman Efendi Hazretleri, karşınızda Paşa olarak bulunmuyorum. Sizi seven size gönül veren birisi olarak bulunuyorum. Resulullahın emrinin bulunduğu yerde, hiç kimse ricacı olamaz, lütfen beni bağışlayın.” Deyince, Efendimiz “Estağfurullah Paşam.” demiş ve konu kapanmıştır. İzzet ikramdan sonra Paşa, Efendimizden izin almış ve Sultanımızın huzurundan ayrılmıştır.
Bir kaç gün sonra Nigar Validemizin abisi Diyarbakır’a vasıl olmuştur. Sultanımızın elini öpmüş ve kız kardeşi adına özür dilemiştir. Efendimiz de Nigar Validemizden boşama nedenini kısaca kendisine anlatmıştır. Olayı Efendimizin ağzından dinleyen Nigar Validemizin abisi, tekrar tekrar Sultanımızdan özür dilemiş ve kız kardeşine ne kadar büyük bir hata yaptığını şöyle anlatmıştır:
“Dünyan yıkıldı! Umarım ahiretine Efendi Hazretleri elini uzatır. Yoksa vallahi bu âlemden imansız gidersin!” Deyince, Sultanımız:
“Kızım Sadiye'nin hatırı için ölüm anında kendisinin imanına erişirim.” dedikten sonra Nigar Validemize şöyle hitap etmiştir:
“Nigar, evden ne beğeniyorsan dilediğin kadar alabilirsin!” Deyince, Nigar Validemiz kızı Sadiye Annemizi istemiştir. “Sadiye çok küçük, henüz üç aylık… Sadiye'yi istiyorum. Başka bir şey istemiyorum.” Deyince, Sultanımız bunun mümkün olmadığını söyleyip sözlerini şöyle sürdürmüştür…
“Senden evvel Şevkiye'den ayrıldım! Şevkiye de senin gibi çocuğunu istedi! Onun çocuğu oğlandı, tereddütsüz annesine verdim! O çocuk bir müddet sonra bizi arayıp bulur. Senin çocuğun kız çocuğu, onu sana veremem! Benim terbiyem ve gözetimim altında bulunması gerekiyor. Bu isteğini unut! Başka; paradan puldan, eşyadan ne istiyorsan senin olsun!” Deyince, Nigar Validemiz:
“Senden ve kızımdan ayrıldıktan sonra dünya malının bana gereği yoktur. Sizden sonra da çok yaşayacağımı sanmıyorum…” deyip Efendimizden helallik dilemiştir. Nigar validemizin kardeşi; Sultanımızın ayaklarını öpmüş, kardeşi Nigar’la birlikte Diyarbakır’dan ayrılarak Halep'e doğru yola koyulmuşlardır.
O günün sabahı, Sadiye Annemiz rahatsızlanmıştır… Sadiye Annemiz henüz üç aylık bir bebektir. Anne sütü emmesi gerekmektedir. Annesi gidince kendisinin bakımını, Ayşe Validemiz üslenmiştir. O yıllarda hazır mama bulunmadığından; kendi imkânlarıyla sütten hazırladığı mamayı, Sadiye Annemize yedirmek için gayret sarf etmişse de buna muvaffak olamamıştır. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar Sadiye Annemiz ağlamıştır. Yüksek iman sahibi, insanlık abidesi Ayşe Validemiz, Sadiye Annemizin ağlamasına daha fazla dayanamamış, içeride istirahat eden Sultanımızı uykudan uyandırıp çocuğun aç ve hasta olduğunu, ağlamaktan perişan düştüğünü, lütfedip çocuğa dua okumasını söyleyince Sultanımız:
“Bu güne kadar Yüce Mevla'dan kendi nefsim için hiç bir konuda istekte bulunmadım, bundan sonra da bulunmam.” Deyince, Ayşe Validemiz çaresiz kaldıklarını, çocuğu susturamadıklarını söyleyince Sultanımız celâllenip Ayşe Validemize şöyle demiştir:
“Ayşe, sen Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri'nin dervişisin! Dön Bağdat'a doğru, Şeyhine seslen! Seni duymayacağını mı sanıyorsun? Seslen Ağana!” deyince, Ayşe Validemiz ağlayarak Arapça “Dağilek ya Ebul Necmeddin, dağilek ya Ebul Alaaddin.” deyip ağlamıştır. (Arapça niyazın Türkçesi: Yalvarırım Necmeddin ve Alaaddin'in babası bize yardımcı ol!) Analar Anası Ayşe Validemiz gözyaşları içinde odadan çıkıp Sadiye Validemizin bulunduğu odaya girmiştir. Sadiye Validemizi kucağına almış, ağlayarak Şeyh Ömer'in üzerine beyit söyleyip Sadiye Annemizi uyutmaya çalışırken mübarek Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri'nin ruhaniyeti gelip Ayşe Validemize şunları söylemiştir:
“Ayşe üzülme! Bir kaç dakika içerisinde her iki göğsüne de Mevlâ; bizim hatırımız için süt ikram edecek, Sadiye'yi emzireceksin!” Deyip mübarek ruhaniyeti kaybolmuştur. Bu manevî olay sonrasında Ayşe Validemiz düşüp bayılmıştır. Sultanımızın kızı Münire Annemiz; Efendimize, Ayşe Validemizin yaşadıklarını anlatıp bayıldığını söyleyince Sultanımız, yüksek bir seda ile “Medet ya Şah Ömer!” diye bağırıp cezbeye gitmiştir. Kısa süre sonra kendisine gelip Ayşe Validemizin bulunduğu odaya gitmiştir. Salâvat getirerek elini Ayşe Validemizin başına koymuştur. Bir kaç dakika sonra Ayşe Validemiz kendine gelip Sadiye Validemizi tekrar kucağına almıştır. Sultanlar Babası Şeyhimiz, Ayşe Validemize Sadiye Annemizi emzirmesini emretmiştir. Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri'nin hatırı için her iki göğsünden de üç yıl boyunca süt geleceğini ve Sadiye Annemizi emzireceğini söylemiştir.
Aileyi yakından tanımayanlar için bilgi notu:
Ayşe Validemizin en küçük çocuğu Muhammed Lâtif (Lutfi) Efendi'dir. Sadiye Annemizle aralarında yaklaşık dokuz yaş fark vardır; yani sekiz yıl önce Ayşe Validemiz oğlu Lutfi’yi sütten kesmiştir. Mevlâ, Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri'nin hatırı için Ayşe Validemize yeniden süt ikram etmiştir. Aklı başında olan kimseler çok iyi bilirler ki tıbben böyle bir olayın yaşanması kesinlikle mümkün değildir. Sultanımız ve şeyhleri; imkânsız olan şeyleri yapmalarıyla meşhurdurlar. Yukarıda naklettiğimiz mucize olay da bunlardan birisidir. Ayşe Validemiz, Allah’ın kendisine ikram ettiği sütle; üç yıl boyunca Sadiye Annemizi emzirmiştir…
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.
HIZIRLA YOLCULUK