Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
DİYARBAKIR’DAN ELAZIĞ’A TAYİNİ ÇIKAN ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN VEDA SOHBETİNE İMAM ALİ HAZRETLERİNİN VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN RUHANİYATLARININ GELMESİ…
“Benim müritlerimi görüp de manevi makamıma hürmeten ayağa kalkıp kıyam etmeyen evliyalar, Allah indinde mesuldürler…” ŞEYH OSMAN NURİ (KS)
Efendi Hazretleri, Genelkurmay'dan gelen Elâzığ iline atama emrini aldıktan sonra, Diyarbakır ve ilçelerine veda ziyaretlerine başlamıştır. Kendisini tanıyan ve seven dostlarını derin bir hüzün kaplamıştır. Efendimizin Diyarbakır’daki görevi çok uzun sürmemiştir, ancak bir yılı aşkın sürede Sultanımız; fazlasıyla tanınıp sevilmiştir, maneviyatını tanıyanların gönlünde taht kurmuştur. Efendi Hazretleri; evin toplanması ve Elazığ'a kadar yol mihmandarlığı yapması için, Mehmet Ağa'yı (Derikli Mehmet çavuş) yanına çağırmıştır. Efendi Hazretleri'ne aşkla vecdle bağlı olan Mehmet Ağa; haberi alır almaz yanına on derviş alarak Diyarbakır’a ulaşmıştır. Mehmet Ağa Diyarbakır’a gözyaşları içinde gelmiştir; çünkü Gönlerin Sultanı, bir vilayet daha uzağa gitmektedir. Bu zahiri uzaklaşma; Mehmet Ağa'yı derinden yaralayıp üzmektedir. Çünkü Mehmet Ağa; Sultanımıza manevi olarak âşıktır. Efendi Hazretleri, Mehmet Ağa’yı ve arkadaşlarını bağrına basmış ve kendilerine şöyle seslenmiştir…
“Mehmet Çavuş, ayrılığımız zahiren… Asla gönülden ayrılık olamaz! Sizlerden zahiren ayrılmak beni de üzmektedir… Çünkü ben; akrabayı taallukatı Bağdat'ta bıraktım. Benim emmim oğlu, dayım oğlu, hem akrabam hem de dervişler. Benim de sizden başka kimsem yok. Mevla beni bu topraklara sizleri Hakk’a götürmem için görevlendirdi. Mehmet, maşallah! Senin ve arkadaşlarının her yanı Allah'ın rahmetine kesmiş!” Buyurmuştur.
Sultanımız, akşama Diyarbakırlı arkadaşları için yemek hazırlatmıştır. Akşamı onlarla birlikte geçirmeye, söz sohbet ederek geceyi değerlendirmeye karar vermiştir. Akşam namazından önce; bin beş yüz civarında kadın- erkek, davete icabet etmişlerdir. Efendi Hazretleri, ilçelerdeki arkadaşlarını yorulmasınlar diye bu veda yemeğine çağırmamıştır. Veda yemeği, Efendimizin ısrarıyla, zoruyla yenilmiştir; çünkü cana can katan Sultanların Babası, kendilerinden zahiren ayrılmaktadır. Yemekten sonra, Efendi Hazretleri'nin imametinde akşam namazı kılınmıştır. Birçok arkadaşımız namazda cezbeye gitmişlerdir. Allah'ın rahmetine gark olan cemaatin çoğu; mustağrak (manevi) bir âlem içerisinde namazı tamamlamışlardır. Sultanımız; tarikata intisabın faziletiyle ilgili sohbete başlamıştır. Sohbetin ve ayrılığın vermiş olduğu hüznün etkisiyle; birçok derviş arkadaş, kendilerinden geçerek bayılmışlardır. Dervişlerin aşk ve hüzün halleri, zaman zaman Efendimizin de gözyaşlarına boğulmasına neden olmuştur. Sohbetin bir bölümünde Sultanımız şunları söylemiştir…
“Allah sevgisi hiç bir sevgiye benzemez. Bizi böyle ağlatan Hakk’ın rahmetidir. Suphanallah, Hazreti Ali Efendimiz ve Resulullahın mübarek ruhaniyetleri de halkaya teveccüh ettiler. Bu bölgede yatan bütün yüksek ruhlu veli, Salih ve aziz kulların ruhaniyetleri de halkada hazır bulunuyorlar. Arkadaşlar bu gün özel bir gün… Ömrünüzde bu hali ahvali bir daha yaşama şansınız yoktur! Bu gecenin kıymetini bilin! Benden sonra, şeytan gelip sizlere musallat olacak… Aman ha, almış olduğunuz bu rahmeti dökmeyin, döktürmeyin. Şeytan; şu an konağın etrafında geziniyor ve sizleri tehdit ediyor. “Bu keyfi yanınıza bırakmam!” diyor.
Hakk’ın rahmetine mazhar olan kullara şeytan musallat olur. Kendisi zarar veremezse de şeytanın yardımcı kullar vardır, onları dürtüp üstünüze salar. Hane halkını sizlere musallat eder! Daha da fırsat bulamazsa geçmişte yapmış olduğunuz hayır hasenatları ibadetleri hatırınıza getirir. Gölünüze gurur kibir gelmesine sebep olur. Gurur kibir bir müminde bulunmaması gereken sıfatlardır. Bu hal canınızda zuhur ederse sizler de geçmişte işlemiş olduğunuz günahları hatırlayın. Yapamadığınız ibadetleri ve hayır hasenatları ona hatırlatın. Zaman zaman tefekkür edip ölümünüzü düşünün… Şeytanın hiç sevmediği ibadetlerden biri de tefekkürdür. Arkadaşlarınızdan halkaya gelmeyenleri arayıp sorun! Fakru zaruret içinde olan arkadaşlarımıza yardım edin. Keyifli, nurlu arkadaşlarımız, nefsinin eline geçen arkadaşlarımızı ziyaret etsinler. Nefsine yenik düşen kardeşimizin elinden tutsunlar. Kimsesiz, yaşlı, hasta insanlara acıyın. Onlara zahiren yardımcı olun. Hasta, sakat, kimsesiz hayvanlara sahiplik edin. Onların karnını doyurun. Bu saydığım şeyleri yapmanız günahlarınızın affına vesile olur. Devletin malından uzak durun. Beytül malı boğazına geçiren ne derviştir ne de Hakk’a inanan bir Müslüman!
Yetimin öksüzün ahını almayın. İmkân çerçevesinde onların işlerine yardımcı olun, onlara şefkatli davranın, gönüllerini yıkmayın. Münkirden münafıktan uzak durun! Akrabanız dahi olsalar onlara gönülden sevgi beslemeyin! Gecenin bir yarısında yataklarınızdan kalkın, abdest alın. İki rekât Hak rızası için namaz kılın ve Cenabı Hakk’ı zikredin. Bol bol salâvat getirin ki mahşer günü Resulullah'ın şefaatine nail olasınız…
Tanıdığınız ehli iman kimselerin kabirlerini sık sık ziyaret edin. Bu ziyaretler sizlerin dünya hırsını kırar, size ölümü hatırlatır. İman ehli hastaları ziyaret edin ve dualarını alın, onların duaları sizlerin günahlarının affına vesile olur. Zaman en kıymetli bir hazinedir. Onu gayet iyi değerlendirin, giderse gelmez, hazine bittiğinde ömrünüz de bitmiş olur. Pişman olursunuz; fakat bu pişmanlık fayda etmez. Çünkü ölüm gelmiştir, Azrail yakanıza yapışmıştır…
Ana baba ve akrabalarınızın Hak yoluna girmelerine vesile olun! Çocuklarınızın İman ehli olmaları için ibadetlerine dikkat edin. Çocuklarınıza haramı helâli; günahı sevabı öğretin, yoksa sağlığınızda kendi ellerinizle çocuklarınızın ocağını söndürmüş olursunuz. Aksi takdirde, evlatlarınız akıl baliğ olduktan sonra kendilerine bakıp bakıp çatlarsınız maazallah…
Yüksek ruhlu insanları ziyaret edin ve onlara hediyeler götürün… Onların gönlü hoş olursa Cenabı Allah sizlerden memnun olur. İşlerinizi kolaylaştırılır. Dertlerinize deva hastalarınıza şifa olur. Ömrünüz uzar…
Şeriatın emirlerine aykırı davranmayın. Davranan arkadaşlarınızı da uyarın, şayet şeriata uymuyorlarsa o arkadaşlarınızı halkadan uzaklaştırın. Ehil olmayan dervişlerin halkada sohbet etmelerine izin vermeyin! Başınıza Çavuş olarak tayin ettiğim arkadaşlara saygı gösterip hürmet edin. Çavuşluk makamına yükselmiş olan arkadaşlarımız da vazifelerini eksiksiz yerine getirmelidirler.” Diyerek sohbeti tamamlamıştır.
Sultanımız; yatsı namazını cemaatle kıldıktan sonra arkadaşları ile son defa zikretmek için halkayı çevirmelerini emretmiştir. Epeyi zikrettikten sonra, Sultanımız; davudi sedasıyla Kur'an'dan bir sure okumuş ve bir Fatiha ile geceyi sonlandırmıştır.
Arkadaşlar evlerine dönmüş, kendisi de istirahate çekilmiştir. İki üç saat sonra da sabah namazı okunmuştur. Sultanımız, Derik'ten gelen arkadaşları ile sabah namazını kıldıktan sonra kahvaltı yapmıştır. Bu arada Mehmet Ağa ve arkadaşları da evin eşyalarını toparlayıp denkleri bağlamışlardır. O tarihte motorize araç bulunmadığından; eşyalar hayvanlarla taşınmaktadır. Cennet Mekân Mehmet Ağa ve arkadaşları; Sultanımızın eşyalarını hayvanlara yüklemişlerdir. Bu esnada Diyarbakırlı dervişlerden ve ağyarlardan oluşan kalabalık bir topluluk; Efendimizi yolcu etmek için gelmişlerdir. Sultanımız; derviş olmayanlarla vedalaşmıştır. Kolordu Kumandanı da vedalaşmaya gelenler arasındadır. Sultanımız:
“Paşam, neden zahmet ettiniz? ”deyince Kolordu Kumandanı “Osman Bey, bizi ateşlere koydunuz! Buralardan gidiyorsunuz… Kalıbım burada; ama ruhum sizinle beraber...” Dedikten sonra Sultanımıza sarılıp ağlamıştır. Efendimiz Paşayla vedalaştıktan sonra dervişlerle de vedalaşmak istemiştir; ancak dervişler bunu kabul etmemişlerdir. Diyarbakır il sınır dışına kadar kendisini yolcu edeceklerini söylemişlerdir. Bunun üzerine Efendimiz:
“Yorulmayın, içinizde yaşlılar, kadınlar, hastalar var.” Buyurunca, Mehmet Ağa “Kurban, birçoğu belki de sizi bir daha zahiren göremeyecek. Müsaade edin bir miktar daha cemalinizi görsünler…” deyince, Efendimiz; Mehmet Ağa'yı kırmamış ve bunu kabul etmiştir. Kafile; evin önünden gözyaşları ile ayrılmıştır. Diyarbakır il sınırları dışına çıkılınca erkek dervişler; Efendimizin bindiği atı çember içine alıp zikre başlamışlardır. Sultanımız da attan inip zikir halkasına dâhil olmuştur. Bir saat kadar zikrettikten sonra Sultanımız zikri sonlandırmış ve dervişlerle tek tek vedalaşmıştır. Bağdat'tan doğan Maneviyatın Güneşi, Diyarbakır’dan ayrılıp Elazığ'a doğru yola koyulmuştur. Dervişler; bulundukları yerden ayrılmamış, Sultanımız gözden kaybolana kadar gözyaşları içinde kendisini seyretmişlerdir…
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.
HIZIRLA YOLCULUK