Ricalül gayp Evliyası, Yedilerin Reisi Lâdikli Ahmet Ağa’nın Sırları…
Ricalül Gayp Evliyası Yedilerin Reisi Lâdikli Ahmet Ağanın, Hıdır Aleyhi selamla Birlikte Hacı Halis Kestane Efendiye Gelmeleri…
Ricalül gayp evliyası Yedilerin Reisi Lâdikli Ahmet Ağa, Hıdır Aleyhi selamla birlikte, Yedilerin içine girecek olan Hacı Halis Kestane Efendiyi ziyarete gelirler. Halis Kestane Efendi, bu olayın yaşandığı tarihte, henüz on yedi yaşındadır, temiz kalpli, ümmî bir çobandır. Hacı Halis Kestane Efendi, Yedilerin Reisi Lâdikli Ahmet Ağa ve Hıdır Aleyhi selamla ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor…
“On yedi yaşlarımda çobanlık yapmaya devam ederken, bir gece Karasınır Kızılyer mevkiinde, Karaağaç'ta koyunların içinde yatarken gördüğüm bir rüya ile Mevla’nın lütufları ve manevî işaretler başladı. Rüyamda; uzun boylu, biraz sarıya dönük, beyaz yüzlü seyrek sakallı, üzerinde çağla yeşil cübbeli bir zat gördüm. Sağ elinde tuttuğu büyük çay bardağının içinde, limon renginde bir şerbet vardı. Elindeki bu şerbet dolu bardağın üzerinde, yedi taksimatlı, yedi çizgi vardı. Bir de, bardağın ağzına yakın noktada belli belirsiz bir çizgi daha vardı. Bu zat, elindeki şerbet bardağı bana uzattı, ama “Al iç…” demedi…
“Al iç…” demeyince de, elimi uzatıp şerbet bardağını almadım. Bana; “Al iç “demesini beklerken, koyunlar kalkıp uzaklaşmaya başlayınca koyun sürüsünün çıngırak seslerine uyandım. Uyanınca gördüm ki; bedenim belden aşağı adeta felç olmuş gibi, ayaklarım tutmuyor.
Koyunların gittiği istikamette Elmasun köyüne ait bir bostan tarlası vardı. Koyunların bostana zarar vermemeleri için, kalan bütün gücümü bir araya toplayıp, dizlerim dirseklerimin üzerinde doğrularak koyunlarımın önüne geçtim. Koyunun önüne vardığımda, orada iki kişi gördüm. Birisi, rüyamda bana şerbeti sunan zat idi. İkisi birlikte, koyunları bostandan geriye döndürüyorlardı. Bana,
“Halis, gelme! Sıhhatin yerine gelinceye kadar yat olduğun yerde. Biz koyunları güderiz, hem de sahip oluruz!” Dediler. Benim, ayağa kalkıp da koyuna sahip olacak dermanım yoktu. Bu vaziyette, birkaç saat kendime gelemedim. Onlar sağlığım yerine gelene kadar koyunu güttüler. Biraz sağlığım yerine gelince içlerinden biri yanıma geldi.
“Halis! Koynuna bak, biz gidiyoruz!” Dedi. O anda, hemen kim olduklarını sormak aklıma geldi.
“Siz kimlersiniz ki gecenin bu vaktinde, bu dağ başında benim imdadıma yetiştiniz!?” diye sordum. Bana
“Ben de çobanım! Lâdikli Çoban Ahmet Ağa derler bana. Bu yanımdaki de benim arkadaşım, hem de hocamdır!” dedi ve gittiler…
Seyyid Muhammed Necmeddin
Hizirlayolculuk.com