HIDIR ALEYHİ SELAM BİR İHTİYAR ŞEKLİNDE YANIMA GELDİ
Hızdır aleyhi selamla ilgili bu hatırayı, yüz on yaşındaki tarikat ehli yaşlı bir teyzeden bizzat dinledim. Yaşlı teyze, Hıdır’la karşılaşmasının şöyle anlattı:
“Dünyasını değişen şeyhimin evine temizliğe, yemek pişirmeye yardım için gitmiştim. Zamanın nasıl geçtiğini fark edememiştim. Vakit akşam olmuştu. Aceleyle yola koyulmuştum. O yıllarda taze ve güzel bir gelindim. Köyümüze epeyi yaklaşmıştım. Köy yolunda bir dere ve derenin üzerinde de büyükçe bir köprü vardı. Köprünün çevresinde kalabalık vardı, arabaların lambaları yanıyor. Onlarca kişi şarkı söyleyip içki içiyorlardı. Zil zurna sarhoşlardı. Burası, dağın yamaçlarında ıssız bir yerdi. Çevrede ev yoktu. O berbat tabloyu görünce içime çok büyük bir korku düştü. Olduğum yerde donakaldım. Ben, bu sarhoşlar içinden nasıl geçip eve gidecektim? Ne yapacağımı bilemiyor, sarhoşlardan çekiniyor, korkuyordum. Ben bu haldeyken, ansızın arkamda bir ihtiyar belirdi. Elinde ağaç bir baston vardı. Bana:
“Kızım bu saate kadar neredeydin? Ne işin var bu ıssız dağ başında?” dedi. Ben de “Şeyhimin evine temizliğe, yemeğe yardım için gittim. Vaktin nasıl geçtiğini bilemedim. Geceye kalmışım.” dedim. Yaşlı dede sarhoşlara bakıp “Hele şunların haline bak. Düş önüme, seni evine kadar götüreyim.” dedi. Elinde ağaç bastonu olan yaşlı dedeyle birlikte yürüyüp köprüden geçtik. Birlikte yürürken yaşlı dede bana “Evinizin kapısının önünde iki selvi ağacı var, değil mi?” dedi. Ben “Evet.” dedim. “Evinizin bahçesinde bir havuz var. Havuzu suyla doldurup kayısı ağaçlarını suluyorsunuz öyle değil mi? dedi. Ben “Evet” dedim. “Senin kocan sakat biri, görümcenin de gözleri görmüyor, öyle değil mi?” dedi. Ben “Evet” dedim. “Kocan, sinirli ve akis bir insan. Sen eve gidince sana bir kat sopa atacak.” dedi. Ben o anda hiç akıl fikir edemedim. Demedim ki bu yaşlı amca bütün bunları nereden biliyor? Evimize yaklaştık. Yaşlı amca uzaktan evimizi gösterip “İşte evine geldin kızım. Senin evin şurası” dedi. Ben yine ayıkmadım. Yaşlı amcaya “Dede, bu akşam bizde kal, sana yemek yapayım, kahvaltıdan sonra gidersin.” dedim. Yaşlı dede bana “Sağ ol kızım, benim evim az ötede. Haydi, allahaısmarladık.” dedi. Bir anda gözümün önünden kayboldu. Az ötede baraka gibi bir yer vardı. Bir komşumuz, dedeyle birlikte yürürken bize bakıyordu. Hemen ona dönüp sordum “Yaşlı dedenin nereye gittiğini gördün mü?” O komşumuz “Ne yaşlı dedesi? Senin yanında yaşlı bir dede filan yoktu. Sen iyi misin Allah aşkına?” dedi. Yaşlı dede gözümün önünde yok olmuştu. Şaşkınlık içinde evin duvarından atlayarak içeri girdim. Beyim, yaşlı dedenin dediği gibi eve geç kalmama çok sinirlenmişti. Bana bir güzel sopa attı. Sonra büyük oğlan araya girdi, babasını yatıştırdı. Eşim, eve geç kaldığım için uzun bir süre bana küs kaldı. Yaşlı dedenin söylediği gibi beyimden iyi bir sopa da yemiştim. O an hiç akletmedim ki bu dede bizim evi, selvileri, havuzu, eşimin sakat olduğunu, görümcemin kör olduğunu nasıl biliyor? Sopa yiyeceğimi nereden biliyor? Gelen Hıdır aleyhi selamdı. Ancak, geldiği zaman Hıdır olduğunun farkına varamadım…”
Rumuz: Haras