top of page

HIZIR ALEYHİ SELAMIN ASKERİYEDEKİ SU VANALARINI AÇMASI…

Askerim, su deposundan sorumluyum… Denetleme öncesi, günlerce uykusuz kalmıştım... Görevim su depolarına su dolduğunda, büyük vanaları kapatmak. Vanaların büyüklüğü, yuvarlak olanların çapı 90 santim var, dik olanlar da var… Onlar da kocaman borular, çok büyük… Yalnız şu var ki benim bekleme sebebim, su deposunu devamlı kontrol etmek, su gerekli çizgiye geldiğinde vanaları kapatmak… Depoya dolan su, maksimum dolma çizgisini geçmeyecek ve aşırı da dolmayacak… Su, asgari eksilme seviyesinin altına inmeyecek… Zaten o seviye, deponun yarısından az fazla… Depo, beş katlı apartman boyunda, devasa bir şey... Büyük büyük vanaları var, bu vanalarla su giriş-çıkışları kontrol ediliyor...


Gece, subaşında bekliyorum. Kaç gündür uykusuzum ve ertesi sabah denetleme var… Saat, 04.20 suları… Yorgunluktan nasıl uyduğumu bilmiyorum... Vanaların dibinde uyuyakalmışım. Depoya su dolmuş taşıyor… Öyle uyumuşum ki suyun o korkunç taşma uğultu sesini bile duymamışım. Su deposu duvarı; fazla basınçtan, su sızdırmaya başlamış… Duvar, patladı patlayacak… Duvarda, çatlamalar olmuş… Beni, o deliksiz uykudan bir amca uyandırdı… “Kalk oğlum, kalk!” diye sesleniyordu… İnanın bana; anne-babamın sesiyle uyandım sanki, onlar yanımdaymış gibi… Karşımda bir amca “Çabuk ol! Acele et! Su vanalarını kapat!” dedi. Ben nasıl uyanmışsam, önce “Bu kim?” diye amcanın yüzüne bakıyorum… Sonra; deponun taştığını idrak edip su deposuna baktım, su taşıyor... Hemen yerimden fırlayıp vanalara koştum… Su vanaları basınçtan sıkışmış… Normalde onu, 5-6 asker, manevalarla kastırarak yavaş yavaş ancak açabilirler… Tek başıma, vanayı açmaya çalışıyorum, olmuyor, vanalar bir türlü açılmıyor... Sebebi, depo doluluk seviyesinin çok fazla olması, tahliye vanalarındaki aşırı basınç…


İki seçenek var: Ya vanayı açıp suyu tahliye edeceğim ya da kaçıp canımı kurtaracağım... Ben, gitmeyi düşünmedim… Vanaları açmazsam, birlik sular altında kalacak… Sorumlu olduğum yeri terk etmek istemedim. Öleceksem de orada ölecektim... Bütün gücümle vanaya sarıldım; ancak vana bir türlü açılmıyor… Baktım o amca, yine orada… Amca, karşıma geçip vanayı cevirdi… Normalde o vanayı elle çevirmek kesinlikle imkânsız… O amca, tahliye vanalarını açtı, giriş vanalarını kapattı... Ben, çok korkmuştum, korku içinde amcaya bakıyordum… O amca bana “Tamam geçti, korkma artık!” dedi. Benim korkudan dilim tutulmuştu, bir şey konuşamadım… Amca, kapıdan çıkıp gitti… Şunu çok iyi biliyorum ki o saatte hiçbir sivil oraya giremez… Nöbetçilere “İçeride sivil biri vardı, kimdi o?” diye sordum. Nöbetçiler, “Sivil falan görmedik! İçeride sivil olsa bile, buralarda dolaşması imkânsız!” dediler. Bu olayı birkaç arkadaşıma anlattım, çok şaşırdılar… “Öyle bir şey olamaz!” dediler, bana inanmadılar. Bunun üzerine duvardaki su izlerini kendilerine gösterdim, ondan sonra bana inandılar… Şu var ki kul sıkışmazsa Hızır yetişmezmiş…


Rumuz (Yazgülü)

bottom of page