Kromozomlar ve Yaratılışın Sırları: İlahi Bir Kodlama
Bir hayat yaşardın senden başka bir senle... Tutkular sanki ateşten kızaran bir lale... Dillerde aşk hep beste beste... Senle birlikte zamanın biraz ötesinde zamansızlığın yamaçlarında ne aşklara koşmaktalardı, ne aşklara...
Günler yok, haftalar yok, aylar yıllar yok... Bin yıla bağlı bir zaman dilimi... Dünya yılının bin yılına denk gelen bir cennet günü... Bahar yağmurları, tuanalar ıslaklığında albenili nurdan bir dünya... Her yerde büyük sevinç, her yerde yürek ağlatan kalpte sızı sevdalar... Aşkların en güzeline koşardı buralarda insanlar...
Anne yok, baba yok... Yaratılmış var olmuşlar... Eril, dişil yazgının izinde bebeklik yok, yaşlılık yok, herkes her zaman delikanlı ve genç kız... Noksan olan bir şey yok, her şey tam kusursuz...
Ve her biri beş yüz yıl mesafede olan yedi kat uzay... Fatiha'nın ayet sayısı yedi... Nefis mertebeleri yedi... Haftanın günleri yedi... Işık hızı ile beş yüz yıldan çok daha öte gökyüzünün katları... Yedi kat gökyüzü, her biri arasındaki mesafe beş yüz yıl... Yedinci kat uzayda derinliği beş yüz yıl olan bir okyanus... Dinmeyen yağmurlar... Ve oradan öte arş... Zamanın, havanın, yemenin, içmenin olmadığı Allah'ın arşı... Kat kat nurdan alemler içinde mesafesi sonu başlangıcı evveli ahiri olmayan O. O yüce Yaratıcı...
Senin de kalbinde yetmiş bin zulmani, yetmiş bin nurani perde... O perdelerin ötesinde görünen yine sensin, ulaşabilirsen eğer...
Annen babana tutkun... Baban Annene aşık... Annen babanla isteksiz evlenmiş... Annelerimiz, babalarımız... Bir aşkın alevlenmesiyle kader saatinde yürütülmüşüz, bir damla sudan yaratılmaya... İsteksizce...
Üç yüz altmış alem... Üç yüz altmış milyon sperim... Elli milyondan aşağısı belki tehlike sınırı insan yaratılışı için... Aşkın en güzel meyvesi insan gerçekliği... İnsan olabilmek için milyonlarca sperm rahime yolcu... Bu yolcular milyonlarca... Aralarında sen de varsın... Biz de varız, onlar da... Fallop borularında kıyasıya bir yarış... Milyonlarca spermi geride bırakarak... Aşkla, coşkuyla, bir insan olmaya doğru yollanmış... Uzun, karmaşık, zor bir yolculuk...
Mahşeri bir kalabalık... Milyonlarca spermin savaşımı... Ve sen kazanmıştın... Diğerleri bu yarışta insan olamadıkları için yok oldular...
Zigotta sen evirilip çevrilmektesin... Sen zigotta düştün düşeli yüzü güldü belki ailenin... Ötelerdesin ve anne karnındasın cismen, ruhun daha ötelerde, aşk güllerin sararıp solmaya yüz tutmuş... Öyle güzel, öyle tutkulu bir cennet yurdunda koparılma zamanın gelmiş...
Yasak meyveyi yiyen Adem Aleyhi selam cismen kovulduğu gibi, torunu olan sen de ruh olarak öldürülüp Cennet Hayat mertebesinden dünya hayatına doğmak için yoldasın... Uzun bir yolculuk... Milyarlarca yıllık bir öykü...
Zigota hamle yapan diğer spermler hep boşuna çabalamakta... Boşuna çaba... Atmosfere giren gezegenlere geçit verilmediği gibi, senle birlikte bir başkasına da hayat tanınmamış... Melekler zigottaki seni insan kıvamına getirmek için görevli...
Ah, o yasak meyve ne? Ya Hacerül Evset taşı görselliğini andıran anne rahmi? Zigot, dünya hayat mertebesinin başlangıç konağı... Dirildiğin ikinci doğumun... Bir kez öldürüldün anne karnında, dirildin... Bir kez daha ölüp mahşerde dirileceksin berzahtan sonra...
Anne ve babandan miras ovumun taşıdığı genetik miras, melekler tarafından kodlanmakta... Hem de ilahi bir emirle... Allah'ın dilediği gibi... Olağanüstü karmaşık bir gelişim silsilesi... Allah'ın isimlerinin tecellisi... İnsan gerçekliğinin gerçekliği...
Aynı kimyasal özellikte kırk altı kromozom... Neden kırk altı? İz sür esma-yı ilahiyenin... Ebcet sayı değerlerine ulaş... Veli (cc) adının kırk altı olduğunu gör... Dost devrede... Veli olan Allah kırk altı sırrı ile bu isim üzerinde istemli istemsiz tecelli etmekte... Sen ne anladın?
Gebe kalmada sperm kendi yirmi üç kromozomunu ovumun yirmi üç kromozomuyla iki katına çıkarır, bu da zigottaki özel kırk altı kromozon sayısını yaratır. Kur'an-ı Kerîm'de ceninin oluşum devreleri şöyle ifade edilir: "Biz sizi topraktan, sonra spermadan, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana karnında tutarız, sonra sizi bebek olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de çok ileri yaşlara ulaştırılır ki, bilirken bir şey bilmez olur." (el-Hac, 22/5)
Anne karnında halden hale dönen ilk yaratılışı topraktan olan, dünya yaratılışı spermden olan, pıhtılaşan kandan bir çiğnem ete dönüşen insan kırk gün durağında ruhuna kavuşmakta... Uzak ülkeden gelen ruh zorla bu bedene giydirilmekte... Yüce konaktan gelen ve ölümsüz olan ruh, anne karnında aşağılık, değersiz bir ortamda... Fiziksel bedeni şekillenen insan ruhunun gelmesiyle hayat mertebesine merhaba demek üzere...
Nefis, melekler tarafından vücuda yerleştirilir... Sapık, Allahsız, kafir, münafık, cimri, tembel, zikir düşmanı, alaycı, suizan ehli, kibirli sıfatlarıyla vücudu ele geçirir. Ötelerden gelen ruh yedi sırrı ile donatılmış ulvi özler (letaifler) yeri göğü inleten figanla nefsin eline verilir. Şeytan olan nefis ve onun eline bırakılan korumasız letaifler...
İlahi huzurun tecelli ettiği yer sol memenin dört parmak kadar altındaki kısımda... Bu letaif "kalp" letaifi... Görevi ilahi huzuru tecellileri özümsemek... Ruh letaifi sağ memenin dört parmak altında... İlahi aşkı yaşama bu letaifin görevi. Her türlü sevgide de bu letaifin katkısı ön planda... Onsuz bir sevgi yaşamak olası değil... Sır letaifi sol memenin iki parmak üstünde... Gayp dünyasını görmek, duymak bu letaifin eliyle gerçekleşmekte... Hafi letaifi sağ memenin iki parmak kadar üzerinde... İlahi tecellileri görme, nurlar içinde kaybolma bu letaifin eliyle gerçekleşmekte... Ahfa letaifi gırtlak çukurundan iki parmak kadar aşağıda, yani göğüs kafesinin üst kısmında... Gizli ilimlerin tecelli görevi bu letaifte... Gizli ilimler hazinesine ulaşmak bu letaifle söz konusu... Nefs letaifinin yeri iki kaşın arasında... Göz değmesi, her türlü şer burada...
Anne karnında dokuz aylık bir döngü... Milyarlarca sır işlemekte... Görevli melekler anne rahmindeler... Her biri insanın yaratılışında değişik görevdeler... Kırk gün sonra ilahi emirle anne karnındaki bebeğin rızkı, ameli, eceli, şaki mi sait mi olacağı işlenir. Bu, o kulun yaşamı boyunca ne yapacağının Allah tarafından önceden bilinip kodlanmasından başka bir şey değildir. Yani Allah istediği için o kul kafir değildir, cehennemlik değildir. Rızkı, hastalığı, çileleri her şeyi kodlanır... Zamanı geldiğinde yazılanlar gerçekleşmeye başlar...
Ve çileli bir yaşamın sonuna gelinmiştir artık... Kollardasınız... Müjde verilmiş sağa sola... Görmeye gelinir bebek... Bebek sapıktır, bebek katildir, bebek eroincidir, bebek dindardır, bebek salihdir, bebek dünya tutkunudur, bebek zinakardır, bebek faizcidir, bebek velidir, bebek evliyadır, bebek şehittir, bebek bebek bebek...
Her yaş kuşağında uyanan aşk rüzgarı... Ergenlik döneminde deli deli esen kavak yelleri... Düşülen günahlar... Her yaş kuşağında yer gök aşk... Bir hayat arkadaşı bulma çabası, günahlara batıp çıkmak... Her konakta ayrı ayrı...
Anne sevgiyle bebeğini emzirmekte... Oysa o bir katil... Anne sevgiyle bebeğini emzirmekte, oysa o bir mason, anne sevgiyle bebeğini emzirmekte, oysa o bir kafir... O bir Allah düşmanı... O bir dava adamı... O bir mümin...
Nasıl bir konak? Cennette Müslüman olarak gelen ruh dünya hayatında sere serpe...
Yaş on bir, on iki... Kurtuluş yok şehvetten... Kızaran yüzler, girilen günahlar... Yer gök aşk... Her şey karşı cinse kavuşmak için kurulu sanki... Gözler bir aşk aramakta... Acaba hangisi ile evlensem... İnsanlar kaçamak aşklara koşmakta... Sahiller, denizler, bağlar, bahçeler...
Onunla geçen zaman dilimi öyle güzel, öyle onsuz olmayan...
Aşk bir yazgı, aşk bir özlem, aşk bir tutku... Letaifler, nefsin elinde tutsak... Onun istediği şeyleri yapmak için yarıştalar... Zikirle olgunlaşmadıkları asıllarına miraç etmedikleri takdirde sonları da hüsran bu ilahi letaiflerin.
Saul Aaron