top of page

TESETTÜRSÜZ BAYANLARI HELAK EDEN METAFİZİK ENERJİLER VE CEHENNEM AZABI…

Kadınlar; yaratılışları itibarıyla erkeklerin kendilerine bakmasından, bedenlerini göstermekten, makyaj yapmaktan, erkeklerin ilgisini çekmekten hoşlanırlar. Kadınlarda; erkekleri kendilerine doğru çeken, onları kışkırtan bir enerji vardır. Bundan dolayıdır ki erkekler; mıknatısın demiri çektiği gibi şehvetle kadınlara doğru çekilmekten ve onlara şehvetle bakmaktan kendilerini alamazlar… Bunun da yaşla herhangi bir ilgisi yoktur, doksan beş yaşındaki bir adam bir genç gibi bayanlardan etkilenebilir. Tek sorun fiziksel bedenin arzularına yeterince uyumlu olmaması… Şunu söylemek istiyoruz: Olanca gücüyle şehveti emreden nefis, yüz yaşında dahi hep on beş yaşındadır…


Kadınların yaratılışında iki esmayı Hüsna ön plana çıkar: El Vedüd ve El Rahim. Vedüd esması sevgi ve aşk tecellisidir. Yeryüzündeki her türden sevginin, aşkların kaynağı El Vedüd esmasıdır. Rahim esması ise şefkat tecellisidir. Bu tecelli, anne olan bütün varlıklarda açığa çıkar… Avını vahşice parçalayan bir aslan, Rahim esmasının tecellisiyle yavrularını şefkatle ağzına alıp taşır ve şefkatle onları yalayarak temizler… Anneler, Rahim esmasının şefkat tecellisiyle bebeklerini dokuz ay karınlarında taşırlar… Dünyaya getirdikleri bebeklerini çok büyük bir şefkatle emzirir, üstünü başını temizler, bağırlarına basar, öpüp koklarlar… Bebeği hayati tehlikede olan bir anne; eşsiz bir şefkatle bebeği için kendini feda edebilir…


Kızlar; ergenliğe adım atıp adet kanamasını gördükleri günden itibaren İslam’ın “örtünme” emrine uymakla yükümlüdürler…


Kuran ve sünnete göre bir bayanın örtünmesi nasıl olmalıdır? Yüzleri ve dirseklere kadar elleri hariç bütün bedenlerini örtmek şeklindedir… Bu; Allah’ın ve Resulünün emridir… Bayanlar için İslami kıyafet var mıdır? Kara çarşaf giymek İslam’ın emri midir? Bayanlar için İslami kıyafet yoktur; İslami örtü sınırları vardır… Kara çarşaf giymek; İslam’ın emri değildir. Bir bayan; örtünme sınırlarına uyarak, istediği kıyafeti giyebilir… Spor mont, kürklü palto, geniş kot pantolon, etek vb… Önemli olan İslami örtünme sınırlarına uymaktır…


Örtünmeyen bayanları bekleyen riskler nelerdir?


Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın ve Resulünün (sav) yapmamızı emrettiği şeyleri yapmamanın “dünyada”, “ölüm anında”, “kabirde” “Mahşerde”, “cehennemde” kesinlikle karşılığı olur…


Yirmi yaşında bir kız hayal edin… Bu kızın adı Lara olsun… Lara kısa bir etek giyiyor, başı açık, makyaj yapmış, takılar takmış, cep telefonu elinde, kız arkadaşlarıyla birlikte üniversite kafesinde çay içiyor… Lara; kız arkadaşlarıyla kafede şen kahkahalar atıyor… Yan masadaki üniversiteli erkekler; doğa kanunu gereği kendilerini şehvet dolu gözlerle süzüyorlar… Bu film karesini donduralım ve Lara’ya metafizik dünyadan neler olduğuna bir bakalım…


Lara’ya şehvetle bakan erkeklerin gözlerinden çıkan helak edici metafizik enerjiler Lara’nın bedenine geçerler. Radyasyon kadar tehlikeli olan bu enerjiler Lara’nın bedenine yerleşirler… Söz konusu erkeklerin şehvet dolu bakışlarındaki zararlı enerjiler Lara’nın bedenine geçmiştir ve yıkım oluşturmaya başlamıştır… Lara’nın bedenine yerleşen zararlı metafizik enerjiler; Lara’nın kalbini kuşatır ve kalp, bu zararlı enerjilere bağlı olarak kararmaya başlar… Söz konusu zararlı metafizik enerjiler bir aşamadan sonra Lara’nın imanını tehdit etmeye başlar.


Lara’nın anne-babası Mümin insanlardır… Lara da Allah’a inanan biridir… Ancak Lara; ergenliğe adım attığı günden bu güne hep açık saçık kıyafetler giymiştir… Lara; namaza başlamak ister; fakat bedenindeki zararlı metafizik enerjiler hemen önünü keser. Namaz, kendisine son derecede ağır gelir ve buna bağlı olarak da Lara namaz kılamaz… Lara tesettür kıyafet giymek ister; ancak o zararlı enerjiler beyin işletim sistemine, kalbe hücum ederek buna engel olurlar… Lara’ya tesettüre girmek ölümden beter gelir… Lara istese de tesettüre giremez… Bütün bunların nedeni; erkeklerin şehvet dolu nazarlarının Lara’nın bedenini ele geçirmesidir.


Lara; tesettür emrine uymadığı için; Allah, kâfir cinleri ve şeytanları kendisine musallat edilir… Lara; artık şeytanla oturup şeytanla kalkmaya başlar… Kâfir cinler ve şeytanlar; Lara’nın beynine, kalbine yerleşip kendisini iman dairesinden uzaklaştırmak için yoğun vesvese vermeye başlarlar… “Başını ileride örtersin… Bu genç yaşta yaşlı kadınlar gibi tesettür de neymiş öyle? Tesettüre girersen sosyal çevren ve arkadaşların seninle alay ederler!” gibi… Lara’ya; bedenindeki helak edici metafizik enerjilerin ve şeytanların isteklerine boyun eğmekten başka bir seçenek kalmaz…


Derken Lara; üniversiteyi bitirir… Akademik kariyer yapar… Lara; yirmi sekiz yaşında evlenir… Eşi; kariyer sahibidir ve hayatının prensidir… Artık ev, araba alma zamanı gelmiştir… Krediler çekilir, ev, araba alınır, çocuk sahibi olunur… Ve Lara; altmış yaşında emekli olur… Lara; şimdi yetmiş altı yaşındadır, ölüm döşeğindedir… Ansızın Lara’nın kalp gözü açılır, ölüm meleklerini görür. Ölüm melekleri Lara’nın yanı başındadır… Ölüm melekleri; Lara’nın suratına tokat atıp kendisini aşağılayıp korkunç bir azapla Lara’nın ruhunu bedeninden sökmekteler… Lara’nın benliği; yüz binlerce parçaya bölünmüş… Yüz binlerce beninin her birinde çok korkunç azap görmekte… Lara’nın cinlere ve insanlara duyurulmayan azap feryadı arşa yükselmekte… Lara can verememekte… Lara’nın bu bağırışı çevresindeki insanlara duyurulsa tümü cansız düşüp ölürler… Oysa Lara zahirde; hareketsiz ve sakin bir şekilde yatmaktadır…


Derken Lara; ölür… Ölüm melekleri Lara’nın nefsini Allah’a götürürler… Bu yolculukta; Âlemlerde ne kadar kul varsa Lara’ya hakaret edip suratına tükürerek kendisini aşağılarlar… Allah; Lara’ya buğzeder, meleklere Lara’yı kabrine götürmelerini emreder… Kabirde; Lara’yı ilk önce toprak sorguya çeker… Toprak; Lara’yı tonlarca ağırlığın altında kalmışçasına sıkar… Lara’nın feryadı arşa yükselir… Kalp gözü açık olan büyük veliler, bu azabı görürler… Azap sürerken “sorgu melekleri” gelirler… Bu melekler son derece korkunç varlıklardır… Lara’nın eli ayağı birbirine dolaşır “Rabbin kim? Nebin kim?” sorularına Lara yanıt veremez… Sorgu melekleri ellerindeki gürzle Lara’ya vurup kendisini yedi kat yerin dibine geçirirler… Sonra Lara’ya simsiyah, kırmızı gözlü korkunç yılanlar gelirler… Kendisine sarılıp bedenini sıkarlar… Korkunç dişleriyle Lara’yı ısırıp zehirlerler… Lara’nın azap feryadı arşa yükselir… Bu azaplar sürüp giderken Lara’ya Cehennem gösterilir… Lara Cehennemi görünce Kıyamete kadar feryada başlar…


“Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur”(Tirmizî, Kıyâmet, 26; Alî el-Müttakî, Kenzü’l-Ümmâl, 30 / 42. Hadis no: 42.397; İbn-i Asâkir, Târihu Dimaşk, 42/497)


Kadınlara; dışarı çıkacakları zaman tesettür kıyafeti giymeleri farzdır. Çünkü tesettür, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın emridir. Tesettüre girmemiş bir kadın; ırz ve namus düşmanı erkeklerin ilgisini çeker… Böylesi bayanlara ırz ve namus düşmanı erkekler iki şekilde zarar verirler: Ya namuslarına musallat olarak ya da şehvet dolu helak edici metafizik bakışlarıyla.


"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafurdur, Rahîmdir" (Ahzab, 33/59).


Kadınlar kimlere tesettürsüz görünebilirler? Bu sorunun cevabı Nur suresinde şöyle verilmektedir:


"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Ziynet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri ziynetleri bilinsinler diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız" (Nûr, 24/31).


Ay halinden kesilmiş, evlenme umudu kalmamış yaşlı kadınlar; ziynet yerlerini erkeklere göstermemek koşuluyla dış örtü kıyafetlerini bırakabilirler… Yani başlarını açabilirler… Bunda kendileri için günah yoktur; ancak yaşlı kadınların başlarını açmamaları takva adına daha hayırlı bir yoldur…


"Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar ziynet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nûr, 24/60).


Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (sav); kadınların elleri ve yüzleri hariç diğer yerlerini örtmelerini emretmiştir.


Umeys’in kızı Esma’dan nakil: “Resulüllah (s.a.v) bir gün Hazreti Aişe (r.anha)’nın evine girdi. Kız kardeşi Esma yanında idi. Üzerinde vücudunun her tarafını örten ve yenleri geniş bir elbise vardı. Resulüllah (s.a.v) onu görünce kalkıp dışarı çıktı. Hazreti Aişe (r.anha) kız kardeşine “Buradan uzaklaş, Resulüllah (s.a.v) sende hoşlanmadığı bir şey gördü.” dedi. Hazreti Esma uzaklaştı… Arkasından Resulüllah (s.a.v) içeriye girdi. Hazreti Aişe (r.anha) niçin kalkıp gittiğini sordu. Resulüllah (s.a.v) de elbisesinin yenini sadece parmakları görünecek şekilde ellerinin üzerine çekerek şöyle cevap verdi: “Kız kardeşini görmedin mi? Müslüman bir kadın şurasından başkasını gösteremez" (Mecmeu’zzevâid nr:4168).


Bayanların vücutlarını belli eden elbise giymeleri haramdır…


Usame b.Zeyd (r.a) nakil: “Resulüllah (s.a.v) Dihye’tül- Kelbi’nin kendisine hediye ettiği Mısır kumaşlarından sık dokunmuş bir elbiseyi bana giydirdi, ben de onu hanımıma giydirdim. Resulüllah (s.a.v) daha sonra bana sordu: “Ne oldu Mısırdan gelen elbiseyi giymiyorsun?” Dedim ki, “Ey Allah’ın Resulü ben onu hanımıma giydirdim.” Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki, altına içlik türünden bir şey giymesini ona emreyle. Çünkü ben o elbisenin kemiklerinin hacmini belli etmesinden korkuyorum” (Ahmet b. Hambel).


Günümüzde kimi erkekler; ameliyat olarak kadın; kimi kadınlar da ameliyat olarak erkek oluyorlar. Eşcinsel evlilik yapıyorlar. Bunların tümü; istisnasız olarak kâfirdirler… Böyleleri; Peygamber Efendimizin (sav) bedduasını almış lanetli mahlûklardır… Bunların içinden bir tek insan gösteremezsiniz ki imanla ölmüş olsunlar…


“Resulüllah (s.a.v) kadınlardan erkeklere benzeyenlere, erkeklerden de kadınlara benzeyenlere lanet etti” (Buhari nr:5751, ebu Davut nr:4098, Ahmet b.Hambel nr:3149, Nesei nr:9161).


Ya tesettürlü tesettürsüzler? İstisnasız olarak bütün tesettürlü tesettürsüzlere/ tesettürlü çıplaklara Peygamber Efendimiz (sav) lanet etmiştir… Böylesi bayanlar; başlarını örterler, dar, sıkma pantolon; vücut hatlarını gösteren dar kıyafetler giyip bedenlerini erkelere cömertçe teşhir ederler… Bunlar tesettürlü çıplaklardır… Bu kızlar; namaz kılar, Kuran okur, oruç tutarlar… Moda olarak saçlarını deve hörgücü gibi yapıp türban takarlar… Yetenek Sizsiniz yarışmalarına katılıp şarkı söyler dans ederler… Bunlar da; tesettürlü tesettürsüzlerdir… Allah’ın laneti; “tesettürlü tesettürsüz/ tesettürlü çıplak” kızların ve bayanların üzerine olsun… Onlara; Peygamber Efendimiz (sav) lanet etmiştir… Peygamber Efendimizin (sav) lanetini alan bir tek bayan gösteremezsiniz ki imanla ölmüş olsun… Onlara imanla ölüp gitmek kesinlikle nasip olmayacak… Yaşayın ve görün! Tesettürsüz kızların ve bayanların sonları hüsrandır… Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne asi olmuş, şeytanı dost edinmişlerdir…


“Ümmetimin son dönemlerinde bir takım adamlar olacaktır. Erkekler gibi eğerlerin (bineklerin) üzerine binip cami kapılarına ineceklerdir. Hanımları ise giyinik uryandır, (giyinik çıplaktır), başları üzerinde arık deve hörgücü gibisi vardır. Onlara lanet edin. Zira onlar lanet olunmuşlardır” (Ahmet b.Hambel - müsned nr.6786, Ibn-i Hibban sahih nr:5655-7347).


Tesettürsüz bir bayanın namazı, zikri, duası vb kabul olur mu? Hayır! Çünkü tesettürsüz bir bayan Allah’a ve Peygambere (sav) isyan edip baş kaldırmıştır… Böylelerini çok görmüşsünüzdür… Çantalarında başörtüsü taşırlar… Başlarını örtüp vakit namazlarını kılarlar… Namazdan hemen sonra başlarını açıp bedenlerini erkeklere cömertçe gösterirler.


Baş açık, kısa kollu gömlek, bacak açık; mini etek, kolda ve boğazda takılar, ayakta halhallar… Parfümler, yüzlerde elli gram krem, kırmızı dudak rujları… Bu bayanlara ne olmuş böyle? Olan şu: Şeytan boyunlarına yular takmış toplum içinde kendilerini erkeklere teşhir ediyor… Şeytan; daha fazla erkeğin şehvet dolu nazarlarına odak olmaları ve imansız ölmeleri için kendilerini pazarlıyor…


Açık saçık bir bayan tarikata intisap etmişse ne olur? Tarikata intisap bir bütündür… Şeriata intisap etmeden tarikata intisap etmek batıl bir iştir… Açık saçık gezen bir bayan; tarikata intisap etmişse kendisinden umulur ki tesettüre girsin… Allah böylesi kimselere mühlet verir… Tarikat dersi veren kimseye o bayanı sevdirir… O bayanın kalbine de kendisine tarikat dersi veren kimsenin sevgisini koyar… Yedi sekiz ay işler böylece yürür… Ama söz konusu bayan; Allah’ın emrine uyup tesettüre girmeyi aklının ucundan dahi geçirmemektedir; on yıllar sonra bunu yapmayı hayal etmektedir…


Böylesi bir durumda, tarikat ders veren kişi gerçek bir veliyse olup bitenler kendisine yansır… Veli; o bayana merhamet edip tesettüre girmesini söyler, bunun gerekçesini açıklar… Burada da iki şey olur: Ya tesettüre girmek ya da girmemek. Şayet o bayan tesettüre girmişse veli onu şiddetli bir şekilde sever… Velinin sevgisine bağlı olarak da söz konusu bayan ilahi aşkın elli tonunu yaşamaya başlar… Dünyadayken Cennet sevgisini tadar… Bunlar; velinin sevgi bereketiyle olur…


O bayan nefsine ve şeytana uyup tesettüre girmeyi reddetmişse bu, Allah’a ve Resulüne (sav) isyan olur… Allah; böylesi bir durumda velinin kalbinden o bayana duyulan sevgiyi alır… Bir de bakmışsınız ki veli; bir yıldız gibi o bayanın hayatından çıkmış, kendisinden uzaklaşmış ve onu unutmuş… Artık o bayan; yüz yıl yaşasa, düzenli olarak tarikat zikrini yapsa dahi okyanusta damla misali olsun tarikatın feyzinden, bereketinden, ilahi yardımlarından istifade edemez… Çünkü o; Allah’a, Peygambere (sav) isyan yolunu seçmiştir… Artık böylesi bir kimsenin dostu veli değil; kâfir cinler ve şeytanlardır… Şeytanı dost edinen kimselere de ölüm anından başlayıp ta mahşere kadar şiddetli bir azap vardır… Tıpkı Lara gibi…


Tesettürsüz bayanların namazlarını, zikirlerini, ibadetlerini Cenabı Allah kabul etmez… Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne (sav) isyan etmiş kimselerdir… İstisnasız olarak, bütün tesettürsüz bayanlara; tesettürlü tesettürsüzlere, Peygamber Efendimiz (sav) lanet etmiştir… Peygamber Efendimizin (sav) kendilerine lanet ettiği bayanlar; Cennete girmek şöyle dursun, Cennetin kokusunu dahi alamayacaklar…


Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:


"Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzünü ve avuçlarını işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31). "Allah Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151, 218, 259).


Açık saçık gezen bayanlar; tesettürlü tesettürsüzler; istisnasız olarak Cehennem ehlidirler. Bunlar; isterlerse beş vakit namazlarını kılsınlar, isterse falan filan efendiden tarikat tespihi alıp zikir çeksinler, isterse on defa Hacca gitsinler değişen hiçbir şey olmaz… Bu bayanların tümü de ateşin halkıdır... Tesettürlü olup da; bedenlerini gösteren şeffaf; ince elbise giyen bayanlar; türban takıp dar pantolon, dar elbise giyenler istisnasız olarak Cehennem ehlidirler… Bunlar; Cennetin kokusunu dahi alamayacaklar ve çok şiddetli azap görecekler… Günahı kadar Cehennemde yandıktan sonra Cehennemden çıkmak mı dediniz? Onlar sizin hayalleriniz…


“Sahih-i Müslim'de Ebû Hüreyre (r.a.) tarafından bir rivayette Peygamberimiz (s.a.s), giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler”(Müslim, Libas.-125.).


Harbın oğlu Züheyr bana anlattı: Bize Cerir Sehl’den o da babasından o da Ebu Hureyre (r.a)’den nakletti. Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:


"Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığırkuyruğu gibi kamçılar olup insanları onlarla döven topluluk ve biri de bir takım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremeyecekler. Kokusu şu kadar, şu kadar yürüme mesafesinden alındığı halde, bunlar cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır" (Müslim - sahih bab: libas ve’l- zineh hadis nr.3971).


"Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ, 18).


Hz. Âişe (R.anhâ)'dan nakil:


"Allah Teâlâ erginlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mace, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160).


Hz. Âişe (R.anhâ) ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır:


"Allah ilk muhacir kadınlara rahmet etsin onlar; "Başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." (en-Nûr, 24/31) ayeti inince, etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar."


Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: "Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik. Hz. Âîşe dedi ki:


"Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nûr sûresinde "Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı" (Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7. Baskı, Beyrut 1402/1981, II/600).


Hakkıyla tesettüre girmiş bayanlara; sapkın erkeklerin şehvet dolu nazarları zarar verir mi? Hayır! Çünkü tesettür emrine uyan bayanların çevrelerinde Allah’ın rahmet eseri olarak “iman nuru zırh kalkanı” bulunur… Erkeklerin şehvet dolu nazarları kesinlikle o bayanların iman zırhını delip geçemez… Tesettüre hakkıyla riayet eden bütün bayanlar; şerli, ahlaksız, kötü niyetli insanların nazarlarından, zararlı enerjilerden korunurlar… Açık saçık gezen bayanlardaysa “iman nuru zırh kalkanı” kesinlikle bulunmaz…


Açık saçık gezen bir bayanın çevresinde, kendisinin günahkâr ve Cehennemlik olduğunu gösteren “siyah bir enerji kümesi” bulunur… Bu siyah ışıklar her yerdedir… Örneğin; gece yarısı olunca evlerden gökyüzüne doğru ışıklar yükselir… İbadet edilen, zikir yapılan evlerden gökyüzüne sütun gibi yeşil ışıklar çıkarken; İbadet yapılmayan, günaha girilen evlerden gökyüzüne siyah ışıklar yükselir…


Bu durum; mezarlarda da aynıdır… Şehitlerin, velilerin, Salihlerin, Sıddıkların Cennetlik kulların kabirlerinden gökyüzüne yeşil nurlar yükselirken; Cehennem ehli kimselerin kabirlerinden gökyüzüne siyah ışıklar yükselir…


Aynı durum hayatta da söz konusudur… Cennetlik Müminlerin çevrelerinde yeşil nurlar varken; cehennemlik insanların çevrelerinde siyah azap nurları dolanır… Tesettürsüz bayanlardan bir kişi gösteremezsiniz ki çevrelerinde yeşil ışık olsun…


Başı açık gezen kızlar ve bayanlar çok şiddetli bir azaba çarpılacaklar… Bunlar içinde imanla ötelere giden bir tek kimse yok… Buna bir örnek:


Büyük evliya Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Eskişehir hapishanesinde yatarken Cumhuriyet Bayramında dans eden liseli kızlara bakar. Birden, bu kızların elli yıl sonraki hallerini kalp gözüyle görür ve bu olayı şöyle nakleder…


“Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşıdaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raks ediyorlardı. Birden, manevi bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak olmuşlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden, sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar, kat’î müşahede ettim” (Şualar, On Birinci Şua, Üçüncü Mesele).


Günaha giren bir Müslüman; günaha girme anda İman dairesinin dışına çıkar… Örneğin; içki içen, zina eden bir insan böylesi günahları işlediği anda; Müslüman olarak değil; küfür ehli biri olarak söz konusu günahı işler… İşlediği günah bitince, yeniden Müslüman olur… Açık saçık gezen bayanlar, böylesi anlarda Müslüman değiller ve küfür ehli olarak bu günahı işlemekteler… Ta ki evlerine dönene kadar…


Tesettürsüz bir bayana, gün boyu otomatik günah yazılır… Erkekler, kendilerine şehvetle baktıkça dağlar kadar büyük günah sahibi olurlar. Otuz yıl buyunca tesettürsüz gezen bir bayanın; kazandığı günahları varın siz hesap edin…


Tesettürsüz kızlar ve bayanlar; Allah’ın Peygamber Efendimizin (sav) emrine isyan etmiş asilerdir… 

Şayet; günahlarına tövbe edip bu sapkınlıktan vaz geçmezlerse kendilerini; ölüm anında, kabirde, Mahşerde çok çetin azaplar bekliyor… “Şimdi daha gencim ileride başımı örterim.” Diyen kızlara diyeceğimiz şudur:


“Bedeninize şehvet dolu bakışlardan geçen helak edici metafizik enerjiler, asla buna müsaade etmezler… Meğerki Allah merhamet etmiş olsun…” Altmış yaşına kadar tesettürsüz gezip sonra başını örten kadınların yüzüne dikkatlice bir bakın… Kendilerinde zerre kadar iman nuru yok! Yüzleri nursuz, uğursuz ve kapkara!


Tesettürsüz kızların, bayanların bedenlerinde; kendilerine şehvetle bakan on binlerce erkeğin iğrenç nazarlarından kaynaklı helak edici metafizik enerjiler bulunur… Bu enerjiler söz konusu bayanların tesettüre girmelerine kesinlikle engel teşkil ederler… O bayanlara tesettüre girmelerini söyleseniz, nefislerine çok ağır gelir ve tesettüre girmekten şiddetle kaçınırlar… Böylelerinin “ileride örtünürümleri” vardır… Tıpkı kendilerinden önce dünyaya konup göçmüş, kabirde korkunç azap gören kızlar, bayanlar gibi…


Genç kızlara; bayanlara güzelce bir kahve yapmalarını, kahvelerini içerken bu makaleyi birkaç kez okumalarını ve ardından şu soruları kendilerine sormalarını istiyorum:


“Ben Müslüman mıyım? Neden Allah’a ve Peygamber Efendimize (sav) değil de nefsime ve şeytanlara itaat ediyorum? Şayet; tesettüre girmezsem kimler bana düşman olur? Allah’ın Peygamber Efendimizin (sav) dostluğunu mu; yoksa nefsin ve kâfir şeytanın dostluğunu mu tercih etmeliyim?”


Şayet sizler; fasık ve münafık mührü yememişseniz; vicdanınızın sesi size en doğru cevabı verecektir… Şayet fasık ve münafık mührü yemişseniz, artık size kesinlikle hiçbir nasihat kâr etmeyecektir. Böyle kimseler için söylenecek tek söz vardır: “Yaşasın, Allah’a isyan etmiş tesettürsüz bayanlar için cehennem! Çünkü böylesi bayanlar Cehennem için yaratılmışlardır… Tesettüre girmeleri için anlatın anlattığınız kadar, bir kulaklarından girer ötekinden çıkar… İnatla bildiklerini yapmaya devam ederler…


"İşte asıl gafiller onlardır. Ant olsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidirler; hatta daha da şaşkındırlar” (Araf suresi, 179. Ayet).


Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


FERHAT SAUL AARON


KANADA

bottom of page