Yüzlerde açığa çıkan ilahi sır…
“Gözler kalbin aynasıdır/ yalan nedir bilmez onlar” diye bir şarkı sözü var. Duyguları, sevgiyi, aşkı, içtenliği, merhameti yansıtması bakımından bu şarkı sözü göz için belki de bir hakikati ifade ediyor olabilir; ancak, “yüz” pek çok şeyi ifade etme sırrıyla, gözden daha derin anlamları bünyesinde barındırmakta…
Kalbini tümüyle dünyaya veren, Allah’ı zor günlerinde anımsayan, genişliğe çıkınca, yeniden dünyayı amaç edinip onun peşine düşen iman ehli Müslümanların apaçık bir şekilde yüzleri kararmaya başlıyor… Dünyayı araç olmaktan çıkarıp amaç edindikçe yüz, sevimsiz ve itici bir hale bürünüyor, kararmaya başlıyor. Dünyanın albenili ve dolambaçlı kesitlerinde, hırsla dünyayı elde etmeye çalıştıkça, buna tatminsizlik eşlik ediyor, iç huzuru ve gönül dinginliği ortadan kalkıyor. Mutluluk, gökkuşağının üstünden atlamak kadar olanaksız düşüyor böylesi durumlarda. Böylelerine bir mühlet veriliyor… On yıl, yirmi yıl, kırk yıl… Dünyanın peşine düşmekten vazgeçip tövbe etmezlerse, belli bir konakta “mühür” yiyorlar. Artık böylesi bir kimseye hiçbir nasihat kâr etmiyor… Mühür yiyen bir insanın çehresinde “yüz kararması” apaçık bir şekilde görünür oluyor. Bu, keskin nazarlı, Allah dostları tarafından apaçık bir şekilde görülen bir durum. Dünyayı amaç edinip bir ömür dünyayı elde etmek için uğraş veren kişilerin işin sonunda elde ettikleri şey, yüzlerinin kararması oluyor… Yüzleri kararan Müslümanlar, ölüm anında, kabirde, mahşerde sonsuz azabı tadıyorlar.
Bu manada bir hadis: "Dünya sevgisi bütün hataların başıdır" (1).
İçki, kumar, zina, faiz, şans oyunları, gıybet, serseri insanlarla dostluk gibi günahlara batıp gidenlerin yüzlerinde ve enerji bedenlerinde anlatması olanaksız bir uğursuzluk açığa çıkıyor, buna yüz kararması eşlik ediyor… Aşama aşama derinleşen bu yapıdaki bir hayat yolculuğu, “mühür yemeye” doğru evriliyor. Allah, böylesi kimselere birçok konakta ikaz derinliği olan olaylar yaşatıyor, rüyayla ikaz ediyor, ruhsal bunalımları yollayarak uyarıyor ve kendilerine mühlet veriyor… On yıl, yirmi yıl, otuz yıl… Tövbe edip yönlerini Allah’a dönmezlerse “mühür yiyorlar”, artık bu duruma düşen bir kimseye hiçbir nasihat kâr etmez… Böylesi kimselerin yüzü kararır. Keskin nazarlı Allah dostları bu durumu apaçık bir şekilde görürler…
Bu manada bir ayet: “ Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır” (2).
Ya ikiyüzlü Müslümanlar? Onları sözde dine hizmet ederken görürsünüz, dergâhlarda kendileriyle karşılaşırsınız… Öylesine beyefendi, öylesine hanımcıktırlar ki hiç sormayın gitsin… Allah dostlarının huzurlarına edeple girer edeple çıkarlar… Yüzlerinde tebessüm eksik değildir… İtaatte parmakla gösterilirler… Sohbetler eder, dini içerikli yazılar yazarlar… Ama bir konakta Allah kendilerini sınayınca hemen ikinci yüzleri açığa çıkar, filim fırıldak çevirmeye başlarlar. Hiç ummadığınız tutum sergilerler. Veli, veli diye övüp durdukları insanları yerin dibine sokarlar. Sövgünün, hakaretin bini bir paradır… İkiyüzlüler Allah’ın hiç sevmediği kimselerdir… Bunlar, ister medreseye gitsinler, isterse dergâhlara isterse beş defa umreye on defa hacca gitsinler, ikiyüzlülüklerinin uğursuzluğu “yüzlerinde açığa çıkan” kara bir lekedir… Tövbe edip ikiyüzlülükten dönmezlerse bunlar, ebedi hüsrana uğrayanlardan olurlar… Nerede ikiyüzlü bir insan varsa tümünün yüzü kapkara… Allah’ın nuru yüzlerinden göç etmiştir, bütün ikiyüzlüler sevimsiz, itici ve korkunç bir simayla çarpılmışlardır…
Sosyal çevremde arkadaş, dost, akraba bildiğim niceleri gelip geçtiler… Kendilerine hayret ederdim. Çok samimi, itaatkâr, içten tutum ve tavır sergiliyorlar, işlerimize koşturuyorlardı… Bunların yüzleri neden karaydı?! On yıllar sonra Allah bir konakta onları, bizle sınadı… Bu sınamaya bağlı olarak da “ikinci yüzleri” açığa çıktı… Sonra da üstün velayet yolundan kovuldular, iki yabancı gibi kendilerinden hep uzak durdurulduk. Yeryüzünde Allah’ın en nefret ettiği şey, içi başka dışı başka olan ikiyüzlülerdir… İkiyüzlülerin hidayete ermesi zorlardan da zordur… Zina eden tövbe eder, Allah tövbesini kabul edebilir. Ancak ikiyüzlülük bir karakter sorunudur, böylelerinin değişmesi zorlardan da zordur… İkiyüzlü olup da Allah’ın yüzlerini karartmadığı bir tek insana rastlamadım…
Ya yemin münafıkları? Rastlamışsınızdır böylelerine… “Ölümü göresin ki, anam-babam ölsün ki, dinime imanıma ki, vallahi billahi gibi…”
Opr. Dr. Münir Derman yeminle ilgili olarak bir sohbetinde şunları söyler:
“Yeminde insanı küfür, isyan ve cehenneme götürecek ve hayatta iken bile zelil ve hüsrana helake götürecek taraflar olduğu gibi, söylenmesi doğru olmayan büyük bir sırrı ilahi de gizlidir. Yemin kadrosu çok geniş manevi bir meseledir. Dinsiz bile bunun farkındadır. Fakat idrak edememiştir. Dindar olanlar bile bunun tamimiyle farkında değillerdir./… Bazı kimseler değil aşağı yukarı herkes; Allah canımı alsın ki, çocuğumun ölüsünü öpeyim ki, Allah kahretsin ki, Hayrını görmeyeyim ki, Anam avradım olsun ki, (Anamla zina yapayım demektir), Kur'an'a el basayım, Orospu çocuğu olayım ki, gibi sözlerle yemin edenler çoktur. Bunların hepsi küfürdür. Tehlikelidir, hakiki İslam’a... İnsanı “kâfir yapar” dikkat... ”
Yemin içinde en tehlikelisi, hiç bir baskı olmaksızın, Allah’ın tanıklığıyla “ Kuran üzerine yemin ederim ki şöyle şöyle yapacağım” diye yemin etmek ve sonra da bu yemini yerine getirmemek… Bu yemin, çok tehlikelidir, yemin yerine getirilmezse o dakika “münafıklık mührü” yerler ve yüzleri kararır… Dünyada, ölüm anında, kabirde, mahşerde Allah’ın laneti hep kendilerinin üzerine iner… Bir münafık olarak da ebedi Cehennemi boylarlar… Yemin bir sözdür, sözü yerine getirmek gerekir…
Bu manada bir hadis: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder”(3).
Dünya hayatında gerek büyük günahlara girmede ısrar edenler, gerekse Allah’ın ayetlerine sırt dönenler, gerek yeminlerinden dönenler, gerekse ikiyüzlü olan insanların bir konaktan sonra “yüzleri kararır” böylesi kimseler, bir zaman sonra mühür yerler. Baktıkları zaman Allah’ın nuruyla bakan kimseler, bu durumu apaçık bir şekilde görüyorlar, izin olmadığı için de yüzlerine karşı bu hakikati söylemeyip onlardan gizliyorlar… Bohem hayatı yaşayan güzel yüzlü albenili sanatçıların yaşlılık hallerine bir bakın, apaçık bir şekilde korkunç bir simayla çarpıldıklarına tanık olursunuz…
Çileli, yalnız, ibadetine düşkün, Allah’ı çokça zikreden insanların; ninelerin, dedelerin yüzlerine bir bakın… Tanımsız bir aydınlığın, nur güzelliğinin yüzlerinde açığa çıktığına tanık olursunuz… Evliyaların, velilerin yüzlerine bir bakın, görüldükleri zaman size Allah’ı hatırlatırlar… Ahirette yüzlerin ağarıp karardığı gibi dünyada da yüzler ağarıp kararmaktadır… Bu durum, feraset sahibi Allah dostları için bir hakikat, takva sahibi Müminler için bir ibrettir. İşin en doğrusunu Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir…
“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın, denilir.” (4)
Dünya hayatında da ahiret yurdunda da yüzleri kararanlardan olmamanız dileğiyle…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com
Kaynak
Beyhakî, Şuabu'l-İman 7/338, No: 10501.
A'râf Suresi - 179 . Ayet
Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107-108
Âl-i İmrân Suresi 106. Ayet