top of page

Münir Derman'dan Sırlar

Bir zamanlar, yaşlıların hikmetiyle dolu dünyalar vardı. Yaş aldıkça, içlerinde bir nur yanardı, her biri - yaşlı kadınlar, yaşlı adamlar... Avrupa'nın topraklarını boydan boya geçtim, fakat yaşlandıkça güzelleşen bir kadına rastlamadım. Hepsi sanki başka bir şeye dönüşmekteydiler.


Fakat bizim topraklarımızda, en kötü dediğimiz kadın bile... dediğimiz en kötü İslam kadını bile, eğer bir kere bile olsa secdeye başını koymuşsa... yaşlandıkça güzelleşir. Tekrar, tekrar ve bir kere daha, yaşlandıkça güzelleşir. Ve eğer sonunda temiz bir şekilde ölürse, aşağıda bir melek olur evladım! Dikkat et, sonunda diyorum. Son önemlidir. En son çok önemlidir! Gelirler o anda yanına; derler “gel senle bir ticaret yapalım. Sen bize imanını ver biz de sana şunu bunu verelim.” Kolay değil o anda imanı kurtarmak, şimdi diyorsun içinden 'ben hayır derim, vermem!' Kimler kimler son anda kaybediyor bir bilsen! Kalbi temizlemek lazım, gerçek İslam'a girmek lazım!


Bu yüzden İslam'ı basit bir şekilde anmamak gerekir. 'Ve işte onlar' diyor, 'Allah'ın büyük lütuf ve nimetleriyle karşılaşırlar'. Bunlar sadece masal değil! Bunlar Allah'ın kelamı, Cebrail'in Hazreti Resûlullah'a getirdiği Kur'an-ı Kerîm'in ayetleri... Bu, bir Osman Efendi'nin ya da Ali Bey'in düzmece hikayesi değil!


Bu yüzden, Cenâb-ı Peygamber Efendimizin bir Hadisi var: 'Salihlerin sözü anıldığı yerde...' Salihler kimdir? İşte onları anlatıyoruz... 'Onların hikayeleri ve menkıbeleri anıldığında, o yere rahmet iner, feyz-i mağfiret yağar!' diyor Cenâb-ı Peygamber.


Evlerinizde otururken düşünün... Aile orada oturuyorlar. Mesela bir Velîyullah'ın sözlerini açıp okuyorlar... 'Sahabeler böyleydi...' 'Hazreti Mevlânâ şöyleydi...' 'Şemseddin-i Hazretleri, Beyazid-i Veli, Fuzuli... hepsi böyleydi...' İşte, bu Hadis-i Resûlullah'a göre, 'O yere mağfiret ve rahmet dökülmeye başlar...'


Bu görülmez... Görülmez... 'Ben bu rahmeti görmek istiyorum...' demek anlamsızdır. 


Başından gaflet şemsiyeni aç!…..


Yağmur dökülsün kafana!…Böyle duyarsın!…


Münir Derman'ın vaazlarından derlenmiştir.

bottom of page