AY’DA DUYULAN EZAN SESİ…
Apollo-7 uzay aracının uçuşu sırasında esrarengiz bir müzik sesinin kayıtlara girdiğinden daha önce söz etmiştik. Ay’ın keşfi sırasında, Apollo-11’in, hem Ay aracındaki ve hem de Houston Uzay Merkezi’ndeki ses kayıtlarına yine esrarengiz bir müzik sesinin girdiği görülür, ancak bunun ne olduğu bir türlü anlaşılamaz. Bu esrarengiz müziğin ne olduğunu, olaydan 14 yıl sonra, astronot Armstrong şöyle açıklamıştır:
Armstrong, 1983 yılında, bir konferans vermek üzere Kahire’ye gelir. Konferans sırasında bir ezan sesi duyulur. Armstrong konferansı keser, ezanı sonuna kadar dinledikten sonra şöyle der: “Bu ses, Ay’da ilk adımı attığımda duyduğum ve ürpererek dinlediğim, kayıtlara “esrarengiz müzik yayını” olarak geçen sestir”.
Bu açıklamadan sonra, İslam dünyasında ve bazı Batı ülkelerinde, Armstrong’un Müslüman olduğu söylentileri yayılmıştır. “Answering İslam” isimli internet sitesinde (S4), bu konu ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
Diğer taraftan, 1971 yılında, Apollo-15 uçuşu ile Ay’a gidildiğinde, Houston’daki ve Ay aracındaki kayıt aygıtlarına, astronotların konuşmaları dışında, “uzunca bir sözün” uğultulu bir şekilde kaydedildiği saptanır. NASA tarafından yasaklanmasına rağmen, bazı kaynaklarca medyaya sızdırılan ve 3 Ağustos 1972 günü saat 20.00’de, Fransız tarihçi ve yazar Robert Charrouxn’un çabaları ile Fransız TV kanalı Inter-TV tarafından yayınlanan bu sözler şöyledir (D33, D62):
“Mara Rabbi Allardi Dini Endovour Esa Couns Âlim”
Astronot Jack Worden, bu sözler duyulmadan önce, Houston Uzay Merkezi ile olan bağlantısının birden kesildiğini, daha sonra derin bir nefes alış sesi ile birlikte bir ıslık sesinin duyulduğunu, bunun üzerine alarma geçtiğini; akabinde, aynı tonda, keskin ve vurgulu bir şekilde söylenen yukarıdaki sözleri kayda aldığını bildirmiştir.
İlk olarak, Worden’in ve dil uzmanlarının katılımı ile bu sözler çözülmeye çalışılır, ancak bir sonuca ulaşılamaz. Daha sonra, içerisinde İbranice’ye benzer bazı sözcüklerin bulunması nedeniyle, ilk önce NASA’daki Musevi ve Hıristiyanlar bu sözlere sahip çıkarlar. Ancak bu sözlerin Arapça olduğu, NASA’daki Müslüman bilim adamlarınca resmen kanıtlanır. Astronot Worden de, bir süre sonra duyduğu ezan sesi ile Ay’da duyduğu ses arasında büyük bir benzerlik bulunduğunu belirtmiştir (D62).
Bu sözlerin Arapça olduğu, aşağıdaki şekilde açıklanmıştır: “(İs)lam.. Rabbi.. (ves Sema) vel Arz Dini.. indehu.. iza Kun Alim” “Vel Arz: Dünyalar”; “indehu: indinde, katında”; “iza: ..dığı zaman”; “kun: ol” demektir. Bu sözler, İnşikak Suresi’nde bildirilen “Kendilerine Kur’an okunduğu zaman neden secde etmiyorlar?” sözlerinin tecellisidir.
Şimdi, Mevlana Halid Bağdadi’nin yazdığı Hızır Tezkiresinin konuyla ilgili bölümünü birlikte okuyalım:
“Acip zürriyet ve siftah eden âdemlerden başka, orada, cismani olmayan Kamer süflisi vardır. Biiznillah vakit girince, bir nurani müezzin ezan okur; Kamer ehli namazını kılar ve namaz bitince, bir münadi Âdemoğullarına kıraat okur. Sonra şöyle seslenir: “Bugün, buraya, göklerin ve yerlerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbi indindeki Din-i İslam’a geldiniz. O, “Ol!” dediğinde, oluverir. O, âlimler âlimidir, ilminden dilediği kadar verir. Gökler ve yer onun mülküdür. Bu Arz da onundur”. Bu nidayı, kulağı mühürlü olmayan her bir âdem duyacak, fakat dönerken onu bekleyen şeytanı vesvese ile unutturacak. Yalnız, “üç taneden biri”, vesveseye kanmayınca, kalbinin mührü açılacak. Besmelesiz ayak bastığı Kamer’de unuttuğu besmeleyi Arz’a dönünce hatırlayacak. Kim secde etmeyi dilerse, Rabbi ona secde etmede kolaylık verir; kim yüzünü çevirirse, onu afete boğar.”
Burada, sırası gelmişken, İnşikak Suresi’nin 16. ila 25. ayetlerinden söz etmemiz yerinde olacaktır:
“Siz muhakkak tabakadan tabakaya bindirileceksiniz. Öyleyse, onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar ve kendilerine Kur’an okunduğu zaman neden secde etmiyorlar? Bilakis, o küfredenler yalanlıyorlar. Oysa Allah onların tüm düşündüklerini en iyi bilendir. Bunun için, onları acı bir azap ile müjdele. İman ederek güzel işler yapanlar istisnadır. Onlar için sonsuz bir ecir vardır.”
Bu ayetler, sanki Ay’da ezanı ve Kur’an’ı duydukları halde secde etmeyen üç astronot ve onların gördükleri ve duyduklarını saklama çabaları içine giren ABD yetkilileri için söylenmiş gibidir. “Tabakadan tabakaya bindirilme”, uzayın katlarını (göklerini) keşfetme anlamındadır. Ay’ı keşfe çıkan bu üç astronot, ezanı ve Kur’an’ı duydukları halde secde etmemişler; üstüne üstlük, bu olay yetkililerce yalanlanmış, belki de ayette belirtildiği gibi küfürle karşılanmıştır. Refakatçi UFO’ların göz göre göre yalanlanması, “Life” dergisinin toplatılması, ses ve görüntü kayıtlarının devlet sansürü altında saklı tutulması, askeri ve politik nedenler kadar, ABD yetkililerinin, İslamiyet’in bu olayda beklenmedik bir şekilde ortaya çıkışının bilinmesini istememelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak, yukarıdaki ayetlerde bildirildiği gibi, “Allah, onların düşündüklerini en iyi bilendir ve onlara acı bir azap verecektir” (Burada, geçtiğimiz yıllarda içindeki tüm astronotların ölümü ile sonuçlanan uzay mekiği faciasını anımsamadan edemiyoruz).
Ayette, iman eden, yani Müslüman olan, Müslümanlık yolunda çalışan bilim adamları için ise, sonsuz bir “ecir” (ödül) vadedilmiştir. Bu yorumumuzla, bir gün, Müslümanlarca ve Müslümanlığı kabul edenlerce, Ay’a, gezegenlere ve uzayın derinliklerine gidileceğine inanıyoruz.
Makale Yazarı
HANS VON AIBERG
Hızırla Yolculuk