SELİM BİR KALPLE ALLAH’A GİTMEK…
Müşriki, (insan nefsi) Allah’a karşı şirk ettiği zaman, yöneldiği neyse kıblesi de o olur. Bunun için her Müslüman, gönlündeki bu vesveseyi, bu ikiliği çıkartmakla mükelleftir. Sanılır ki Müslümanlar, yalnızca salat, zekâtla mükellef... Böyleyse, bunu en sıradan bir insan bile kolaylıkla yapar. Lakin işin aslı öyle değil! Hakiki Müslüman, tevhide inmelidir; tevhit ise La ilahe illallahtır! Zahir ulemaları, salatü’z-zekât memurları, kulun farzına, vacibine, müstehabına, mekruhuna bakarlar. Lakin ehli tasavvuf, seni tekliğe ulaştırmak için çalışır; çünkü sen bir kulsun teklikle mükellefsin... Sen, “Allah bir!” dersin... Oysa bunu dilinle dediğin gibi, gönlünle de diyeceksin. Gönlün neyle meşgul? Vesvesesiyle... Cenabı Hakk, bu vesveseyi kullarına iptila etmiş. Kulların dışı dünyayla, içi de Cenabı Hak’la meşgul olmalı, tevhide dönmeli…
Çünkü Cenabı Hakk, marifetullahı göstermiş, kullarından selim bir kalp istemiş...
Bir ayeti kerimede, mealen şöyle denir. “Ancak Allah'a kalbi selim ile gelenler o günde fayda bulur.”*
İşte bu selim kalp, kelimeyi tevhidin içindedir.
*Şu ‘ara suresi, 89. Ayet
Kutb’ul İrşat, Sahib’ül Zaman Şeyh Ali Kara Hazretleri
Hizirlayolculuk.com