bir sabah uyanır içimde bir hüzün bin umut gömülür gecenin koynunda belki saat üç, belki dört suları gözlerim ufka dalar, suskun, bir yağmur damlası düşer kalbime, hiç durmadan, usul usul.
kırmızı şiir gülleri kurutmuştum sana aşk mektupları arasında kıyamadın o güzelim sözleri yakmaya, attım suya su ağladı çağlayanlar gibi bana yandı alev alev güneşler sonsuz aşk burcunda son mektup da kaybolduğunda gözden bir tutam hasret kaldı geriye senden bana ey gönül çelen…
Bir gün aşkın ellerinden tuttum, başladı başka eller hayıflanmaya…Anlamadım gitti neden ayaklar yere basınca gökyüzü kararıyor, yıldızlar kimin güncesi?Eleğimsağma kimin umudu?Nokta ne, noktalı virgül kim, 'be' neden sırrını taşır aşkın?”
Sevgililer vardır cennette eş kılınmış..Dünyada gördüklerinde birbirini tanıyıp delice bağlanırlar... Aşk ateşi ilahi bir nur gibi sarar dört bir yandan kendilerini…Hayatta birbirlerinden asla ayrı yapamazlar böyledir bu canan aşıkların dili…
allah; böyle bir aşkla yakmışsa kalbini kuşku rüzgârlarıyla söndürme o aşkın alevlerini aksi takdirde; ölüm anında, kabirde, mahşerde bulamazsın kendini…
Adım adım yürürsün yolun sonundaki mevsime doğru Çevrende kimseyi bulamazsın çıkarı olanlardan başka Son, bu kadar yakın olunca Bir film şeridi gibi geçer dünlü günler gözünün önünden Hayıflanırsın eşe, dosta, akrabaya Yalnızlık kapını çalınca…
Yakından da yakın olan uzaklar İç dünyalarında birbirlerini yiyorlar çiğneyerek Bir yanılsama ki sözden öte, sesten ileri Şeytan kanatlarının alev alev yandığı yerde…