top of page

Canan

"Sevgililer vardır cennette eş kılınmış..Dünyada gördüklerinde birbirini tanıyıp delice bağlanırlar... Aşk ateşi ilahi bir nur gibi sarar dört bir yandan kendilerini…Hayatta birbirlerinden asla ayrı yapamazlar böyledir bu canan aşıkların dili…"


 

yıldızlar bakar üşür her gece 

yakamozlarda bin neşe

gümüş pullu balıkların dansı

denizi ikiye ayıran gemilerin taşıdığı nice umutlar

istasyonda kalan hatıralar kadar 

yalnız kalmış yorgun ve içli

gülleri açar geçmiş zamanların uzaklarda 

çok uzaklarda

cerenler iner sek sek pınarlara

derin uykuya dalmış yorgun gözlerde hep o sevda

nergisler kadar gururlu 

kucaklar yaşamı gönlünce o güzelim aşklar

neden

üşüyen yüreklere yeşeren mavi umutlar sunar 

her gece onlu günlerden armağan

suskun haykırışlar?

 

salınarak su kenarında nazlı nazlı açmıştı 

her güzelliğe renk veren aşk gülümüz

bir ayna ki sevgiliyi,ulaşılmazı gösterip de duran

sonsuz bir aşkdır adı saklında duran

bin kahır, bin öfkedir ayrılıkların teline vuran

çaresizliğin ayırdığı aşklar büyür hep

bakar gülümser  uzaklardan sessizliğin diliyle

yıldızlara kayar  üşür her gece 

yokluğun kara yazgısında

onusuz geçen yıllar…

 

özlemek, cemresi ateşten bir aşkı 

savruk sevdaları kırık  aynalarda aramak bir bir

papatya fallarında tutulan zanların kıskançlığı

uykuları böler aşkların diz boyu yalnızlığı…

 

terk ediliş  cenderelerde kalıp çaresiz

yanmak ta can özünden canan aşka

ve

susarak özlemek gözlerini, kalpte sızı bir aşkta

cinnetler peydahlamak onsuz geçen  günlere

ayrı düşmek neden gizli  bir dil ?

uzak kalış yanıp yakılış

ümit konağında suskun bekleyiş 

gözyaşı,bir başkasıyla asla yapamayış

dört duvar arasında belirsiz mavi  bekleyiş

böler uykularını ayrılan aşıkların

ayrılık, savruk bir söz söyler fısıldayarak

ayrılık,düşer kar taneleri beyazlığında  gönülden

sevgilim,aşkım,canım haykırışları

boş umut mudur?

elleri iki yanda kalan günahkar  ayrılıkların

susarak özlemek tesellisinde…

 

bir ayrılık, bin ölüm 

suskunluk ölüme terk edilmiş bekleyiş

ah sağaltımlansa yeniden bütün yaralı aşklar 

ansızın vicdan azabı başlar  

gelir cehennem konağından kusurlu aşığı boğmaya

tertemiz aşkları yıkanların gönlüne yerleşip böler uykularını

hücreden bütüne taşır feryatlar dünlü güzel günleri

ta mahşere kadar azap içinde kalır

aşkı yok sayan ve öldüren canan aşıklar… 

 

kan kaybı, azap, öfke, mutsuzluk

seslenir bir bahar çiçeğinin 

kırkikindi yağmurunun, bahçeye konan o masum

incir kuşunun dilinden seslenir

böler yalnızlığı taşır hayallerde hep aşka

aranır dört bir yanda her zaman 

o saf,temiz,güzelim yitik sevdalar

ayrılsalar da aşk kavuşturur onları

eleğimsağma umutlarda…

 

oynatır yerinden büyük bir dağı bile  hasreti aşkın

yıkılır ilahi armağan bir  aşkı bitirenlerin gönül evleri başlarına

hayallerde avunur ağladıkça vicdan azabı yakar özünü

sevgili ne acılara tanık olur vefasızlığının izinde  

sözüne sadık  aşıkların parıldar yıldızları 

aşk konağından  her gece…

 

yıldızlar gece karanlığını aydınlatan yıldızlar

ümit burcundan yere düşen

bir aşkın eceline kahrolup kayan yıldızlar

meryemin masumluğu isanın çarmıhı

burçların neşesi müminlerin berzah gemisi

Allahın kudreti yıldızlar

siz söyleyin neden biter kalpte sızı aşklar?

 

lekesi de odası beyaz gönül evinin kara lekesi

güneş gibi ışıltılı bir aşkın rüzgarda savrulur külleri

çaresiz kalışlar aşıkların çarmıhıdır

her nereye gitsen

orada görülür  sevgilinin  çehresi…

 

en güzel aşklara tanıktır o kent

ve 

sineye abanan kurşun gibi ağır ayrılık

gözleri kapayıp karanlıklarda

virane yasçısı baykuş gibi kalmak yok sayıp aşkı

yediveren başağı gibi yeşeren aşk

özlem fırtınası vicdan azabı yakasına sarılır suçluların

neden, neden  bu ayrılık haykırışları 

anlamı yitik sorular uzadıkça uzar

gelir cinnet dakikaları aşkı öldüren aşıklara

sinelerinden hiç ayrılamak için karar kılar

bir başkasıyla kalben bir olamaz canan aşıklar..

 

beyaz bir sayfa açmak yeniden yazmak o eşsiz aşkı

kelebeklerini kırların çiçek özünde aramak

düş müdür bir gerçek mi yaman ayrılıklar

nerede son bulur nerede başlar?

ölüm mü acıdır aşktan yoksun kalmak mı? 

gün gelir  kavratır zaman, ayrılık saatlerinin diliyle

aşktan ayrı düşen  bir hayatın sıradanlığını sarı sonbaharın

solan ve kaybolan  yaprakları söyler

susarak özleyen aşıkların yerine…

 

sorarlar  bir gün niçin neden yıktın aşkını

edilen yeminler hiç ayrılmamak üzereydi oysa

vicdan azapta çaresiz bir suçlu ki idamlık 

gelir kahrolası vefasızlık

isa dakikaları  çarmıha gerili aşkların feryadı

hiç yok yere susturulan şarkı

ölmek mi acıdır ayrı düşmek mi 

çan sesi meryeme gebe belirsiz bekleyiş

yüzüstü bırakanlar,  parçalanmış yürekler

kavuşulmadık sevdalar

geride kalan işte bunlar,işte bunlar

susarak konuşur bütün yıkık aşıklar... 

 

sadık bir aşığa, Allah yazgısı değil şeytan işidir ayrılık

atlastan ipeğe sarılı tertemiz o güzelim umutlar

açılır sırdan bir kapı ulu divanda verilir  karar

sadık aşık değil vefasızlar çeksin vicdan azabını

tutsak kalsın ebede kadar..

 

unutulan aşk aşk mıdır?

alır kalbine büyütür

hiç solmamak üzere aşkın gülünü

kerbela-yı aşkın sadık aşıkları

onlar ağladıkça, vicdan azabıyla inlerler  terk eden  canan aşıklar

ta mahşere kadar…

 

sol yanımın solmayan yediveren gülüsün sen

kalbim kan revan kıyametim senden ayrılığım

unutmadın seni hiçbir zaman

özlemin gönül denizimin limanına daha kaç elim acıyı taşıyacak

kaç hüznün gelgitleri vuracak gönül sahillerime

kaç yokluğun devrilecek üzerime

kim bilir,tanımı zor…


Saul Aaron

bottom of page