Maria da bir Leyla…
Leylalar parıldar gökyüzünde
Kendisi çoktan ölüp gitmiş yıldızların ışıklarıyla
Gelip geçici hevesler
Leylalar, yalnızca dünyayı taşırlar kalplerinde
Leylaklar, güller, çiçekler derken
Leylalar ayna olurlar sonsuz aşka
Hep mazide yaşatırlar
Görüntü görüntüyü, ses sesi yer
Ve şarkı biter…
Leylalar yeryüzünde yürürler
Ölü Mecnunlar abıhayat çeşmesinden su içerken
Maria da bir Leyla
Hem de Mecnun’suz kalmış bir Leyla
Ezeli aşk ateşini yakan bir kıvılcım
Tutuşturup kaybolan
Anılara dönüp baktıran
Mecnunları ölümü öpmeye davet eden
Bir Leyla…
Kim kimi kaybetti?
Sen mi onu kaybettin, o mu seni kaybetti?
Geçmek gerekiyordu bu sürgün aşktan
Kim kimi buldu?
Sen mi onu buldun, o mu seni buldu?
Leylalar birer aşk katili
Günebakan çiçekleri gibi dönüp duran
Ayrılık saatine kurulu
Okyanus dibimde inci mercan
Aşkı ikiye bölüp ayıran…
Maria da bir Leyla
Leylaların oyunları hep aynı:
“Sev, âşık et, düşür peşine ve ayrıl”
Bahane sağanakları altında
Her Leyla bir yıkım
Her Leyla bir bela…
Leylalar, aşkın çekimine uğratan dolunay
Aşka tutsak Mecnunlar
Heykeller gibi ay ışığında dolanıyorken
Ellerindeki kader çizgilerinde ayrılık yazılı
Gözleri, Leylalara takılı kalmış bahar umutlarında
Bütün Mecnunları ateşe verip yakarlar
Karartılmış aşk geçitlerinde
Kurutulmuş Mecnunların külleri savrulur
Aşk denizi kıyılarına…
Ah, bu nasıl Mecnun?!
Leylaların peşi sıra çöllere düşmüyor
Leylaların aşkı uğruna dağları delmiyor
Çekip gidince Leylalar, yıkılmıyor
Perdedeki Leylalara takılmıyor
Leylaların başı bu Mecnunla dertte
Evet, Maria da bir Leyla
Ama bu Mecnun, diğerleri gibi değil
Çünkü, perdedeki Leylaları değil
Leylaları oynatan kuklacıyı görüyor
Bu Mecnun da Leylaların katili…
Ferhat Saul Aaron
hizirlayolculuk.com