top of page

"Deprem sadece doğa olayı mı, yoksa içinde hikmetleri olan, insanları ahireti hatırlatan bir afet mi? Bu kadar büyük bir depremin Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve Adıyaman'da etkili olmasında bir sır var mı? Saul Aaron Malatya evliyaları için çok mümbit bir yer olduğunu söylemişti. Evliyaların ve velilerin çok olduğu bir yerde depremin olmasını nasıl açıklamak gerekir? Menzil Tarikatı'nın ileri gelenlerinden birisinin depremi Menzil Şeyhi'nin önlediğine dair bir video var. Evliyalar ve veliler depremi önleme gücüne sahip mi, eğer varsa deprem neden Adıyaman ve Malatya'da oldu?" Emir

Bahsettiğiniz videoyu izlemedik. Fakat söz konusu video gerçekten bu iddiayı taşıyorsa, biz videodaki fikirlere katılmıyoruz. Depremin yol açtığı hasarın büyüklüğü ortada; birçok şehri etkileyerek milyonlarca insanı evsiz bıraktı, 50 binin üzerinde can kaybına neden oldu ve sayısız bina ve altyapı zarar gördü. Eğer deprem önlendiyse, meydana gelen bu hasarın mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır. Acı kayıpları, maddi hasarı görünce insan "İyi ki önlemişler, yoksa durum nice olurdu…” diyor…. Bu durumda, söz konusu iddianın gerçekliğini sorgulamak bizler için kaçınılmaz hale gelmektedir.


Kur'an-ı Kerim'de doğal afetlerle ilgili ayetler bulunmaktadır:


"Göklerde ve yerde, gece ile gündüz, insanlar için yararlı şeyler yaratan rüzgarlarda, Allah'ın gökten indirdiği, ölü bir toprakla onu canlandırdığı suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları estirmesinde ve yerdeki emrine amade bulutları yönlendirmesinde düşünen bir topluluk için ayetler vardır." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Bakara Suresi - 164. Ayet).


Bu ayet, doğal olayların Allah'ın takdiriyle meydana geldiğini ve bunların bir hikmet taşıdığını vurgulamaktadır.


Ikinci olarak dünyadaki her olay, nefis ve şeytanın etkisiyle meydana gelir. Bu durum, dünyanın bir imtihan yeri olmasından kaynaklanmaktadır. Eğer insanlıktan "nefis" alınsaydı, dünyada kötülük hiçbir şekilde olmazdı... Aynı şekilde şeytan da böyledir.


“Başınıza gelen her musibet, kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Son Ahit, Kuranı Kerim, Şûra Suresi - 30. Ayet).


Hadislerde de doğal afetlerle ilgili bilgiler bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 


"Allah'ın kullarına iki tür korku vardır: Dünya hayatında başlarına gelecek olan korku ve kıyamet gününde karşılaşacakları korku." (Müslim, Zühd 71) 


Bu hadis, doğal afetlerin dünya hayatında insanları terbiye etmeye yönelik bir hikmet taşıdığını ifade etmektedir.


Doğal afetler, dünyanın normal döngüsü içerisinde meydana gelen olaylardır ve bu afetlerin bazıları dünya üzerinde yaşayan canlılar için zararlı etkilere yol açabilir. Örneğin, sel baskınları, dünya üzerindeki su döngüsünün bir parçasıdır ve yağışların yoğun olduğu dönemlerde bazı bölgelerde zararlı sonuçlara neden olabilir. Aynı şekilde, orman yangınları da, özellikle sıcak ve kuru dönemlerde meydana gelebilir ve bu yangınlar, bitki örtüsü ve yaşam alanlarının yok olmasına sebep olabilir.


Depremler de dünyanın normal döngüsü içinde meydana gelen doğal olaylardan biridir. Kıtaların hareket etmesi ve yer kabuğundaki gerilimler sonucu oluşan enerjinin serbest bırakılmasıyla meydana gelirler. Tarih boyunca, dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen depremler, yerleşim alanlarına ve insan yaşamına büyük zararlar vermiştir. Örneğin, 1556'da Çin'de meydana gelen Shaanxi depremi ve 2010'da Haiti'de gerçekleşen deprem, büyük yıkımlara ve can kayıplarına yol açmıştır.


Dolayısıyla, depremler gibi doğal afetler, dünyanın normal döngüsü içerisinde gerçekleşir ve bu olaylar, dünya üzerinde yaşayan canlıların yaşamlarını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle, depremlerin ve diğer doğal afetlerin meydana gelmesini anlamak ve bunların insan yaşamı üzerindeki etkilerini azaltmak için bilimsel araştırmalar ve önlemler alınması önemlidir.


Fakat bu demek değildirki bu olanlar, Allah’tan bağımsız oluyor. Kuşkusuz, Allah'ın her eyleminin farklı katmanları ve anlamları bulunmaktadır. Bazı doğal afetler, bir takım canlılar için felaket niteliğinde olabilirken, diğer canlılar için faydalı ve hayatlarını sürdürebilmeleri adına önemli değişikliklere sebep olabilir. Bu durum, Allah'ın yarattığı dünyanın ve içindeki olayların kapsamlı bir düzen ve hikmetle dolu olduğuna işaret eder.


“İster kıtlık, kuraklık, deprem gibi yeryüzünde meydana gelen bir musîbet olsun, ister hastalık, açlık, ölüm gibi kendi canlarınızda, onu daha biz yaratmadan önce o bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.” Son Ahit, Kuranı Kerim, Hadid 22. Ayet).


"Başa gelen her musîbet, ancak Allah’ın izin vermesiyledir. Kim içten ve şuurlu olarak Allah’a iman ederse, Allah onun kalbini doğruya ve gerçeği idrake açar. Allah her şeyi hakkiyle bilir." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Teğabün Suresi - 11. Ayet).


İman penceresinden bakıldığında, depremde hayatini kaybeden herkes icin durum ayni degildir. Bu felaket, bir grup için tamamen kötü bir sonuçken, diğer grup için müjdeli bir haber gibi sevinç verici olabilir.


“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (Son Ahit, Kuranı Kerim, Zilzâl Suresi 7-8. Ayet).


Mesela deprem sırasında hayatını kaybeden salih kimseler şehit mertebesindedir ve ahirette büyük mükafatlarla karşılanacaklardır.


"Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Al-i İmran Suresi, 145. Ayet).


"Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Necm Suresi, 31. Ayet).


Rabbine isyan ederek ölenler için ise, hesapları kesilmiş ve tövbe kapıları kapanmıştır. 


"Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Kalem Suresi, 19. Ayet).


"Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Araf Suresi, 84. Ayet).


"Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi." (Son Ahit, Kuranı Kerim, Sad Suresi, 3. Ayet).


Geride kalan depremzedeler için de durum benzerdir. Bir zorluk döneminden sonra, bazı insanlar mekân değiştirerek, yeni yerlerde kendilerine daha bol rızık ve daha hayırlı bir hayat başlayabiliyor. Yeni başlangıçlar, onlara toparlanma fırsatı verir ve yaşamlarını daha iyi bir şekilde sürdürebilirler. Bununla birlikte, bazı insanlar da daha ağır şartlarda hayat sınavlarına devam etme durumunda kalabiliyorlar. Bu durumda, onların da sabır ve dayanıklılıklarını sınamak ve Allah'a olan inançlarını güçlendirmek için bir fırsat olarak görülebilir.


Bazı evliyaların doğal afetleri durdurabilme yetkileri vardır. Ancak, günümüzde yaşanan dönem, garipler zamanı olarak adlandırılabilir. Mekân değiştiren evliyalar ve ricalül gaybın yerine yenisi gelmiyor. Mesela kırkların sayısı tam kırk değil artık; gidenlerin yerine yenisi alınmıyor. Bu durum, bizim görüşümüze göre kıyametin en büyük alametlerinden bir tanesidir.


Şu an dünyadaki gerçek evliyaların çoğu, batında kalmış durumdadır ve olup bitenlere müdahale etmeden, bir pencereden seyreder gibi seyretmektedirler. Bu durum, dünya üzerinde yaşanan zorlukların ve sınavların arttığı, manevi değerlerin daha fazla önem kazandığı bir döneme işaret etmektedir.


Depremler olur, seller olur, yangınlar olur, kazalar olur; savaşlar olur, terör olur ve insanlar hayatlarını kaybederler. İnsanlar yaptıklarından dolayı hesaba çekilirler. Din gününde hiç kimseye haksızlık yapılmaz. Yani kurunun yanında yaş da yanmaz… Allah Adildir; her işini Adil olarak yapar; Adil olarak işlerinde hüküm verir.


Selam ve duayla…


Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com

bottom of page