top of page

Vefat edenin arkasından 40., 52. gün duası okutmak bidat mıdır? – T, İnci

Dünyaya gelen bir bebeğin alnına; “rızkı”, “eceli”, “ameli”, “iyi bir kimse mi kötü bir kimse mi” olacağı yazılır. Bu yazılanlar asla değişmez. Burada şöylesi bir sual hatıra gelebilir: “Allah, doğuştan birinin alnına “şaki” yazmışsa onun suçu nedir? Allah şaki yazdığı için Cehenneme gitmesi kaçınılmaz olmaz mı?” İşin hakikati şudur: Âlemlerin Rabbi olan Allah, kullarının ömürleri boyunca nasıl bir hayat yaşayacaklarını, ezeli ilmiyle bildiği için bu yazıyı yazdırıyor. Şayet böyle olmasaydı imtihanın bir anlamı kalmazdı... Alnına “said” yazılan Cennete, “şaki” yazılan Cehenneme giderdi… Bu da Allah’ın Adil ismine aykırıdır.


Toplumda; âlim, salih, veli bilinen bir kişi ömrünün sonuna doğru bir bakmışsınız kibre, benliğe girip kendini beğenmiş ve ameline güvenmiş… Son nefesinde de imansız gitmiş… Toplum onları âlim, salih, veli biliyor… Oysa söz konusu o kimselerin yaşantıları İslamidir… Ama benlik, kibir, gurur, büyüklenme vb. yüzünden ötelere imansız gitmişlerdir. Burada şöylesi bir sual hatıra gelebilir: “Kerametleri aşikâr olan, tayyı zaman yapan, kalp gözleri açık veliler de imansız giderler mi?” Evet, giderler… Bunun yüzlerce örneği var… Kuran hafızı, fıkıh, hadis âlimi bir kimse bir bakmışsınız ilmine, âlimliğine güvenip kendini üstün ve faziletli bir kimse sanmaya başlamış ve buna bağlı olarak da son nefesinde imansız gitmiş…


Evladı resul soyundan gelen pek çok kimse var ki seyyid nesilden olmakla üstünlük taslamaya, seyyidliğini bayrak yapıp gizli-açık övünmeye, gururlanmaya, kibirlenmeye başlamış… İnsanların seyyid diye kendilerine gösterdikleri ilgi ve hürmetten mağrur olup kibre girmişler… İşin sonunda bir bakmışsınız imansız olarak gitmişler… Günümüzün insanları şayet bir peygamberin oğlunu ya da eşlerini görselerdi onlara kurtarıcı Mesih gibi ilgi gösterirlerdi. Allah, bunu dilemez, dinin özünde böyle bir şey yoktur… Peygamberimizin s.av amcası Ebu Leheb seyyid değilmiydi? Nuh peygamberin, Lut peygamberlerin eşlerine ne oldu? Tümü de ebedi Cehennemi boyladılar…


“Allah kâfirlere Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek verdi. Bu ikisi kullarımızdan iki salih kişinin (nikâhları) altında idiler de onlara hainlik ettiler. Kocaları da Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadılar ve bu iki kadına ‘Ateşe girenlerle beraber girin cehenneme’ denildi) (Tahrim suresi, 10. Ayet).


Bayanlardan, erkeklerden bazı kimseler görürsünüz… İçki içmişler, diskoteğe gitmişler, eroin esrar kullanmışlar, kumar oynamışlar, sayısız sevgilileri olmuş, bolca zina etmişler… Her türden günahı işlemişler… Bir bakmışsınız söz konusu kişilerden kimileri, tövbe edip İslami bir hayat yaşamaya başlamışlar… Allah’a tövbeyi nasuhla tövbe edip bir daha da o günahlara girmemişler. Geçmişte işledikleri günahlardan dolayı pişmanlık duyup neredeyse geçmişteki günahlarından dolayı Allah’a ibadet etmekten hayâ eder olmuşlar… Ömür boyu kendilerini günahkâr ve değersiz bilip iki büklüm kalmışlar... Bir bakmışsınız bu kimseler son nefeslerinde imanla gitmiş… Allah bu, o büyük merhametin sahibi…


Ölüm anında iki şey olur: İmanla ya da imansız olarak ölmek. Ölünün 7., 40., 52. vb. günü ve ölüm yıl dönümü adı altında yapılan bütün ritüeller bidattir. Her bidat delalettir, sapıklıktır. Fasık olarak ölmüş bir kimseye isterse yüz defa Kuran hatmi indirin; 70.000 kelimeyi tevhid okuyun, o kimseye zerre kadar bir fayda sağlamaz…


Bu manada bir hadis “İbni Mes’ud (Allah Ondan razı olsun) demiştir ki: Rasulullah (s.a.v.) ki, sözünde, işinde doğru ve vahiyle doğruluğu tasdik olandır. Bize şöyle buyurdu: “Sizden birinizin yaradılışının başlangıcı olan temel maddeler anasının karnında kırk günde derlenip toplanır. Sonra ikinci kırk günlük zaman içinde kan pıhtısı haline döner. Sonra o kadar müddet zarfında da bir et parçası haline gelir. Daha sonra Allah bir melek gönderir de ona ruh üfürür ve şu dört şeyi yazması da emrolunur. O kimsenin rızkını, ecelini, amelini ve iyi bir kimse mi yoksa kötü bir kimse mi olacağı… Kendisinden başka gerçek ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki sizden biri cennetliklerin yaptığı işi yapar ve kendisiyle cennet arasında sadece bir arşın mesafe kalır. Sonra ana rahminde iken yazılan hüküm öne geçer ve cehennemliklerin yaptıkları amelleri yaparak cehenneme girer. Yine sizden biri cehennemliklerin yaptıkları işleri yapar ve kendisi ile cehennem arasında bir arşın mesafe kalır. Sonra ana rahmindeki yazılan yazgının hükmü öne geçer ve o kişi cennetliklerin yaptığı işleri yapmaya devam eder ve cennete girer” (Buhari, Bed’ül Halk 6, Müslim, Kader 1).


Ölen kimselerin ardından mevlid merasimleri düzenlemek ve mevlid okumak bid'attır. İslâm'da olmayan, ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecelerinde mevlid okunması, bu merasimin ibadet şekliyle icra edilmesi de bidattir.


Mevlid, halk arasında büyük bir ibadet olarak kabul edilmekte, ölülerin ruhu için mevlidler okutularak, onların günahlarının bağışlanacağı zannedilmektedir. Halkın cehaletinden ve yanlış itikatlarından istifade eden kimi mevlid okuyucuları, bir piyasa oluşturup bunu ticarî bir çıkar aracı yapmışlardır. Böylesi bir kabul ve davranışın İslami olmadığı açıktır. Böyle bir olaya vesile olan kimseler de Allah katında sorumludurlar. Merasimlerde mevlid okunmasının vazgeçilmez bir âdet haline getirilişinin sakıncalarından biri de, beşer kelâmı olan mevlidin, okunması ve dinlenilmesi ibadet olan Kur'an ile eşdeğer görülme tehlikesidir. Ölüleri hayırla anmak ve onlara dua etmek sünnette vardır. Fakat ölüler için mevlid okutup, yedinci, kırkıncı, elli ikinci geceleri tertip etmek İslâm’la bağdaşmayan bidatlardandır. Ölen birisi için devir-ıskat, yani ölünün ibadet borcunu düşürmek için mal ve para taksimi yapmak, sabun, iğne, iplik dağıtmak vb. şeytanın buyruğu olan boş işlerdendir ve bidattir.


Özetle; bir kimsenin ki Allah katında yeri yoktur ve ölüm anında imansız gitmiştir, böylesi kimselere peygamber de dua etse asla kurtuluşları yoktur. İstediğiniz kadar dua edin, hatim indirin, bunlar kesinlikle hiçbir işe yaramaz… Bir kimse ki ölüm anında imanla girmiştir, Allah katında yeri vardır, bunlar için yapılan dualar, hayırlar, nur üstüne nurdur… Fasık ve münafık kimseler için dua edenler, Allah katında mesul olurlar.


“O münafıklar için ister Allah’tan bağışlanma dile, ister dileme fark etmez. Eğer onlar için yetmiş defa bağışlanma dilesen bile Allah onları asla affetmeyecektir; çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü inkâr etmişlerdir. Allah böyle inançsızlar ve itaatsizler gürûhuna doğru yolu göstermez” (Tevbe suresi, 80. Ayet).


Nice seydalar var seydalıklarına güvenirler… Nice veliler var kalp gözlerine, tayyı zaman yapmalarına güvenirler, nice mollalar var ilimlerine, ibadetlerine sarıklarına, cübbelerine, şalvarlarına, sakallarına güvenirler. Nice bayanlar var türbanlarına, kara çarşaflarına, medrese talebesi olmalarına güvenirler ve kendilerini Cennetlik bilirler… Böyleleri iflah olmazlar… İnsan Allah karşısında kendini günahkâr bir zavallı bilmedikçe, nefsini fahişelerden daha aşağı görmedikçe, hidayeti bulamazlar…


Bir yakını ölen kişiye düşen şudur: Belli bir gün ön görmeden, kardeşine, anne, babasına, çocuğuna dua etmek… Bunda bir sakınca yoktur… Çünkü geride kalanlar ölüm anında kimin imanla kimin imansız gittiğini bilemezler, bundan dolayı da dua etmelerinde bir sakınca yoktur… Ölen kimse münafık, fasık biriyse dua etmeden önce iki kez düşünmek gerek…


Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com

bottom of page