Dini çalışmalar yaptıkça; günahlara olan meylim daha da artıyor; günahlar, eskisinden daha çok beni çekiyor… Ne yapmamı önerirsiniz? -A, Cem
Âlemlerin Rabbi olan Allah, herkese kendi nefsini bir sınav vesilesi kılmış… Nefis, olanca gücüyle kötülüğü emreden ruhani bir özdür. Bizim dışımızda, bizim, herhangi bir dahlimiz olmaksızın nefis, sürekli olarak kötülüğü emretmektedir. Namaz kılmayı, oruç tutmayı, sadaka, zekât vermeyi engelleyen nefistir. Dünya hayatını amaç edindirip var gücüyle, dünyayı ele geçirmeye insanı sürükleyen nefistir. Zinaya yaklaştıran, zina ettiren, cinsel sapkınlıklara ve yönelimlere iten de nefistir. Nefis, Allah’a iman etmez. Nefis, hem kâfirdir hem de münafıktır. Nefis, gece gündüz demeksizin bir dakika bile gaflete düşmeden olanca gücüyle sürekli kötülüğü emretmektedir. Şayet Allah, bir kişiyi nefsin kötülüğünden korumamışsa o insanın günaha girmesi kaçınılmaz son olur. Peygamberler, evliyalar, salihler bile, nefsin şerrinden hep Allah’a sığınmışlar…
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir, dedi”(Yusuf Suresi, 53. Ayet).
Kuranı Kerimde; Yusuf Aleyhi selamın, evli bir bayanla zinaya yaklaşma kıssası anlatılıyor. Acaba, bu kıssa niçin anlatılıyor? Tabii ki de evli de olsalar, takva sahibi Mümin de olsalar, şehvete bağlı sınamalar sonucunda, günaha girip zinaya yaklaşabileceklerini kendilerine anımsatmak için… Böylesi günahlara giren takva sahibi Müslümanlar, hiç de az değil... İşin bir de şöyle bir yönü var: Böylesi günahlara girmiş ya da yaklaşmış biri, tövbeyi Nasuh’la, bu günahlara bin pişman olmuşsa bu günah, onun hakkında bir rahmete de dönüşebilir... Çünkü böylesi bir kimse, ömür boyunca kendini günahkâr bir kul olarak görür ve kendini beğenerek tepe taklak gitmeden kurtulur. Öyle veliler vardır ki Allah, kendilerini böylesi günahlara yaklaştırır… Belki zina etmezler; ama zinaya yaklaşabilirler. Böyle olmasaydı ne olurdu? O veli, kendini beğendiği için yolun sonunda helak olabilirdi… Günaha girmeyip kendilerini iyi bir kul olarak ön gören nice İslam âlimleri, nice veliler; kendilerini beğendikleri için son nefeslerinde imansız gitmişler… Buradan şöyle bir sonuç da çıkmaz: “Günaha girelim, zinaya yaklaşalım ki kendimizi beğenerek helak olmayalım…”
Ruh; sevişmeyi çok aşırı sever; nefis de cinsel ilişkiye girmeyi… Sevişmeyi çok sevmek, bütün ruhlarda egemen... Bundan dolayıdır ki ruh, sevişme sahnelerine bakmaktan kesinlikle çok büyük bir haz alır… Ruhun bu yöneliminden dolayı; dindar, âlim bilinen nice kimseler, cinsel içerikli uygunsuz filmleri izleme bağımlısı olmuşlar… Yalnız dindarlar mı? Hayır… Bu, her insan için geçerli… Bunun önüne geçmenin bir yolu var mı? Evet. Sabır. Haramlardan sakınmak ve helal dairede kalıp bu gereksinimleri karşılamak…
“Ant olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbinden bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır”(Yusuf suresi, 25. Ayet).
Dünya hayatında, Âdemoğullarının, Havva kızlarının günahlara girmeksizin hayat sürmeleri kesinlikle mümkün değil, bu, eşyanın tabiatına aykırı… Bazıları şöyle diyebilirler: “Ben zinaya yaklaşmıyorum, günaha girmiyorum, cinsel içerikli uygunsuz filmlere de bakmıyorum...” Onlar da bütün günahların başı olan “Dünya sevgisinin, dünyayı amaç edinme” yolunun yolcuları olabilirler. Milyarlarca günah türü var ve nefis taşıyan insanların, bu günahlardan herhangi birine girmeme olasılığı kesinlikle yok…
Aşırı günahlara girmiş bazı kimseler de şöyle derler: “Esrar, eroin içtim, zinaya yaklaştım, zina ettim, diskoteğe gittim, yıllarca cinsel içerikli filmler izledim, ibadet yapmadım, faiz yedim, yalan söyledim, her türden ahlaksızlığı yaptım, şüphesiz ki Allah katında benim yerim yoktur, benim kurtuluşum mümkün değil ve ben, kaybedenlerden oldum.” Böylesi düşünceler, kesinlikle İslam’la bağdaşmıyor. İşlenen günahlar ne kadar büyük olursa olsun Allah’tan kesinlikle ümit kesilmemeli; çünkü Allah, bütün günahları affeden, bağışlayan ve çok merhamet edendir. Burada önemli olan, tövbeyi Nasuh edip bir daha böylesi günahlara girmemeye kararlı olmaktır. İşlediği günahlar ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın rahmetinden kesinlikle ümit kesilemez… Allah’ın rahmetinden ümit kesenler, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın indirdiği ayete iman etmeyip küfre gitmiş olurlar… Hiçbir günah; Allah’ın rahmetinden, merhametinden kesinlikle daha büyük değildir…
“De ki, Ey kendilerinin aleyhine günahta aşırıya giden kullarım! Allah’ın rahmetinden sakın ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Zümer Suresi 53. Ayet).
Şayet İslami hayat yaşayan, Allah’ı çokça zikreden biriyseniz; nefis Allah’ın nurundan rahatsız olup ortaya çıkar. Nefis, ortaya çıkınca da şehvet ve sapkın duyguların bütün benliği kuşatması, günaha yönlendirmesi kaçınılmaz bir son olur. Aslında bu durum, nefsin ıslah olduğunun, onarıldığının bir göstergesidir. Tıpkı cerahate neşter vuran bir doktorun yarayı sağaltımlaması gibi… Dini çalışmalar yaptıkça, Allah’ı çokça zikrettikçe şehvet hislerinin patlak verip insanı günahlara itmesi, nefsin nur alarak ıslah olduğunun güçlü bir kanıtıdır. Ne yapılabilir? Sabır, günaha düşülmüşse tövbe ve istiğfar… Dua edip nefsin şerrinden Allah’a sığınmak… Nefsi, ciddiye alıp üzerinde durmamak…
Allah, bir kulunu sevdi mi, nefsinin kötülüğünü kendisine tanıtır; Allah bir kulunu sevmedi mi kendini günahsız, hatasız bir kul olarak gösterir, kendini beğendirir ve sonra da helak eder…
Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabi olan Allah bilir…
SÜREYYA HADİ ÜLKER
Hizirlayolculuk.com