Sözler 25
Gerçekliğe adım atmadan onu hayal etmek, iyi bilme sanısının kökleşen yanılması…
Önemli olan öldükten sonra nereye gömüleceğimiz değil; O’nun katındaki yerimizin ne olduğu...
Yetingensizlik; şükürsüzlüğü, o da ruhsal sorunları çağırır.
Başarısızlıklarınızın nedenini başkalarında aramak bir mantıksa, başkalarının başarısını da sizde aramanız gerekmez mi?
Görmenin derinliği bakmakta yoktur; her insan bakar; ama göremez…
Yıldız olmayı umuyorsanız, güneşle aynı yörüngede bulunmalısınız.
Hırs; lapa lapa yağan kara benzer, mevsimsiz yağan karlar hüzün getirir.
Gelecek günlerin saatini doğru kurmayanlar; pişmanlık sayrısına yakalanırlar.
Yanlış giden işlerin ardında, benliklerin ayak sesleri vardır.
Yarınlar; yorgun, bezgin, umutsuz kimseler için altın tepside fırsatlar sunmaz.
Şu yaşamda kimilerinin yalnızca istekleri vardır; kimilerinin de alın terleri…
Alışkanlıklar; iyi denetlenmezlerse zaman içinde özü kaybetme riskini ortaya çıkarırlar.
Başkalarının hayatlarını kendi hayatlarıyla kıyaslayıp duranlar; zamanla isyan merdivenine adım atıp kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
Şu yaşamda; amaçları olanlarla, istekleri olanlar aynı değil...
Sesinizin duyulması için konuşmayı kesip sessiz kalmayı başarmanız gerekli…
Bizce, ortada neden-sonuç ilişkisiyle yaratılmış bir âlem yoktur; âlemlerde yaşam süren varlıklara, algısal bir benzetim (simülasyon) hassası verildiğinden, içinde bulundukları evrenleri neden-sonuç ilişkisiyle algılıyorlar.
Tartışmalarda; sözcüklerin bir konaktan sonra anlamını yitirmesinin gerekçesi, sözcüklerin yetersizliği değil, karşıdaki kimsenin algı özürlü olması…
İnsanlar; seçtikleri yolun koşulları içinde kendi hayatlarının eserini yazar, ahirette de okurlar.
Sınırlı algılı geçmiş bilgelerin gelenekleri; yaşayanlar üzerine bir kurşun kütle gibi çöker.
Kutsallık; dünyevileşmeye dayanak yapılınca öz gider, kabuk kalır.
Yeninin ilk görünümü parlak ve çekicidir; antikanın değeriyse görkemli eskiliğinde…
Endemik çaresizlik; olmayacağı oldurmaya, gelmeyeceği getirmeye çabalamanın bir sonucu…
Veliler; hiç kimseye hidayet veremezler, yalnızca hidayete götüren yolları gösterirler.
Fiziksel çekiciliğe; akıl ve edep eşlik etmeyince, fitne kasırgalarının patlak vermesi kaçınılmaz bir son olur.
Yaşam döngüsünde hiç kimse bir diğerin ilk aşkı değildir; olsa olsa ilk evliliği olabilir.
Affeden erdemli, sabreden, O’na yakındır; bir insanı kendisi yapan şeyse vazgeçtikleridir.
Allah’ın dostu olamayabilirsiniz; ancak O’nun düşmanı olmamak sizin elinizde…
Kalbinizde; dürüst, erdemli, imanlı, saygın kimselerin sevgisi, yavaş yavaş yok olmaya yüz tutuyorsa ve kendilerinden uzaklaşıyorsanız ebedi hüsrana uğramanın eşiğine adım atmış olmanızdan korkulur…
Allah’ın düşmanı olmanın en kestirme, en güvenilir yolu; O’nun velilerine gizli-açık düşmanlık etmek…
Kimleri ne ölçüde sevecekleri, kimlere kalbinde yer verecekleri, kimlere dua edecekleri, kimlere nasıl davranacakları kendi özgür iradelerine bağlı olanlar; kesinlikle gerçek “velilerden” olamazlar.
Hararetli, gereğinden fazla uzun süren tartışmaların yenileni, her iki taraf…
İyiliğin getirisi, bereketi, sevabı; ondan hiç kimseye söz etmemekte saklı…
Aşk fitnesi ebedi uykudadır, onu uyandıransa hislere eşlik eden gözler…
Kâfir denerek aşağılanan yabancılar içinde; öylesine temiz yaradılışlı, öylesine üstün edep sahibi kimseler gördüm ki evliyaya benziyorlardı…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com