Sözler 32
Aşk; sonsuzun, hep sonlu olanı yakıp kül ettiği bir kurmaca…
Kaygılar; bir sorun ortaya çıkacak, kötü bir şeyler olacak tasalarının öz evlatları...
Oluruna bırakmakla, oluruna bırakılmak aynı şeyler değil…
Bir kere aldanmışsan bu doğal; ama üç defa aldanmışsan bu, çok kuşkulu bir durum…
Kaygılardan kurtulmaya çabaladıkça, kaygılar seni daha fazla yakalar.
Bekârlar evlenemediklerine, evliler de evlendiklerine pişmanlar… Ne denir buna? Denkleştirememe yasası…
Yağda kızartılmış patates kadar… Ne? Seviyorum mu, Allah belanı versin mi?
Kadınların bir araya gelip kek, pasta, kısır yiyip neşeli, bol kahkahalı sohbet yapmalarına çok şaşırıyorum. Acaba, onca hayat sorunları içinde bunu nasıl başarabiliyorlar?
Hayat; dünyadaki insanlara lisan-ı haliyle şöyle der: “Size şiddetli birkaç yumruk vurup yüzünüzü gözünüzü darmadağın edeceğim. Siz de, gözünüzü kapayıp deniz sahilinde sevgilinizle baş başa oturup mutlu olduğunuzu hayal edin…”
Bugünlerde canı sıkılan birçok kimse “evliya” olmak istiyor.
Üzüntüler ve pişmanlıklar mazide; umutlar gelecekte yaşatır… Olan?.. Bu güne…
Sevdiği her şey paramparça olmuştu, yana yakıla “yeryüzünde bir yabancı” adamı arıyordu...
Her yüz, kendi karakterine aykırı maske taşır…
Hep, içine yalan karışmış gerçeklerin peşinden koşmuştu, derken tek yönlü bir yol levhası karşısına çıktı. Levhada “Yolun sonu…” yazıyordu.
Her ırmak, denize ulaşamaz…
İstiridyeler suda yaşarlar; ama yüzme bilmezler, yerlerinde sabit kalır, sabırla sinelerinde inci yetiştirirler…
Ah, şu, (ama) bağlacı nelere kadir değil ki?
Yakınlık; baş döndürücü ve ürpertici, uzaklıksa bir umut…
Aradığın aşkı bulduğunda, belki de yaşın doksana basmış olacak. Kim gömecek seni? Sanırım kadınlar bunun için doğuruyorlar…
Kadının, eşinden duymak istediği aşk sözü şuydu: “Yalancı, alçak bir insan olmana karşın senin için deli oluyorum…”
Saf elmasın içine, ışıktan başkası giremez ve bu elmasların yansıttıkları, aldıkları ışıktan fazladır. Velilerin kalbi de işte böyle…
İpeksi bir yalnızlığa büründük, kelimeler mahcup ve ürkek… Rabbim, içten gelen sevgilerin, hasretle bakan gözlerin sessizliğini koru…
Ne kadar tuhaf değil mi? Hep en yakınlarınızdan oklama hedefi oluyorsunuz…
Sonuçta, mutlaka alınyazısı kazanır…
Benzer sorunlarla; küçük küçük ufalmış, parçalara bölünmüşlerdi. Arkalarına bakınca, kendilerinden başka bütünler gördüler…
Adamın karnı toktu, beyni boş… Şimdi sıra, bir Allah dostu bulup evliya olmaya gelmişti…
Çok az kaldı, bir adım daha…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com