GAVSUL AZAM ES-SEYYİD ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN EMİR ERİ ÖMER’LE İLGİLİ BİR HATIRA VE EMİR ERİ ÖMER’DEN BİR ZİKİR ÖNERİSİ…

Yıllar önce olayı yaşayan birinden dinlediğim bir hatıra: 

“Bir elbise satış mağazam vardı. İşlerim çok iyiydi. Bir kamu görevlisi memur, mağazadan alış veriş yaptı. Alış veriş için senet yaptık. Borcunu düzenli olarak ödedi… Borç bittikten sonra yeni bir alış veriş yaptı… Çok yüklü bir alış verişti bu… Kendisine senet yapmadım, çünkü çok güven verici biriydi… Ancak dolandırıcıymış, borcunu ödemedi… Mahkemeye verdim, borcunu ödediğini söyledi… Senet olmadığı için mahkeme beni haksız buldu, bir de suç uydurduğum için bana hapis cezası verdi… Hem malım elimden gitti hem de hapis yatmam söz konusuydu… 

Mağazamda onlarca insan çalışıyordu, ekonomik iflasın eşiğine geldim… Çalışanların ücretlerini ödeyemeyecek duruma düştüm… Herhangi bir tarikata bağlılığım yoktur… Sadece namazlarını kılmaya çalışan kendi halinde biriyim. Hukuki olarak yapacağım hiçbir şey yoktu… Avukatım, hapis yatmamın kaçınılmaz olduğunu söylüyordu… Dosya Yargıtay’da idi…

İstanbul’a gidip Eyüp Sultan Hazretlerine durumu şikâyet etmek geldi içimden… Otobüs biletini aldım, İstanbul’da Eyüp Sultan Türbesine geldim… Sabah namazı sonrasıydı… Dua ettikten sonra şöyle dedim. “Ey Allah Resulü’nün dostu, başımdan şöyle şöyle bir olay geçti… İflasın eşiğindeyim. Çağam, çoluğum ve yanımda çalışan insanlar var. Allah’ın izniyle bana yardımcı olun…” dedim… 

Arkamda bir rüzgâr hışırtısı oldu sanki… Başımı geriye çevirip baktım. Dolunay gibi bir nurun içinde iri yarı, uzun boylu, heybetli birini gördüm… Ürperdim… Bana “ Senin işini Kırşehir’de yaşayan Ömer Efendi çözer… Onun yanına git.” dedi ve bana Ömer Efendinin yaşadığı şehri ve evini tarif etti. Bir anda gözden kayboldu… Hiç vakit kaybetmeden hemen bilet alıp Kırşehir’e gittim… Tarif edilen camide sabah namazını kıldım. Namaz çıkışında bir yaşlı amcaya “ Bu camiye Ömer Efendi diye biri geliyor mu? Kendisi Zaman Apartmanında oturuyormuş…” dedim. Yaşlı amca eliyle bir apartmanı işaret etti… “Ömer Efendi, dizlerinden biraz rahatsız… Sabah namazlarına pek gelemiyor… İşte şuradaki Zaman Apartmanında oturuyor.” Dedi. Çok heyecanlanmıştım… Amcaya teşekkür ettim. Camii parkında oturup sabah olmasını bekledim… 

Sabah olunca heyecanla kapı zilini çaldım… Kapıyı sakallı bir dede açtı… Gözleri ışıl ışıldı… Bana ismimle hitap etti: “Mehmet, biz seni daha erken bekliyorduk… Neden geç kaldın?” diye sordu… Saygıyla elini öptüm… Kahvaltı verdiler… Olup biteni kendisine bir güzel anlattım… Bana “ O gördüğün mana âleminin sultanı Eyüp Sultan Hazretleriydi… Onun gibi bir generalli bırakıp da bizim gibi değersiz birine mi geldin?” dedi… Ben “Bana sizi söylediler, ben sizi tanırım.” Dedim. Gülümsedi… Ömer Efendi bir müddet sonra “Hiç merak etme evladım, Allah’ın izniyle Yargıtay’da berat edeceksin…” dedi… ( Dediği gibi de oldu, Yargıtay’da görülen davadan berat ettim.)

Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin emir eri olduğunu, birlikte savaştıklarını, Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin savaştaki eşsiz kerametlerini anlattı… Benimle ilgili bazı şeyler de söyledi… Akıl almaz, olağanüstü bir keşfi vardı… Elini öpüp kendisiyle vedalaşarak eve döndüm…

Bira ara; Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Emir Eri Ömer Efendi bana manevi sırları çok büyük olan bir tespihten söz etti ve şunları söyledi:

“Şeyh Osman Nuri Hazretleri bana bir ders tarif etmişti… Bu dersi, ayda bir,  olmuyorsa yılda bir, o da olmuyorsa ömürde bir defa yapın… Bu zikir sizlere akıl sır erdirilemedik dereceler kazandırır, çok büyük sırları vardır… Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin okumamı söylediği ders: 2500 Besmele, 1001 İhlası Şerif” dedi…

Ömer Efendiye Allah’tan rahmet diliyoruz… 

Şefik Bora Yurdagül

Hizirlayolculuk.com