top of page

KADINLI ERKEKLİ BİR ARAYA GELİP, EVLİYALARIN ÖLÜM YILDÖNÜMLERİNDE DEFLE İLAHİLER SÖYLEYİP, MEVLİD, KURAN-I KERİM OKUTARAK YEMEK DAĞITMANIN ŞERİATTAKİ VE SÜNNETTEKİ YERİ NEDİR?

Tarikat-ı Aliyye, şeriata, sünnete sımsıkı bağlı olan, ashap efendilerimizin, Salihlerin, sıddıkların, muvahhidlerin yoludur. Bu yolun özünde şeriata ve sünnete uygunluk vardır ve bu yolun özünde zerre kadar şeriata aykırı bir muamele de bidat da yoktur!

Sorularla Gavs’ul-sakaleyn Es- Seyyid Şeyh Osman Nuri-yi Bağdadi Hazretlerinin Tarikatı ve Güncel Konular

KADINLI ERKEKLİ BİR ARAYA GELİP, EVLİYALARIN ÖLÜM YILDÖNÜMLERİNDE DEFLE İLAHİLER SÖYLEYİP, MEVLİD, KURAN-I KERİM OKUTARAK YEMEK DAĞITMANIN ŞERİATTAKİ VE SÜNNETTEKİ YERİ NEDİR?

Fahr-i kâinat, Seyyid’ül beşer, Sahib’ül şeriat Hazreti Peygamber Efendimize s.a.v ve Onun güzide âl-i beytine salat u selamlar olsun...


Âlemlerin Rabbi olan Allah, Seyyid’ül beşer, Sahib’ül şeriat Hazreti Peygamber Efendimize s.a.v yüce Kuran-ı Kerimi indirmiştir. Bu yüce kitapta yazılan ayetler; bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Vahid’ül Kahhar olanın kelamıdır, Allah tarafından da korunmuştur. İslam şeriatının temel kaynağı, Kuran-ı Kerimdir. İkinci kaynak da Seyyid’ül Beşer Peygamber Efendimizin s.a.v sünnet-i seniyesidir. Bilesiniz ki bu yüce İslam dini, Âlemlere rahmet olarak gönderilen, Peygamber Efendimiz ile s.a.v kemale ermiştir. Onda hiçbir noksanlık da yoktur!


Seyyid’ül beşer Peygamber Efendimiz’de s.a.v, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın indirdiği şeriatın en güzel en kâmil örnekleri vardır…


“Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikreden kimseler için Resulullah en güzel örnektir.” (1)


Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın indirdiği dinde, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetinde, ölüm yıldönümü kutlaması diye bir şey yoktur, böylesi bir uygulama bidattir, sapıklıktır! Müminler, herhangi bir konuda anlaşmazlığı düştüklerinde bakacakları ilk temel kaynak, şanı çok yüce Kuran-ı Kerimdir, sonra da Peygamber Efendimizin s.a.v sünneti, daha sonra da hulefâ-yı râşidînin (dört halifenin) içtihadıdır.


“Herhangi bir ihtilâfla karşılaştığınızda size düşen görev, benim sünnetime ve hulefâ-yi râşidînin sünnetine uymaktır.”(2)


Kuran-ı Kerimde, İslam şeriatında Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetinde, hulefâ-yi râşidînin içtihadında “ölüm yıldönümü” kutlaması diye bir uygulama kesinlikle yoktur! Böyle bir muamele Allah’ın indirdiği dine, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine, hulefâ-yi râşidînin sünnetine tümüyle aykırıdır, bidattir, sapıklıktır, şeriatın emirlerine, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine başkaldırmaktır!


Ölüm yıldönümü kutlayanlar kendi lisan-ı halleriyle Adeta şöyle derler: “Bu din, Allah’ın indirdiği şeriatla, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetiyle kemale ermemişti, bazı kısımlar –haşa- eksik kalmıştı, onu da biz tamamladık…”


Her bidat, Peygamber Efendimizin s.a.v bir sünnetini yok eder. İslam şeriatında, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetinde kabir ziyaretinin nasıl yapılacağı açıkça bellidir. Ölüm yıldönümü etkinliği yapanlar, Peygamber Efendimizin s.a.v kabir ziyaretiyle ilgili sünnetini göz ardı edip Allah’tan korkmadan dinde olmayan yeni bidat icatlar ortaya çıkarıyorlar. Bunun adına dahi hiç utanmadan “güzel bidat” diyorlar…


Kıyametten önce bidatler her tarafı istila edecek, Kuran-ı kerime ve sünnet-i saniyeye uyan muvahhidler, bidat ehli kimseler tarafından bozgunculuk yapmakla suçlanacaklar, Kuran-ı Kerim hükümleri, sünnet-i seniye ve din, garip kalacak ve garip de gidecek…


“Resul size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun! Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.” (3)


Ölüm yıldönümü kutlayanlar; Allah’ın indirdiği Kuran-ı Kerime, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine itaat etmedikleri, dinde yeni bidat icatlar ortaya çıkardıkları ve böylesine bidatleri benimseyerek hoş gördükleri için; her an, bütün amellerinin boşa çıkma riski ile karşı karşıyalar…


“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.”(4)


Kim ki Seyyid’ül beşer Resulullaha s.a.v itaat ederse hakikat noktasında Allah’a itaat etmiş olur. Peygamber Efendimize s.a.v itaat da şeriata ve sünnete bağlılıkla olur. Bidatlerin her türlüsünü reddedip şeriata, sünnet-i seniyeye sımsıkı bağlı kalan muvahhidler, sonsuz cennet yurdunda peygamberler, sıddıklar, şehitler, salihler, evliyalarla birlikte olacaklar… Bu, Allah’ın vaadidir ve Allah, asla vaadinden dönmez…


“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler; onlar ne güzel arkadaşlardır!”(5)


Ölüm yıldönümü adı altında yapılan etkinliklerin tümü, şeriata, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine tümüyle aykırıdır ve çok çirkin bir bidattir, sapıklıktır! Evliyaların ölüm yıl dönümlerinde, kadınlı erkekli bir araya gelmek, def çalmak, ilahiler söylemek, mevlid okutmak, yemek dağıtmak, Kuran-ı Kerim okumak Allah’ın dinine, şeriatına, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnet-i seniyesine savaş açmaktır, Allah’ın yüce dinine ve Resulünün sünnetini ortadan kaldırma isyanıdır! Kim ki ölüm yıldönümü adı altında şeriatta, sünnette yeri olmayan böylesine bidat işleri yaparsa ve bu bidatleri de hoş görürse onlara içinde ebedi kalacakları Cehennem ateşi vardır! Çünkü onlar, şeriata ve Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine karşı gelmektedirler.


“Allah’a ve Resulüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.”(6)


Kuran-ı Kerimde, şeriatta, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetinde, hulefa-yı raşidinin (dört halife) içtihadında yeri olmayan ölüm yıldönümü kutlamaları, sinesinde uğursuzluk, zulmet, azap, lanet barındıran çok çirkin bidatler halkasından bir halkadır. Kimi sufiler sanırlar ki evliyaların ölüm yıldönümü etkinliklerine katılmak, bağlı oldukları mürşide bir vefadır, mukaddes bir görev ve sorumluluktur. Ölüm yıldönümü kutlamaları kimilerinin dini ve şeriatı haline gelmiş… Şeriata, sünnete aykırı bir şekilde; on binlerce insan, kadınlı erkekli bir araya gelip ölüm yıldönümü etkinliğine katılıyorlar. Bunu da seve seve, isteyerek yapıyorlar ve bu bidatlere dahi gönül rızasıyla taraftar oluyorlar. Hatta ölüm yıldönümü etkinliğine ne kadar katılım fazla olursa o kadar gururlanıp onurlanıyorlar. Mukaddes bildikleri yemekten, ekmekten, evliya taşından, toprağından, suyundan alıp şifa ve bereket niyetiyle evlerine götürüyorlar. O sufilere “Allah’ın indirdiği dine, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine uyun, ölüm yıldönümü kutlamaları şeriata, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine aykırı olan çok çirkin bir bidattir, yapmayın!” desen onlar “Bizler atalarımızdan, derviş büyüklerimizden gördüğümüze uyarız. Neden bidat olsun? Siz şeyhin ailesinden, falanca derviş büyüğümüzden daha mı iyi bileceksiniz?” der, sizi azarlarlar. Hatta azarlamakla kalmaz, evliyaya düşman olmakla sizi itham edip meclislerinden kovarlar.


“Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız.” dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa?!” (7)


Kim olursa olsunlar, hiçbir bidat ehli yoktur ki Peygamber Efendimizin s.a.v bedduasını almamış olsunlar. Peygamber Efendimizin s.a.v lanetini alan bidat ehli kimseler, asla kurtuluşa eremezler ve iki cihanda da zelil ve perişan olurlar. Çünkü Seyyid’ül Beşer Peygamber Efendimizin s.a.v bedduası asla yerde kalmaz…


“Bid’at çıkarana da, onu himaye edene de lanet olsun! Bid’at çıkarıp, onunla amel edenlere lanet olsun!”(8)


Bir fitne eseri olarak dinde, tarikatlarda bidatler ortaya çıktığında, korkularından bidat ehli kimselere ses çıkarmayıp suspus kalan ilim sahibi kimseler, sufiler, kesinlikle Seyyid’ül beşer Peygamber Efendimizin s.a.v bedduasına uğrayıp helak olacaklar! Çünkü böylesi kimseler, bile bile Kuran-ı Kerim hakikatini, şeriatın emrini, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetini gizlemiş olan korkak zalimlerin ta kendileridirler! Allah’ın laneti böylesi korkak âlimlerin ve sufilerin üzerine olsun!


“Bidatler yayıldığı zaman ilmi olanlar bunu açıklasın. Eğer açıklamayıp ilmini gizlerse Allah’ın indirdiği Kur’an’ı gizlemiş olur. Bidatler çıkınca âlim ilmini açığa çıkarsın! İlmini açıklamayan âlime lanet olsun!” (9)


Tarikat-ı Aliyye, şeriata, sünnete sımsıkı bağlı olan, ashap efendilerimizin, Salihlerin, sıddıkların, muvahhidlerin yoludur. Bu yolun özünde şeriata ve sünnete uygunluk vardır ve bu yolun özünde zerre kadar şeriata aykırı bir muamele de bidat da yoktur!


Ahir zamanda; bir fitne eseri olarak bidatler; bütün İslamî cemaatleri, tarikatları bir virüs gibi hızla kuşatacak, bidatlere girmeyen insanlar azlardan da az kalacaklar ve bidat ehli kimseler tarafından hor ve hakir görülüp aşağılanacaklar.


Ey şeriatta, sünnette yeri olmayan bidat işler ortaya çıkarıp bunu hoş gören fasıklar güruhu! Ey, tarikat-ı Aliyyeyi bidatlere bulandıran Rafızi meşrep sufiler! Ey Allah’ın şeriatına, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine başkaldıran asiler! Kim olursanız olun, hangi soydan gelirseniz gelin, iyi biliniz ki bidat işleyip durdukça, bidatleri hoş görüp bidatlere taraftar oldukça kesinlikle iflah olmayacaksınız! Ant olsun ki sizleri, Peygamber Efendimizin s.a.v lanetinden; Allah’ın çetin azabından ne evliyalarınız ne de bidat ehli sufi büyükleriniz kurtarabilecekler! Bidatleri terk etmedikçe, tövbe edip pişman olmadıkça; namazınız, orucunuz, zikirleriniz, Haccınız, farzınız ve nafileniz asla kabul olmayacak! Tereyağından kılın çıktığı gibi iman dairesinin dışına çıkacaksınız! İmanla bu dünyadan göçüp gitmek de sizlere asla nasip olmayacak! Şu yeryüzünde, Allah’ın dinine, şeriatına, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine başkaldıran bidat ehli kimselerden daha zalim kim vardır?!


“Bir bidat çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tövbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur. Allahü Teâlâ, bidat ehlinin ne duasını ne zekâtını ne haccını, ne namazını, ne de sadakasını kabul eder, yağdan kıl çıkar gibi dinden çıkar.”  (10)


Âlemlerin Rabbi olan Allah; şeriata, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine başkaldıran bütün bidat ehlinin düşmanıdır. Bidat ehlini seven, onların meclislerinde kendileriyle oturup kalkan, kendilerine sevgi, şefkat gösteren kimseler, onlarla aynı kaderi paylaşırlar. Öfke, yalnızca Allah içindir. Bidat ehli kimseleri sevmemek, onların meclislerinden uzak durmak, kendilerine sert davranmak iyi biliniz ki Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetidir ve emridir! Çünkü kim olursa olsunlar, hangi soydan gelirse gelsinler Allah, bütün bidat ehlinin amansız düşmanıdır. Allah’ın kendilerine düşman olduğu kimseler de asla iflah olmazlar!


“Bid'at ehline sert davran! Allahü Teâlâ, onlara düşmandır!”(11)


Ümmet-i Muhammed, ahir zamanda yetmiş üç fırkaya ayrılır. İçlerinden yalnızca bir fırka kurtuluşa erer. O zümre de hiç kuşku yok ki şanı yüce tarikat-ı Aliyye fırkasıdır. Tarikat-ı Aliyye Caddesi, şeriata, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine sımsıkı bağlı olan muvahhidlerin yoludur. Bu tarikatın bünyesinde, zerre kadar olsun şeriata, sünnete aykırı bir şey yoktur! Kim ki Tarikat-ı Aliyye caddesinde olduğunu iddia ediyor, ona düşen şey şariata, sünnete sımsıkı bağlı kalmak, bidatlerin her türlüsünü, iyisini de kötüsünü de reddedip bunlara taraftar olmamak, Allah’ın düşmanı olan bidat ehli kimselerin meclislerine gitmemektir! İşte böylesi kimseler, kurtuluşa eren muvahhidlerin ta kendileridir! Tarikat-ı Aliyye büyükleri; Peygamber Efendimizin s.a.v ve güzide ashabının izinde giderler ve şeriata aykırı olan bütün filleri, bidatlerin her türlüsünü reddeder!


“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır, yetmiş ikisi cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Ashabımın yolunda gidenlerdir.”(12)


Bütün bidat ehli sufileri ve onların meclislerini, ansızın Allah’ın azabı kuşatır, Peygamber Efendimizin s.a.v laneti kendilerini yakalar. Bidat ehli sufilerin sohbet ve zikir meclislerinde Allah’ın feyzi, nuru, yardımı kesilir, her biri bir belaya müptela olup inim inim inlerler ve iki cihanda da zelil ve perişan olurlar. Onların “medetleri” hep boşa çıkar, Tarikat-ı Aliye büyükleri, kendilerinin üzerinden el çekerler, böylece kendi halleriyle baş başa kalırlar. Öyle zaman gelecek ki bidat ehli sufiler, birbirlerinden yüz çevirip kaçacaklar, birbirlerine düşecekler. Halifelik kavgası yapacaklar. Bidat ehli sufilerle, sohbet, zikir meclislerinde bir araya gelmek; sevimsiz, nursuz, samimiyetsiz, uğursuz, lanetli iğreti bir hale dönüşecek… Yolun şeriata bağlı sufileri, onlarla bir araya gelmemek, nursuz yüzlerini görmemek için köşe bucak kendilerinden kaçacaklar, dergâhların, sohbet meclislerinin kapılarına kilit vuracaklar, sohbetleri, zikirleri iptal edecekler, kendilerinden uzaklara kaçacaklar… Bidat ehli sufilerin aralarındaki kardeşlik, dostluk bağı yok olacak, birbirlerini yiyip duracaklar. Bu, bütün bidat ehli kimselerin kaçınılmaz sonları… Hiçbir bidat ehli kimse yoktur ki üzerlerinde korkunç ve gaybi bir ses açığa çıkmış olmasın ve bir anda zelil ve perişan olup çer çöp gibi savrulup gitmesinler… Böylelerinden her biri, bir belaya uğratılırlar ve o dertle inleyip dururlar. Bu, bütün bidat ehlinin kaçınılmaz sonudur… Ta ki bidatlere tövbe edip, Allah’ın şeriatına, sünnet-i seniyesine sımsıkı sarılana kadar…


“Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler!”(13)


Bütün bidat ehli sufilerin üzerlerinden, Cenab-ı Allah’ın yardımı kesilir; kendi halleriyle baş başa kalırlar; çünkü bidat ehli kimseler, Allah’ın düşmanlarıdırlar. Üzerlerinde, Peygamber Efendimizin s.a.v beddua lanetinden bir zulmet bulunur. İtici, kaba ve sevimsiz olurlar. Onların sohbet ve zikir meclisleri, nursuz ve uğursuzdur; dedikodu ve gıybet ocağı gibidir… Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, gizli açık niyaz ederiz ki bizleri bidatlere girme fitnesinden, bidat ehlini sevmekten, kendilerinin meclislerinde oturup kalkma belasından ism-i azamı hürmetine, Seyyidü’ül Beşer Peygamber Efendimizin s.a.v hatırına bizi muhafaza buyursun. Şanı çok yüce ve üstün olan Tarikat-ı Aliye yolunun; şeriata, sünnete sımsıkı bağlı olan; bidatlerin her türlüsünden uzak duran muvahhid sufilerine selam olsun…


Anlattıklarımızın en iyisini Allah bilir.


Kod Adı: Tufan


Kaynaklar

1.Ahzap suresi, 21. Ayet.

2.Müsned, IV, 126, 127; Dârimî, “Muḳaddime”, 16; İbn Mâce, “Muḳaddime”, 6; Ebû Dâvûd, “Sünnet”,

5; Tirmizî, “ʿİlim”, 16

3.Haşr suresi, 7. Ayet

4.Muhammed suresi, 33. Ayet

5.Nisa suresi, 69. Ayet

6.Tevbe suresi, 63. Ayet

7.Bakara süresi, 170. Ayet

8. Dare Kutni, Sahih-i Buhari

9. İbni Asakir, Deylemi

10.İbni Mace, Deylemi

11.İbni Asakir

12. Tirmizi

13.Yasin suresi, 29. Ayet

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page