top of page

Dervişlere ilahi yardımların; nur ve feyizlerin gelmemesinin nedenleri nedir?

Dervişlere ilahi yardımların; nur ve feyizlerin gelmemesinin nedenleri nedir?- SAİD SEFA

Sorularla Gavs’ul-sakaleyn Es- Seyyid Şeyh Osman Nuri-yi Bağdadi Hazretlerinin Tarikatı ve Güncel Konular

Dervişlere ilahi yardımların; nur ve feyizlerin gelmemesinin nedenleri nedir?

Müslümanlar vardır, “la ilahe illallah” dediklerini sanırlar; Müminler vardır “la ilahe illallah “derler. Dervişler vardır “la ilahe illallah” dediklerini sanırlar; dervişler vardır “la ilahe illallah” derler.


Allah katında Müslümanlar kardeş değildirler; yalnıza Müminler kardeştirler. Müslüman olmak başka bir şey; Mümin olmak ise bambaşka bir şeydir. Herkes Müslüman olabilir; ancak Mümin olabilmek çok az insana nasip olur…


“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” (Hucurât Suresi 10. Ayet).


“La ilahe illallah” demenin hem zahiri hem de batıni anlam katmanları vardır. Kelimeyi tevhidin zahiri anlam katmanı “Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yapmak, emirlerine uymakla ilgilidir. Namaz kılmayan, oruç tutmayan, zekât vermeyen, dedikodu eden, içki içen, şans oyunu, kumar oynayan, zina eden, kalbini tümüyle dünyaya bağlayan kimseler özde değil sözde la ilahe illallah ehlidirler. İstisnasız olarak tesettürsüz gezen bayanların tümü; Allah’a asi olmuş Müslümanalardır… Bu zümreler; Allah’a ve Resulüne iman ettiklerini söylerler; ancak Allah’ın emir ve yasaklarına uymazlar… Böyleleri; Mümin değil; yalnızca Müslümandırlar…


Tarikata intisap iki şekilde olur: Şeriata ve velayete intisap. Günümüzdeki kimi dervişler; tarikata intisap ederek her şeyin hallolduğunu sanıyorlar. Oysa tarikata intisap birinci adımda şeriata; ikinci adımda da velayete intisapla sahih olur… Yalnızca velayete intisap edip de şeriata intisap etmeyen dervişlerin kahır çoğunluğu tarikattan şunları umarlar:


“Kaza bela anında yardım göreyim, sınavlarda başarılı olayım, güzel bir üniversite kazanayım, ev, araba alayım, akademik kariyer yapayım, mutlu bir yuva kurayım, eşim ve çocuklarım sorunsuz bir hayat yaşasınlar, hastalıktan, sorunlardan kurtulayım, son nefeste imanla öleyim ve daha buna benzer yüzlerce şey…”


Yalnızca velayete intisap edip de şeriata intisap etmeyen dervişlerin tümü “ateşin halkı” olan fasıklar güruhudurlar. Böylelerinin dervişlikle uzaktan yakından hiçbir ilgileri yoktur… Bunlar, Müslümandırlar; ancak Müminlikle zerre kadar olsun ilgileri yoktur…


Bir bayan derviş düşünün tarikata intisap etmiş… Namaz kılmıyor, başı açık; ama düzenli olarak tarikat virtlerini yapmakta… Yine bir erkek derviş düşünün faize giriyor, namaz kılmıyor, dünyanın peşine düşmüş, serseri insanlarla dostluk yapıyor… Böyleleri; yüz yıl geçse de, düzenli olarak her gün 20.000 Allah esması çekseler de; zikir halkalarına, sohbetlere katılsalar da zerre kadar tarikattan ilahi yardım göremezler; nur ve feyiz alamazlar… Çünkü onlar şeriata intisap etmemiş, kendi heva ve heveslerine uymuş, dinlerini “oyun ve eğlence” haline getirmişlerdir… Böylesi kimselerin tarikata intisaplarındaki asıl amaçları; Allah’ın rızası, nefsi emmarenin ıslahı değil; tarikattan ilahi yardım görüp Firavun gibi bir hayat yaşamaktır… Onların başına en ufak bir musibet gelse hemen tarikatı ve evliyaları suçlamaya başlarlar… “Ne biçim tarikat bu böyle… Başıma felaket geldi zerre kadar ilahi yardım gelmiyor…” gibi…


“Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Kurtuluşu için her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır” (En’âm Suresi 70. Ayet).


“La ilahe illallah” diyen Müminler ise Allah’ın ve Resulünün emrine uyarlar… Farz olan ibadetlerini yaparlar, haramlardan sakınırlar… Namazlarını kılıp zekâtlarını verirler… İşte gerçek manada “la ilahe illallah” diyen bunlardır…


Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin tarikatında “ilahi yardımın”, “nur ve feyzin” kesik olmasının temelinde sözde “la ilahe illallah” demek yatmaktadır. Özden “la ilahe illallah” diyen bir derviş, namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir, faize girmez, şans oyunları, kumar oynamaz, zinaya yaklaşmaz, dedikodu, gıybet etmez, dünyayı amaç edinip dünyanın peşine düşmez, serseri insanları dost edinmez, bayansa tesettüre girer ve daha buna benzer onlarca şey…


Namaz kılmayan, oruç tutmayan, faiz yiyen, tesettüre girmeyen, zekât vermeyen, serseri insanları dost edinen dervişler sözde dervişlerdir… Bunlar dünya hayatında, ölüm anında, kabirde, mahşerde tarikatın ilahi yardımlarından zerre kadar istifade edemezler… Kusurları? Allah’ın ve Resulünün emrine uymamaktır. Şeriata uymayan dervişler için Şeyh Osman Nuri Hazretleri şöyle söylüyor:


“Şeriata uymayan dervişleri uyarın! Şariata uymamaya devam ediyorsa halkadan uzaklaştırın!”


Tarikattan ilahi yardım görmenin temel koşulu şeriatın emrine uymaktır. Sonra da “ihlasla” Allah’ı çokça zikretmektir… Gerçek manda kurtuluşa eren bunlardır…


“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin” (Ahzâb Suresi 41. Ayet).


Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin tarikatına intisap eden dervişlerin üzerinden “ilahi yardımların” nur ve feyizlerin” kesilmesinin temel nedeni, sözde “la ilahe illallah” demek, Allah’ın ve Resulünün emrine asi olmak, Allah’ı çokça zikretmemektir.


Anlattıklarımızın en iyisini; yalnızca Allah bilir.


ŞEFİK BORA YURDAGÜL

bottom of page