Siyasetle uğraşarak tarikat hizmeti yapılır mı?
Eskişehir’den yazıyorum. Şeyh Osman Nuri, Şeyh Ali Kara Hazretlerinin tarikatına intisaplıyım. Sitenizde; Kod- Adı: Tufan’ın tarikatla ilgili röportajını ve yazılarını okudum. Ben bu yaşıma kadar, bu tarikattaki çavuşlardan Kuran ve sünnete bağlı, bidat ve hurafeden arınmış ne böylesi bir sohbet işittim ne de gördüm… Tarikatta “Her şey bitmiştir artık.” derken, Kuran ve sünnet çizgisinde, yepyeni bir dervişan topluluğunun zuhur etmesini görmek beni ziyadesiyle heyecanlandırdı… Benim sorum şu: “Tarikatın başındaki seyyidler, siyasetle uğraşıyorlar. Tarikat, adeta siyasilerin arka bahçesine dönmüş… Siyasetle uğraşarak tarikat hizmeti yapılır mı? Teşekkür ederim. –S, GÜLÇİN ECEM
Sorularla Gavs’ul-sakaleyn Es- Seyyid Şeyh Osman Nuri-yi Bağdadi Hazretlerinin Tarikatı ve Güncel Konular
Siyasetle uğraşarak tarikat hizmeti yapılır mı?
1972 yılında; Şeyh Ali Kara Hazretlerinin vefatından sonra tarikat adeta “çavuşların umuduna” terk edilmiş… Söz konusu çavuşların neredeyse tamamı; Kuran ve sünnet çizgisinden uzak, her türden bidatlere giren, eğitimsiz kişiler… Çavuşların içinde, ilkokulu bitirmiş olan nadir insan var ve bu çavuşlardan çoğunun yetiştikleri ortam; yalnızca köy yaşantısından ibaret… İletişimde kullandıkları dil; köy şivesi ve ağzı… Bunlar sözüm ona yeryüzündeki dünyanın en büyük tarikatına hizmet ediyorlar… Bu çavuşlar; ne ledün ilmine sahipler ne de şeriat ilmine… Söz konusu çavuşların yaptıkları belli başlı hizmetler:
Yola girmek isteyenlere ders tarif etmek, zikir yaptırmak, tarikat mürşitlerini tanıtıp onların kerametlerini anlatmak ve bu çavuşların ortak sohbet temaları da “Dünyada şeyhlerinden başka şeyhin olmaması…” Sanki bütün dert ve dava bu…
Bu çavuşların; ledün ilimleri yok, şeriat ilimleri yok, rüya tabir ilimleri yok, eğitim-öğretim düzeyleri yerlerde sürünüyor, saygın dil ve üslup özelikleri yok, velayetleri yok. Bidatleri çok, Kuran ve sünnetten bihaberler ve bu çavuşlar sözüm ona tarikatı temsil ediyorlar ve derviş yetiştiriyorlar!
Bahse konu çavuşların çevrelerine toplanan dervişlerin çoğu; bu çavuşları büyük veliler olarak ön görüp kendilerine saygı gösteriyorlar, maddi olanaklar sunuyorlar ve onların gözüne girme yarışına giriyorlar… Çavuşlara yağ bal getir, para ver, yemek yedir ki iyi derviş olasın ve çavuşun gözüne giresin…
Bu çavuşlardan çoğu, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı bir kenara bırakıp; kendi putlarını öne çıkaran sohbetler ediyorlar. Buna bağlı olarak da Allah’ın sillesini yiyerek darmadağın olmuşlar…
Çavuşlardan kastımız; Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin “onbaşı, çavuş” olarak atadığı kimseler değiller… Yani Mardinli Mehmet Ağa, Emir Eri Ömer vb. değiller… Şeyh Ali Kara Hazretlerinden sonra zuhur eden “Bidatlerin Efendisi” çavuşlar…
Dünya yüzünde; böylesine yüce mürşitlere, silsileye, tarikata sahip olup da; sonra, ilkel, berbat bir yönetimle tarikatı Rafizileştirip bidat bataklığına saplayan başka bir topluluğa rastlamadım… Bu tarikatın ve tarikattaki dervişlerin manevi katilleri Kuran ve sünnetten bihaber, bidat ehli cahil çavuşlardan başkası değiller…
Bu tarikatta; bidat ehli, cahil, Rafızi meşrep, eğitimsiz çavuşların saltanatına son verilmedikçe asla dervişlerin iki yakası bir araya gelmez… Âlemlerin Rabbi olan Allah; bütün bidat ehli kimselerin düşmanıdır ve bütün bidat ehline harap ilan eder… Allah’ın kendilerine harp ilan ettiği toplulukların da iki yakaları bir araya gelmez… Her biri bir dertle inim inim inlerler…
Tarikattaki çavuşların ortaya çıkardıkları belli başlı bidatler:
Türbelere, evlere şeyh fotoğraflarını asmak, zikir halkalarında def çalıp ilahi söyleyerek Allah’ı zikretmek, ölüm yıldönümü mevlitleri düzenlemek, türbelere secde etmek, şeyh rızası için namaz kılmak, şeyhlerin işine -haşa- Allah’ın karışmayacağını ön görmek, Cennete- cehenneme girmede; yalnızca şeyhlerin yetkili olduğunu Allah’ın şeyhlerin işine karışmadığını düşünmek, şifa için türbelerden taş, toprak su almak, şeyhlerin evlatlarını kurtarıcı İsa Mesih gibi görüp kendilerine aşırı sevgi saygı göstermek, mürşitleri Âlemlerin Rabbi olan Allah olarak nitelemek şirki ve buna benzer insanı delalete sürükleyen daha yüzlerce bidat ve hurafe… Bu eserler sözüm ona, çavuş denen insanlara ait… Tarikatın içinde Kuran ve sünnete uyan, her türlü bidatlerden kaçınan bir tane olsun Hanif Müminlerden bir çavuş görmedim… Çavuşların tümü bidat ehli…
"Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de… Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir"( Tevbe suresi 31. Ayet).
Kim olursa olsunlar, hangi soydan gelirse gelsinler; siyasetle uğraşanlar Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın velayet yoluna hizmette kesinlikle başarılı olamazlar. Çünkü böylesi kimselerin amacı Allah değil; siyaset olur…
Velayet yoluna hizmet edecek olan kimseler; yalnızca Âlemlerin Rabbi olana Allah’ın dinine hizmet etmeyi ilke edinmeliler, siyasetten kesinlikle uzak durmalılar… Hem siyaset yapıp hem de Allah’ın velayet yoluna hizmet yapılmaz… İkisinden biri tercih edilmelidir. “Yapılırsa ne olur?” Hemen söyleyelim “Bin yıl geçse de böylesi bir topluluğun içinden, bir tek salih, sıddık, veli zuhur etmez…
Siyasetle içli dışlı olup; beri yandan da velayet yoluna hizmet ettiğini sanmak; samimiyetle, ihlasla bağdaşmıyor… Âlemlerin Rabbi olan Allah; böylesi kimseleri velayet yolunda muvaffak etmez ve onların çevrelerine bir fitne eseri olarak, nerede bir yalancı, çıkarcı, fasık, münafık, ikiyüzlü, samimiyetsiz insan varsa onları gönderir… İyi niyetli, samimi dervişler de bu toplulukların içinde helak olup giderler. Olan, dervişlere olur…
Ve sonra öyle zamanlar gelir ki; samimiyetsiz bu fasık topluluğunun ellerinden kurtulmak için dergâhların kapısına kilitler vurulur ve onlardan kurtulmak için köylere kaçmak zorunda kalınır… Bir zaman sonra da hakiki dervişler zikir halkalarından, sohbetlerden, dergâhlardan birer birer uzaklaşıp evlerine kapanmaya başlarlar, tarikattan soğurlar… Siyasetin tarikata girmesine bağlı olarak; dervişler arasındaki sevgi saygı bağları, birlik beraberli ruhu ortadan kalkar… Kusur kimde? Tabii ki hem siyasetle uğraşıp hem de Allah’ın velayet yoluna hizmet yaptığını sananlarda ve yüce tarikatı siyasete alet edenlerdedir… Vesselam…
ŞEFİK BORA YURDAGÜL
KANADA