Allah Esmasının Zikri
Şeyh Osman Nuri Bağdadi Hazretleri'nin Tarikatında Nakşibendilik Geleneğine Göre Alllah Esmansının Zikri ve Nefis Teskiyesi
Sorularla Gavs’ul-sakaleyn Es- Seyyid Şeyh Osman Nuri-yi Bağdadi Hazretlerinin Tarikatı ve Güncel Konular
Allah Esmasının Zikri
Âlemlerin Rabbi olan Allah, dünyaya gönderdiği kullarına, “olanca gücüyle kötülüğü emreden” nefsi, sınav sorusu kılmış. Nefsin öz olarak aslı “şeytandır”. Yani, her insanın bir şeytanı –nefsi- vardır. Her nefis, öz olarak kâfirdir. Bizden, Kur’an ve sünnete uyarak, zikir yoluyla nefsin Müslüman yapılması istenmektedir. Dünya hayatına geliş amacımız budur. Yaratılan âlemlerde, kendilerine nefis verilenler iki zümre vardır: İnsanlar ve cinler.
Nefsin sıfatları neler mi dediniz? Ah, neler yok ki? Ben dâhil, bundan pek de hoşlanacağımızı sanmıyorum. Ancak makale konumuz zikir olduğu için bunlardan söz etmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Hadi öyleyse, gelin hep birlikte nefisimizin sıfatlarına bir göz atalım:
Tembellik, her türlü ibadetten nefret etmek, cimrilik, dünya hayatını amaç edinmek, alay etmek, gıybet etmek, kendini beğenmek, kibirlenmek, içki içmek, kumar oynamak, şans oyunları oynamak, faiz yemek, zina etmek, ikiyüzlülük, zamanı boşa geçirmek, yalan söylemek, küfretmek, hiç ölmeyecekmiş gibi bir tutum sergileyerek dünya hayatını amaç edinmek, ölümden nefret etmek, kendini baki sanmak, yeme-içmeyi çok sevmek, oburluk, çok uyumaktan hoşlanmak, öfke ve kızgınlık, laf-söz taşımak, kaş-göz hareketiyle başkalarını öykünüp onlarla alay etmek, Allah’a, Kur’an’a, Peygamberlere inanmamak ve tüm mukaddes değerlere sövmek, eşcinsellikten, sübyancılıktan, her türden sapık cinsel yönelimlerden keyif almak, misafire ikram etmekten nefret etmek, mal-mülk ve para biriktirmeyi aşırı sevip bunları tek amaç edinmek, zekât, sadaka vermekten nefret etmek, Allah tarafından verilen her türden çileye, belalara isyan etmek, intikam almak, tuzak kurmak, sapkın müzikler dinlemek, erotik filmler izlemeye bayılmak, namazdan, oruçtan, hacdan nefret etmek, Allah’ı zikretmekten tiksinip yüz çevirmek, eşini aldatmak, münafıklık yapmak, kendini putlaştırıp kendine tapınmak, benlik, gösteriş, desinler diye iş tutmak, kalbi sürekli olarak dünya işleriyle meşgul edip ahiret hayatını unutmak, esrar, eroin, alkol içmek, çıkarcılık, dindar dost ve arkadaş çevreleriyle oturup kalkmaktan uzak durmak, kendi korku dünyasına çekilip başına buyruk yaşamak, akademik kariyerden, her türlü makamdan aşırı derecede hoşlanıp kibirlenmek, diskoteğe gidip dans etmeye bayılmak, fakiri fukarayı hor görmek, herkesi emri altına almaya çalışmak, kendini bulunmaz Bursa kumaşı sanmak, hem ibadet edip hem zina yapmak, günahları küçümseyip ‘Allah’ın rahmeti büyüktür Allah’ın affetmeyeceği günah yoktur, tövbe ederiz affeder.’ avuntusuyla sürekli günah işleyip bu günahları hafife almak, kendini acındırıp rol yapmak, kahkaha atmak, münafıklık yapmak, hırsızlık ve benzeri binlerce şey…
Peki de Ruh’ül Kuddüs, Allah’tan bir parça olan “ruhumuz” nerede? Ruh, tümüyle nefsin elinde tutsak… Nefis bataklığı ruhu içine çekmiş. Nefis, bir ahtapot gibi bütün kötü sıfatlarıyla onu sarıp sarmalamış.
Bunu kim, neden böyle yapmış? Anne-babanız değil tabii ki… Olanca gücüyle kötülüğü emreden nefsin yazılımını yapan bizzat Allah’tır.
Allah, nefis yetmezmiş gibi bir de şeytanları üzerimize salmış… Şeytanlar, oramızdan girip şuramızdan çıkıyor, damarlarımızda dolanıyorlar. Sağ serbest… Sürekli olarak “vesvese” veriyorlar…
Burada şöyle bir soru hatıra geliyor? Nefis olmazsa olmaz mıydı? Olmazdı tabii ki… Kim adam öldürecek, kim zina edecek, kim sapıklık yapacaktı o zaman? Sınavın bir anlamı kalmazdı…
Kur’an’a ve Peygamberimize iman eden Müslümanların nefisleri kötü sıfatlarından arınır mı? Tabii ki hayır. Nefsin sıfatlarından arınmak; hak mürşidin eliyle Peygamber Efendimizin velayetine intisap etmeye, tarikat silsilesi hattıyla Allah’a bağlanmaya ve Onu çokça zikretmeye bağlıdır. Bütün hak tarikatlar; silsile hattıyla Peygamber Efendimize oradan da Allah’a intisabı ilke edinip Allah’ı çokça zikrederek nefsin kötü sıfatlarından arınmayı amaçlarlar.
Kur’an ve sünnet dairesinde kalıp, çokça ibadet ederek, kendi başına Allah’ı zikredip nefis tezkiyesi yapılamaz mı?
Bu tarz Müminler, ikinci nefis mertebesi olan “levvameye” (kendi kendini kınayan nefis) gelebilirler. Diğer nefis mertebelerine gelmeleri mümkün değildir. Hak bir mürşidin eliyle Peygamberimizin sav velayetine o hatla da Allah’a intisap şarttır.
Nefis, hem şerrin hem de hayrın kapısıdır. Allah’ı bilmek yalnızca nefisle mümkündür. Çokça zikir yoluyla nefis mertebelerini geçip veli olanlar; nefis sayesinde kalp gözüyle sırları görürler, ledün ilmi elde ederler.
Şeyh Osman Nuri hazretlerinin günlük tarikat virdi Kadiri geleneğine göre yapılır. Nefis mertebelerini geçmek için Nakşi zikri şarttır. Çünkü Şeyh Osman hazretlerinin büyük silsilesi Nakşidir. Nakşi zikri iki şekilde olur:
Birinci yöntem:
Gözler kapalı, dil damağa yapışık, burundan güçlü bir nefes çekilir. Nefes hapsedilir. Hızlı bir şekilde kalben Allah esması zikredilir. Bir nefeste ilk önce 60, daha sonra 100 esma çekmek mümkün. Esma bitince burundan tekrar güçlü bir nefes alınıp, nefes hapsedilir. Allah esması zikredilir.
İkinci yöntem:
Gözler kapalı, dil damağa yapışık bir halde normal nefes alıp vererek Allah esması zikredilir.
Neden dil damağa yapışık olarak Allah esmasını zikretmeliyiz? Bu usulle Allah’ın diğer esmalarını zikretsek olmaz mı?
“Onların, (inananların) kalpleri, Allah'ı zikretmekle huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur.”(Ra’d Suresi 28. Ayet)
Allah esması, Allah’ın zatının esmasıdır. Esmaların tümü Allah esmasının sıfatıdır. Olanca gücüyle kötülüğü emreden nefsin dördüncü nefis mertebesi olan mutmain mertebesine gelmesi yalnızca Allah esmasını çokça zikredip onun nurunu almakla mümkündür. Diğer esmaları zikrederek nefis tezkiyesi gerçekleşmez, yalnızca sevap kazanılmış olunur. Ayete dikkatlice bakılırsa “Kalpler ancak Rahman’ın zikriyle mutmain olur.”denmiyor… Allah esması bu ayette geçiyor. Bilmem, anlatabildim mi?
Nakşibendilik yolunda yalnızca Allah esmasıyla zikir yapılır. Nefis tezkiyesi de yalnızca Allah esmasını çokça zikretmeyle gerçekleşir.
Şeytan ve nefis saliklere tuzak kurup şöyle telkinlerde bulunur:
“Latif esması iyilik ve lütuf getirir, üzerinde çok bela ve musibet var. Latif esmasını çokça zikret ki bela ve musibetlerden kurtulasın. Çevrende dost ahbap kalmadı, yalnız başına kaldın. Ya Cami’u esmasını çalış ki, insanlar çevrene toplansın, çevren, dostun olsun. Sevgiden, aşktan yoksunsun Ya Vedüd esmasını çalış ki insanlar çevrene sevgiyle toplansınlar, sana âşık olsunlar. Pek çok hastalığın var Ya Şafi’u esması çek, şifa bulursun. İşlerin yolunda gitmiyor, rızkın çok dar Ya Rezzak Ya Gani’u Ya Muğni Ya Vehhab esmalarını çok çalış ki bolca rızk gelsin. Sana düşmanlık edenler çok, Ya Kahhar, Aziz, Cebbar, Muntakim, Batşü-şedid esmalarını çokça zikret ki düşmanların helak olsun, intikamın alınsın…”Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Saliklerin pek çoğu bu tuzağa düşerler. Ya Latif esmasını çekmeye başlarlar. İki gün geçmeden tüm heyecanları yok olur. Ya Vedüd esmasını çekmeye başlarlar üç gün geçmeden zikir tutkuları söner. Bu zikirlere kesinlikle devam edemezler.
Esma-yı hüsna kitaplarını alıp incelemeye başlarlar. Acaba hangi esma kendilerine daha iyi gelecektir, yaratılışlarına, fıtratlarına en uygun esma hangisidir? Birkaç esma oldukça ilgilerini çekmiştir. Heyecanla o esmaları çekmeye başlarlar. Ancak o da uzun sürmez. Heyecanları söner. Bu defa havas kitaplarına yönelirler, ayetlerin sırlarını incelerler. Selamun Kavlen min Rabin Rahim, Zül Celali Vel İkram, bismillahirrahmanirrahim ayetlerinin havas ve sırlarına adeta âşık olurlar. Büyük bir aşkla bu ayetleri çalışmaya başlarlar. Çok sürmez heyecanları söner.
Allah esmasının dışında hangi esmaları ayetleri zikretseler bir süre sonra şevkleri söndürülür, bu zikre devam edemezler. İşin sonunda bunalıma düşerler ve şöyle derler: “Hangi esmayı hangi ayeti zikrettiysek hiçbir fayda göremedik. Ne bunalımlarımız kalktı, ne çevremize insanlar toplandı, ne şifa bulduk, ne zengin olduk, ne de iyi bir aşk bulduk. Bu zikirlerin bize hiçbir faydası da olmadı… Sürünmeye devam ediyoruz.” der, Allah’a Küserler, iç dünyalarında Allah’ın esma ve ayetlerini bir işe yaramamakla suçlarlar… Aradan zaman geçer. Son bir hamle daha yaparlar. Dua ve havas kitaplarından esma ve ayet araştırırlar. Ansızın gözleri ışıldar. Heyecandan adeta etekleri zil çalar. Yeni esma ve ayet bulmuşlardır. Kendi kendilerine hayıflanarak: “Bu esma ve ayetleri daha önce neden görmemişim.” derler. Bu defa olacaktır bekledikleri şeyler… Büyük bir tutkuyla esma ve ayetleri zikretmeye başlarlar… Bu zikirleri yalnızca üç gün sürer, bağlı oldukları silsiledeki evliyalar kendilerine o zikri yaptırmazlar. Bir hayal kırıklığı daha yaşarlar… Böylesi saliklerin zamanla zikirlerini terk etmeleri alınyazılarıdır… İsteseler de zikir yapamazlar… Zikir yoluyla istekleri olmadığı için Allah’a darılırlar. Silsiledeki evliyalara küserler… Yavaş yavaş yoldan uzaklaşıp zaman içinde kuruyup giderler…
Niçin böyle oluyor? Çünkü Nakşibendilik silsilesinde yalnızca Allah esmasının zikriyle nefis konakları geçilir, nefis mutmain olur. Bütün esma-yı hüsna içerisinde ihlasla, beklentisizce zikredebileceğiniz tek isim: Allah esmasıdır. Allah ismi bir mucizedir. Beklentisizce, ihlasla zikretmeyi bünyesinde taşıyan tek isimdir. İsteseniz de Allah esmasını, herhangi bir amaç için zikredemezsiniz. Çünkü bu esma, yalnızca Allah’ın zatının göstergesidir; yalnızca Allah’ın zatını amaçlatır.
Vedüd, Latif, Rahim, Rahman, Fettah, Nur, Kuddüs, Kahhar, Rezzak esmaları gibi diğer esmaları asla ihlasla, beklentiye girmeden zikredemezsiniz. Çünkü Allah esmasının dışındaki tüm esmalar, Allah’ın sıfatını temsil ederler. Sıfat esmaları bir amacı bünyelerinde taşırlar. Aşk, sevgi, intikam, ilim, lütuf, kahretmek gibi… Her beklentili zikir, ihlas dairesinin dışına taşırır. Sıfat esmalarını dileseniz de beklentisizce, ihlasla yapmazsınız. Böylece yapığınız sıfat esması zikirleriyle Allah’ın rıza dairesinin dışına çıkarsınız. Bu, kaçınılmazdır. Rıza dairesinin dışında yapılan zikirler, saliklere istenen yararları sağlamaz. Çünkü bir çıkar ve amaca yönelik olarak yapılan zikir ihlasla bağdaşmaz. İhlas; beklentisizce, yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek yapılan her türden eylemlerdir, zikirdir.
Diğer bir husus da şu: Olanca gücüyle kötülüğü emreden nefsin iyileşmesi, olumlu anlamda değişip dönüşmesi yalnızca Allah esmasının nurunu ve enerjisini almakla mümkündür. Allah esmasının dışındaki hiçbir esma nefsin iyileşmesi, değişip dönüşmesi için gerekli olan nuru ve enerjiyi bünyesinde barındırmaz. Allah’ın sıfat esmalarından geçici süreliğine dua için yararlanılabilirsiniz; ancak sıfat esmalarıyla nefis tezkiyesi yapmanız kesinlikle mümkün değildir. Bilmem, anlatabildim mi?
Bana sorarsanız ki Nakşibendilik yolunda yüz binlerce evliya var. Bunlar, hangi esmayı zikrederek nefis menzillerini geçip evliya olmuşlardır?
Nakşibendi yolundaki bütün evliyalar yalnızca Allah esmasını zikrederek o mertebelere gelmişlerdir. Bu zikri de iki şekilde yapmışlardır: Dil damağa yapışık bir şekilde burundan güçlü bir nefes alıp nefesi hapsederek Allah esmasın 100 defa zikredip nefes vererek. Bu usulle her gün en az yirmi bin defa Allah esmasını zikrederek…
Dil damağa yapışık nefes alıp vererek, nefesi hapsetmeden her gün Allah esmasını en az yirmi bin defa zikrederek.
Şeyh Osman Nuri hazretleri şöyle buyurmuştur: “Bu tarikatta nefis mertebeleri yalnızca Allah esmasının zikriyle geçilir. Bütün manevi dereceler ve makamlar yalnızca Allah esmasının zikriyle elde edilir. Burundan güçlü bir nefes çekip nefesi içinizde hapsedip Allah esmasını zikredin. Başlangıçta altmış yetmiş defa yapabilirsiniz. Zamanla bu zikri bir nefeste yüz defa yapabilirsiniz.”
Allah esmasını bir günde kaç defa zikretmeliyiz? Şeyh Osman Nuri hazretleri bir sayı ön görmemiştir. Yani her gün beş-on bin defa zikredin dememiştir. Bir salik canının istediği kadar bu zikri yapabilir. “Ben her gün beş yüz defa bu zikri yapacağım, bunu kendime ders ediniyorum. ”diyemeyiz. Bazen yüz defa, bazen on bin, bazen otuz bin… Dilediğin kadar Allah esmasını zikredebilirsin. Anlatılan zikir usulleriyle bir ömür boyu Allah esmasını zikrediniz. Yavaş yavaş velayet konaklarına yanaştığınızı göreceksiniz. Hayat senin, zikirden yana seçkini yapmakta özgürsün…
Zikirle ilgili bazı ayetler:
Bakara Suresi, 239. ayet: Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken namazı kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.
Al-i İmran Suresi, 41. ayet: (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet ver.” dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et.” dedi.
Al-i İmran Suresi, 191. ayet: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."
Nisa Suresi, 103. ayet: Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık güvenliğe kavuşursanız namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.
Araf Suresi, 201. ayet: (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler. Allah'ı zikredip-anarlar, sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.
Araf Suresi, 205. ayet: Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.
Enfal Suresi, 45. ayet: Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.
Ra'd Suresi, 28. ayet: Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.
Kehf Suresi, 24. ayet: Ancak: Allah dilerse inşallah yapacağım de. Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir.
Kehf Suresi, 28. ayet: Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlara kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi istek ve tutkularına uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.
Kehf Suresi, 101. ayet: Ki onlar, Beni zikretme konusunda gözleri bir perde içindeydi. Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı.
Taha Suresi, 42. ayet: Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.
Taha Suresi, 124. ayet: Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.
Mü'minun Suresi, 110. ayet: Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz.
Nur Suresi, 36. ayet: Bu nur, Allah'ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.
Nur Suresi, 37. ayet: Onlar öyle adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten tutkuya kaptırıp alıkoymaz; onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetten allak bullak olacağı hesap gününden korkarlar.
Furkan Suresi, 18. ayet: Derler ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın, öyle ki Senin zikrini unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular."
Şuara Suresi, 227. ayet: Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.
Ankebut Suresi, 45. ayet: Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklardan (zina) ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir.
Ahzab Suresi, 21. ayet: Ant olsun ki, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resul’ünde güzel bir örnek vardır.
Ahzab Suresi, 35. ayet: Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden Allah'a itaat eden erkekler ve gönülden Allah'a itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla Allah'tan korkan erkekler ve saygıyla Allah'tan korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve Allah'ı çokça zikreden kadınlar; işte bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
Ahzab Suresi, 41. ayet: Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin.
Zümer Suresi, 22. ayet: Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, öyle değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden yana kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
Zümer Suresi, 23. ayet: Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O'ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
Zuhruf Suresi, 36. ayet: Kim Rahman olan Allah’ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun üzerini kabukla bağlattırırız; artık şeytan, onun bir yakın dostudur.
Necm Suresi, 29. ayet: Şu halde sen, Bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenlerden yüz çevir.
Mücadele Suresi, 19. ayet: Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Cum'a Suresi, 10. ayet: Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha kavuşmuş olursunuz.
Münafikun Suresi, 9. ayet: Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten tutkuya kaptırarak alıkoymasın. Kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Cin Suresi, 17. ayet: Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, Allah, onu gittikçe şiddeti artan bir azaba sürükler.
Müzzemmil Suresi, 8. ayet: Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.
Ayetlerde de apaçık şekilde ön görüldüğü gibi dünya hayatında en büyük şey Allah’ı çokça zikretmektir. Şeytanın ve nefsin en nefret ettiği şey Allah’ı bolca zikretmektir. Özellikle de Allah esmasını zikirden nefis ve şeytan tiksinip nefret ederler. Bu zikri yaptırmamak için yoğun bir şekilde vesvese verirler. Hayat bir sınavdır. Nefis ve şeytana uymamak gerekir. Allah esmasıyla çıkacağınız ruhani yolculuğunuzda, ruhani Miracınızda sizlere bol şans diliyorum… Allah’ı çokça zikreden bütün Müminlere selam olsun…
Şefik Bora Yurdagül
Hizirlayolculuk.com